Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bilgi Toplumu ve Politik Sistem Üzerindeki Etkileri 

Sabri Tekir 

Bilim ve teknoloji alanında yaşanan hız­lı gelişmeler toplumsal ve siyasal hayatın he­men her alanını yoğun bir şekilde etkilemekte­dir. Dünyanın herhangi bir ülkesinde meydana gelen teknolojik bir yenilik, yeni teknolojik im­kanlarla dünyanın her tarafına hızlı bir şekilde iletilmekte, ekonomik, sosyal ve politik alanda dolaylı ve dolaysız etkileri kısa zamanda hissedilmekte, buna bağlı araştırma ve geliştirme çalışmaları daha da hızlanmaktadır.

İnsanlık tarihi, "Post Business Society", "Information Society" veya "Tenetronic Çağ", "Post-modern Çağ", genelde ise "Knowledge Society" yani "bilgi toplumu" diye bilinen bir döneme geçiş sürecini yaşamaktadır. Bu süreç, 17. yüzyıldan beri yaşanmakta olan sanayi top­lumuna geçiş olgusunun insanlığa getirdiği de­ğişim ve dönüşüm olgusundan çok daha etki­li, derin ve köklü bir değişim ve dönüşüm ol­gusunu beraberinde getirmektedir. 

Bilgi toplumunda, bilgi üretim ve iletimi yaygın hale gelmekte, üretilen bilginin bizatihi kendisi temel sermaye ve ana sektör haline dö­nüşmektedir. Bu sektörün gelişmesi bilgi üretiminde çalışanların çoğunlukta olduğu, yani bilgi elde etmenin hayatın bir parçası haline geldiği ekonomik ve toplumsal yapılanmanın başlıca nedenidir. 

Bilgi toplumunda, bilgi organizasyonla­rı gelişmekte, bireysel bilgi üretiminden organizeli bilgi üretimi önem kazanmaktadır. Bireysel iradeye dayalı organizeli bilgi üretimi­nin hem bireyin hem de toplumsal gelişmenin temelini oluşturduğu bilinci yaygınlaşmakta­dır. Bunun sonucu olarak, sürekli öğrenen bi­rey, öğrenen örgüt ve öğrenen toplum vardır. Daha değişik bir ifade ile, hızlı bilgi eskimesi­nin de etkisi ile kendini sürekli geliştiren bilgi çalışanları, bilgi üretim organizasyonları, yani bilgi merkezli bir toplumsal yapının oluşumu söz konusudur. Bilgi üretme organizasyonları ve merkezleri ekonomik ve toplumsal gelişme­nin en önemli dinamik elemanlarını oluşturdu­ğundan, tüm toplumlar bu çalışmalara yönel­me ihtiyacını hissetmektedirler. 

Sanayi toplumlarında fiziksel emek, maddi üretim gücü, modern fabrika (makine ve ekipman), imalat sanayileri (makine sana­yii, kimya sanayii), meta ekonomisi (işbölümü, üretim ve tüketimin ayrılması), yüksek kitlevi tüketim gibi maddi değerlerden oluşuyordu ve temel zenginlik kaynakları maddi özellikli idi. Alıp sattığımız şeyler gerçek anlamda şeylerdi; ellerimizle dokunabildiğimiz, kokusunu duya­bildiğimiz, maddi tatmini sağlayabilen şeyler­di. Arazi, petrol, metal cevherleri ve enerji gibi doğal kaynaklar, otomobil gibi insan ve maki­ne emeği servetin bileşeni şeylerdi. 

Bilgi toplumunda ise zihinsel emek, bil­gi üretim gücü, iletişim ve bilgi endüstrileri gi­bi entelektüel endüstriler, sinerjik ekonomi, yüksek kitlevi bilgi üretimi gibi farklı değerler ön plana çıkacaktır. Bir başka ifade ile, bir "pa­radigma değişimi" yaşanacaktır. Bu gelişmele­rin sosyal ve siyasal sisteme ilişkin değişmeleri de beraberinde getirmesi doğaldır. 

