Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Dış Politikada Yeni Gerçekler 

Besim Tibuk 

Türkiye, dünya politikasında büyük ağırlığı olan bir ülkedir. Bu, Türkiye'nin eko­nomik durumundan, hangi siyasi partinin ikti­darda olduğundan bağımsız bir gerçektir. Tür­kiye her şeyden önce dünya üzerindeki coğ­rafi konumu ile "kilit" ülke durumundadır. Anadolu topraklan tarih boyunca olduğu gibi, bugün de çok yönlü stratejik önemini koru­maktadır. 

Ülkemizin kuzey-güney, doğu-batı ara­sındaki "köprü" konumu, özellikle insan refah ve mutluluğuna hizmet edecek dünya ekono­mik aktivitesinin yoğunlaşacağı merkez olma­sına olanak sağlamakta, bu eşsiz doğal ko­num, büyük potansiyel ve güç vaadetmektedir.

Bir ülkenin gücü, coğrafi konumu, öz-kaynakları ve diğer birçok varlığının dünya politikasına olan etkilerinin bir bütünüdür. Biz, Türkiye'yi dünyanın en önemli üç-beş ül­kesinden birisi olarak görüyoruz ve bu dü­şünce ile Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'in ve­to hakkı olan tabii üyesi olması gereğine inanıyoruz. 

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi için Türkiye, özellikle Fransa ve Çin'den daha önemli bir ülkedir. Üstelik Türkiye'nin önemi 1945'den bu yana azalmamış, artmıştır. Çünkü, Türkiye bugün Ortadoğu petrol rezervlerinin hemen yanıbaşında yer almaktadır. Ayrıca, ko­münizmin çöküşünden sonra tüm Kafkaslar, Balkanlar, Ukrayna ve Rusya için Türkiye bir ticaret alanı haline gelmiştir.

Birleşmiş Milletler şayet Türkiye'yi, veto hakkı olan daimi üye olarak alırsa kendisi ka­zanacaktır. Biz, içeriden Türkiye'nin gücünü tam olarak göremiyor, idrak edemiyoruz. Tür­kiye'ye dışarıdan, dış perspektiften bakmak lazım. 

Diğer önemli bir konu ise; Birleşmiş Milletler'in güçlendirilmesi ve NATO'nun cay­dırıcı bir güç olarak bu örgütün emrine veril­mesidir.

NATO, dünya tarihinin en başarılı ittifak örgütüdür. Tek bir silah kullanmadan caydırıcı gücü ile çok çetrefilli zamanlarda iki büyük bloku barış içinde tutmuştur. 

Dünya barışı NATO'ya çok şey borçlu­dur. Ufalan dünyamızda artık herhangi bir yer­de cereyan eden haksızlığın, zulümün "Bana etkisi yok, bana dokunmaz" şeklinde algılan­ması mümkün değildir. Bir bakıyorsunuz So­mali'ye, Ruanda'ya asker gitmiş insanlık dışı olayları önlemek için.

İşte bu konuda hazır kuvvet olarak du­ran NATO'yu Birleşmiş Milletler'in emrine ver­mek suretiyle birçok sorun daha doğmadan önlenebilir görüşündeyiz. 

Türkiye'ye komşularımızla ilgili olarak yeni bir doktrin öneriyoruz. Tıpkı 1820 Mon-roe Doktrini gibi. Doktrine göre, Türkiye sınır komşularına karşı birinci derecede sorumlu­dur. Komşularımızdaki ekonomik çöküntü, as­keri darbe, iç veya bir başka ülkeyle savaş gibi herhangi bir problemle ilgili olarak Türkiye herhangi bir dünya ülkesi kadar sorumluluk üstlenmelidir.

Örneğin; Bulgaristan'ciaki bir soruna eğer Rusya müdahale ediyorsa, Türkiye'nin de en az Rusya kadar müdahale hakkı olmalıdır. Veya Ermenistan'daki bir soaına ABD müda­hale ediyorsa, buraya müdahalede Türkiye'nin de en az ABD kadar hakkı olmalıdır.

Türkiye'nin sınırlarındaki herhangi bir sorunun Türkiye'siz çözümünü kabul etmiyoruz. Dış politika gerçek güç üzerine oturmazsa çöker, gerçek güç üzerine oturan dış politika ise sonuç verir. Gerçek güç; Türkiye'nin böl­gedeki konumudur ve Türkiye bu bölgedeki en güçlü ülkedir. 