Bilgi toplumunda fiziki sermayenin yerine beşeri sermaye birincil kaynak durumuna gelmektedir. Çünkü, bilgiyi üreten birey, sade­ce toplumsal alanda değil, ekonomik ve poli­tik alanlarda da güç odağı haline gelecektir ve gelmektedir. Bunun sonucu olarak, günümüz ekonomilerinde sermayenin değeri gittikçe azalmakta, tarım, sanayi ve hizmet sektörleri­nin üstünde bireysel yeteneklere dayalı bir supra-sektör ortaya çıkmaktadır ki bu da bilgi sektörüdür. 

Bilim ve teknoloji esasen çok eski çağlardan beri, ekonomik faaliyetlerin daha ve­rimli hale getirilmesinde, gelişmenin teminin­de önemli bir katalizör görevi yapmıştır. An­cak, günümüzde bağımsızlığını kazanan, istih­dam alanı en geniş, kendisine en çok ihtiyaç duyulan bir sektör, hatta üst sektör konumuna yükselmektedir. Nitekim, bilgi toplumuna ge­çiş sürecinin en hızlı yaşandığı ABD'de 1967 yılında demir çelik üretim merkezi olan Bir­mingham'da U.S.Steel'de 30 bin kişi istihdam edilirken, bugün sadece 4 bin kişi istihdam edilmektedir. Buna karşılık aynı kentte en bü­yük istihdamı sağlık ve araştırma merkezleri başta olmak üzere 10 bin çalışanı ile Alabama Üniversitesi gerçekleştirmektedir. 

Bilgi toplumunun gelişmişlik ve arka­sından olgunluk dönemlerine geçilmesi ile sa­nayi sektörünün istihdamdaki payı %10, hatta %5'in altına düşeceği tahmin edilmektedir. Ni­tekim ABD'de imalat sektörünün istihdam pa­yının 2010 yılında %5 olması beklenmektedir. Bilgi çağına geçişte yaşanacak bu dönüşüm sü­recinde, sanayi sektöründe açığa çıkacak işgü­cünün bilgi ve hizmet sektöründe istihdamı yoluyla massedilmesi planlanmaktadır. 

Sanayi  toplumundan bilgi toplumuna geçişte karşılaşılabilecek en önemli sorun, ye­ni teknolojilerin gelişme hızı ile insanların bu gelişmelere uyum esnekliğinden kaynaklana­caktır. Eğitim ve bilgi üretme mekanizmaları çok gelişmiş ülkelerde bu uyum esnekliği yük- sek olurken, muhtemeldir ki, gelişmemiş ülkelerde bu esnekliği yakalamak-oldukça güç ola-çaktır. Bu sorun, ülke düzeyinde yoğun kutuplaşmalara, uluslararası düzeyde de benzer"oluşumlara neden olabilecektir. Teknolojik imkanlar, dayatmacı ve totaliter karakterli denge­siz ve katı bir kutuplaşma ve yapılanma yerine, gerek ulusal gerekse uluslararası planda glo­balleşmenin olumlu serpinti etkilerini taşıma­da ve yerleştirmede kullanılması zorunlu hale gelecektir. 

1. Bilgi Toplumu ve Devlet Fonksiyonları 

Politik alanda ortaya çıkan sorunların gerisinde, yasal ve kurumsal düzenlemelerin yanı sıra, demokrasi kültürünün yetersizliği ve eğitim düzeyinin düşüklüğü önemli rol oyna­maktadır. Türkiye gibi henüz yeterince geliş­memiş ülkelerde, askeri darbeler, siyasal haya­ta demokratik katılım bilincinin gelişmesini olumsuz yönde etkilerken, kamu hizmetlerinin katı bir merkeziyetçi yöntemle görülmesi so­nucunu doğurmaktadır. Adeta, vatandaşın dü­şünce ve faaliyetlerini denetleyerek, devleti vatandaşa karşı koruma içgüdüsü gelenek ha­line gelmiştir. Devlet, vatandaşa hizmet için değil, vatandaş sanki devlet için vardır ve dev­lete hizmet etmekle yükümlüdür. Devlet, top­lumdaki gönüllü ve dinamik örgütlenmelere ve bunların kamu hizmetlerine demokratik ka­tılımlarına güven duymamaktadır. Bu güven­sizliğin sonucu, devlet organizasyonu görev ve fonksiyonları ile dev bir kuruluş haline gelmiş­tir. 

Bilgi toplumunda devletin bu merkezi­yetçi, vatandaşına güven duymayan karakteri değişecektir. Ekonomideki görev ve fonksi­yonları büyük ölçüde özel sektöre devredile­cek kamu sektörü önemini yitirecektir. Hatta, zorunlu kamu hizmetlerinin büyük bir kısmı özel sektörün dinamik yapısı içinde sözleşme esasına göre yerine getirilecektir. Böylece, 19. yüzyıldan beri, özellikle 20. yüzyılda egemen hale gelen "kamu hizmeti", "kamu yararı", "ka­mu ekonomisi" gibi ekonomik alanda devlete her türlü üstün gücü izafe ederek bunu bürok­ratlara ve politikacılara altın tepsi içinde sunan "paradigmalar" değişecek, bilgi toplumuna uy­gun yeni paradigmalar, oluşacaktır. 

Özel kesimde olduğu gibi, kamu kesi­minde de enformasyon ve bilgi üretme hizmet­lerinin önemli ölçeklere ulaşacağı, böylece gerçek anlamda bir "bilgi ekonomisi"nin doğ­makta olduğu görülmektedir. 

Bilgi ve iletişim çağında, devlet yöneti­mi ve kamu hizmetleri kavramı değişecektir. Bıı kavramların ülkelerin sadece kendi iç eko­nomik, sosyal ve politik dengeleri üzerine de­ğil, küreselleşmenin, yerine göre böigeselleşmenin meydana getireceği çok yönlü, çok boyutlu dengeler üzerine bina edilmesi zorunlu­luğu kendiliğinden doğacaktır. Çünkü, küresel yapıda ve bölgesel oluşumlarda meydana ge­len gelişme ve değişmeler çok kısa bir süre içinde ülkelerin politikalarını etkileyebilecek, alınan her karar olumlu ya da olumsuz yoğun tepkilerle karşılaşabilecektir. 

2. Bilgi Toplumu ve Siyasal Sistem 

Bilgi toplumuna geçiş, insanlık tarihinin en büyük değişimi, en büyük devrimi olacak­tır Elektronik sanayiin ürünleri olan TV, tele­fon ve bilgisayarların birlikte kullanımı, birbir­lerini etkileyerek, bir anda ve kendiliğinden yepyeni bir düzen ortaya çıkaracaktır. Bu dü­zen, eskinin tüm kurumlarını ve kurallarını ye­niden düşünme, değiştirme, yeni kuramlar ve kuralların ihdasını gerektirecektir. Çünkü, yeni bir ekonomik hayat aslında yeni bir sistem, ye­ni bir strateji anlayışı demektir. Ekonomi yöne­liminde ortaya çıkan bu olgu, devlet için de geçerli olacak, mesela, maddi sınırların korunması kadar, hatta daha çok, bütün imkansızlı­ğına rağmen, bilgi hakimiyet sınırlarının ko­runmasına, bilgi sınır ihlallerinin önlenmesine yönelik yeni stratejiler geliştirilecektir. 

Ulaşım, iletişim, telekomünikasyon ve bilgisayar teknolojilerindeki olağanüstü hızlı, gelişmeler, oluşmakta olan "global bilgi toplu­mu", var olan siyasi yapılanmayı anlamsız, ge­lişmeye engel, hatta korunması imkansız hale getirilecektir.

Gelişmeleri yakından ve sağlıklı gözleyebilen herkes, çağımızda global olarak meydana gelen değişimi durdurmanın, ekonomik ve politik sistemi geriye döndürmenin müm­kün olmadığını kolayca görebilecektir. İnsan hak ve özgürlüklerine dayanan liberal demok­rasi, piyasa ekonomisi, barışçılık, küresellik, yüzyıllardır yerleşmiş "devlet hakimiyeti" kav­ramının terk edilmesi, değişimin zorunlu-asgari hedefleri olduğunu anlayabilecektir. 

Bilgi toplumunda insan hakları, sivil ve siyasal özgürlükler büyük önem kazanacak, demokratikleşme süreci etkili olacak ve cebe­rut yönetim anlayışı terk edilecek, yerine kamu hizmetlerinin tür, hacim ve niteliklerinin teshi­rinde konsensüs sağlayabilecek yeni sistem arayışlarını hızlandıracak, hizmetlerde kaliteyi ön plana çıkaracaktır. Günümüzde laisizmin dayatılmasmda olduğu gibi, ideolojik dayat­maların yerine, halkla bütünleşerek yönetme ilkesi egemen olacak, halkın kamu hizmetleri konusundaki bilgisizliği ve ilgisizliği varsayı­mına dayanan "halka rağmen halk için" felse­fesi tamamen terk edilecektir, insanların, dev­let yönetiminde rol aldıkları, demokratik katı­lım haklarını kullanabildikleri, itilip kakılmadıklarını hissettikleri bir sistem yerleşecektir. 

Teknolojik gelişmeler karşısında devlet­ler, organizasyon yapılarını yeniden gözden geçirecekler; kamu finansı sistemlerini yeni­den dizayn edecekler; sivil ve askeri bürokra­sinin çalışma düzenini yeni kurallara bağlaya­caklardır; Devlet yönetimine ilişkin politikala­rın tesbitinde karar alma mekanizmasını daha katılımcı, daha şeffaf ve hedefleri iyi tesbit edilmiş hale getirmek zorunda kalacaklardır. Toplumdaki ekonomik ve politik yapının oluş­turduğu hiyerarşik yapılanma, tüm değerleri ve üstünlük ölçüleri ile değişecek, değerler ve üstünlük konularında kendine özgü yeni bir yapılanma ve yeni ölçüler ortaya çıkacaktır. 

Bilgi toplumuna geçiş, siyasal hayattaki değerleri de değiştirecektir. A. Tofller şu tesbiti yapar: "Şiddet de, servet de, tanımlan itibariyle güçlülerin ve zenginlerin elindedir. Bilginin en devrimsel özelliği ise zayıfların ve yoksulların da sahip olabileceği bir şey olmasıdır." 

"Bilgi bütün güç kaynaklarının arasında en demokratik olanıdır." Dolayısıyla, zaman içinde ortaya çıkmış siyasal sistemdeki oligarşik yapı, ya tamamen değişerek demokratik bir nitelik kazanacak, veya bu oligarşik yapının eleman­ları değişecek, klasik oligarşik güçlerin yerini bilgi donanımına sahip yeni güçler alacaktır.

İletişim devriminin geldiği nokta, temsi­li demokrasinin bugünkü şeklini değiştirecek­tir. Beş senede bir temsilcilerimizi seçme son ra onların ne yaptıklarını uzaktan izleme, bu yoğun iletişim ortamında anık mümkün ve uy­gun görünmemektedir. Bugünkü parlamenter sistem çok sık aralıklarla tıkanma noktasına gelmektedir. Bunun da nedeni merkeziyetçi otoriter yapıdır. Bu yapı her defasında kendisi­ni yeniden üreten bir yapıdır. Günümüzün ha­kim siyasal sistemlerinde yaygın olan temsili parlamenter demokrasi de. özellikle ülkemiz­de, büyük bir ihtimalle yerel politikaların etki­lerinin artması ile değişikliğe uğrayacaktır. De­mokrasinin işleyiş sürecinde bireylerin bu sü­rece doğrudan katılımı ve sürecin sivil gözetim altında sürekli kontrol edilmesi sağlanacak, bilgi organizasyonlarından oluşan gönüllü ku­ruluşların etkin olduğu katılımcı demokrasiye dönüşecektir. 

Örgütlenmiş gruplar çok daha etkin ha­le gelecek, siyasal sistemin ve karar alma me­kanizmasının işleyişinde toplumsal katılımcılık önemli rol oynayacaktır. Çatışmacı değil, uz­laşmacı karar mekanizmaları tercih edilecektir. Daha çok "merkezi-ulusar düzeyde gerçekle­şen parlamenter-temsili demokrasilerde katı­lım, bilgi toplumlarında, yerel politika ağırlıklı gerçekleşecektir. Klasik parti yapısı ve merke­zi parlamentonun bileşimi ile işleyişi, kitle ör­gütleri ve birliklerin temsilcilerinin katılımı ile değişime uğrayacaktır. 

iletişim imkanları, günümüzde eğitim sisteminde bilgi üretimine sanal sistemi taşıma­ya nasıl başlamışsa, geleceğin bilgi toplumunda da siyasi karar alma mekanizması dahil her  türlü toplantı ve .karar işlevleri sanal dünyada gerçekleşecektir/ Bilgi-yoğun toplumdaki bu tür gelişmeler-bir taraftan hizmetler-bazında merkeziyetçi yapıyı çözerken, diğer taraftan özellikle güvenlik ve kontrol sisteminde aşıl­ması güç katı bir merkeziyetçiliğin gelişmesine neden olacaktır. Bu durum, yerel ve bölgesel hizmet ve fonksiyonlarda katılımcı yerel de­mokrasiyi güçlendirirken, belli konularda Ge-orge Orwel'in işaret ettiği totaliter, katı bir mer­keziyetçi gözetim mekanizmasını da beraberinde getirecektir. 

İletişim ve bilgi teknolojisindeki gel.ş-meler, ulusal düzeyde kamuoyu oluşturmasada etkili teknolojilere sahip grupların egemenli­ğinde bir demokrasi ve yönetim sistemi doğu­rabilecektir. Buna karşılık, bilgi toplumuna ge­çememiş ülkeler, uluslararası düzeyde, ulusal ve toplumsal şartlarına tamamen ters düşse da­hi, hemen her konuda iletişim ve bilgi tekno­lojisinde gelişmiş ülkelerin mutlak kontrolleri altına gireceklerdir. 

Sonuç 

İnsanlık bilgi ve enformasyon çağını yo­ğun şekilde yaşamağa başlamıştır. Küresel de­ğerlerin egemen olduğu bir dünya kurulmak­tadır. Çağın nimetlerinden yararlanmak için çağın gereklerini yerine getirmeliyiz. Evrensel değerleri ekonomik, sosyal ve politik hayatta hakim kılmanın bize kaybettireceği hiçbir şey yoktur. Zaten bizim değerlerimiz özü itibariyle evrensel karakterlidir. Devlet düzeninde temel hak ve hürriyetleri, katılımcı demokrasiyi ika­me etmenin kime ne zararı olabilir? 21. yüzyıl­da en büyük problemi bilgi ve teknoloji ala­nında meydana gelen gelişmeleri takip edeme­yen toplumlar yaşayacaktır. İnternet yoluyla bir bütün haline gelen, genetik mühendisliği ile harikalar yaratan teknik gelişmeleri takip et­mek yerine eskimiş ideolojik devlet anlayışını sürdürmenin hiçbir yararı yoktur. Kamu ku­rum ve kuruluşlarını bilgi toplumuna uygun, bireye, dolayısıyla insana saygı duyan ve ona hizmet eden bir anlayışa göre yeniden düzen­lemek en rasyonel davranış değil midir? Moda­sı geçmiş ceberut devlet anlayışının artık top­luma vereceği bir şey kalmamıştır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005