Komşularımız için önerdiğimiz doktrin, bazılarına müdahaleci ya da hegemonyacı ge­lebilir. Bu konu ile ilgili olarak, işin püf nok­tası :

"... TC bu sorumluluk ve yetkiyi ister­ken, komşularına kesin sınır garantisi vere­cektir. "

Komşularımız konusunda bütün dünya bilmelidir ki Türkiye ile anlaşma yapmadan, komşularımıza herhangi bir müdahale sözko-nusu olamaz. 

Yunanistan ile birden çok sorun yaşıyo­ruz. Bir kere biz, bundan böyle Yunanistan'ı "Ben Cumhuriyeti" olarak anmak istiyoruz. Malum, Yunanlılar kendilerinden "Elen Cum­huriyeti" olarak söz ediyorlar. Madem ki bu ülke kendini "Elen Cumhuriyeti" olarak tanıtı-.     yor, bizim de "Yunanistan"dememiz yanlıştır.

Biz Türkiye'nin Elen Cumhuriyeti'ne bakışının "Büyük Devlet" bakışı olması gerek­tiğine inanmaktayız. Yani rahatlatıcı, güven verici bakış. Rahatlatmanın içinde sınır taviz garantisi yatıyor. Elen Cumhuriyeti ile bir sal­dırmazlık paktı yaparak sınırlarını tanıdığımıza dair güvence verme, onları rahatlatmak zorun­dayız.

Elen Cumhuriyeti bize göre çok küçük bir ülkedir. Biz, çeşitli açılardan çok daha güç­lüyüz ve askeri açıdan da önemli bir tehdit oluşturuyoruz. Tehdit altında tuttuğunuz bir ülke ile dost olamazsınız. Nasıl ki tehdit altın­da tuttuğunuz bir insanla dost olamaya­cağınız gibi! Türkiye'nin herşeyden önce bu tehditi ortadan kaldırması lazım.

Kıbrıs'da ise mevcut düzenin barışa hiz­met ettiği görüşündeyiz. Adada iki toplumu biraraya getirmek artık, ateşle barutu birarada tutmaya benzeyecektir.

Biz,    Türk-Yunan    ilişkilerinde    yakın dostluğu ye birlikteliği savunurken, Kıbrıs ko-nusurida iki toplumun ayrı yaşaması gereğine  inanmaktayız. Bu konuyu Elen Cumhuriyetine iyi anlatıp, huzuru yok etmemek için mııtabakat oluşturmamız lazım. 

Türkiye'nin "köprü" konumunun dünya barışı açısından önemi büyüktür.

Genel felsefemiz Türkiye'nin "köprü" konumunun çevresine ve dünya barışına mu­hakkak olumlu katkıda bulunmak üzere kul­lanılması gereğidir. Türkiye buna zorunludur, Türkiye'nin dış politikası Türkiye için önemli olduğu kadar dünya için de önemlidir.

Bugün örneğin Arjantin'in ya da Avus­tralya'nın dış politikaları için aynı şeyi söyleye­mezsiniz. Çünkü, bu ülkelerin benimseyeceği dış politikanın makro açıdan global etkileri ol­mayacaktır. Oysa Türkiye Cıımhuriyeti'nin be­nimseyeceği dış politikaların her zaman bölge­sel ve global etkileri olacaktır.

Türkiye'nin çerçevesinde barış ve gü­venlik çemberi oluşturması, ülkenin refahına katkıda bulunacaktır. Ne zaman nerede barış olursa bu dunun Türkiye'nin refahını arttıra­caktır. 

Türkiye'nin dış politikasını iç refahı ile çok yakından ilgili buluyoruz ve önemsiyoruz.

Yurtdışındaki Türkler

Yurtdışında kalan Türkler bize Osmanlı mirasıdırlar ve bu insanlar yıllarca büyük ezi­yet çekmişlerdir. Akıllı davranacaksak bu soy­daşlarımızı dostluk ve refah köprüsü olarak kullanmamız gerekir. Oysa akılsız davranarak ajitasyon ve problem yaratılmaktadır.

Eğer biz Elen Cumhuriyeti ile saldır­mazlık paktı imzalayıp, Elen Cumhuriyeti'ne sınır garantisi vermezsek Batı Trakya'daki Türklere hiçbir yararımız dokunmayacaktır. 

Elen Cumhuriyeti ile Türkiye'nin kura­cağı dostluğu Türk dış politikasının "kilidi" olarak değerlendirmemizin bir diğer nedeni de, bu dostluğu tesis etmediğimiz takdirde Türkiye'nin batı ile entegrasyonunun mümkün olamayacağı gerçeğidir.

İki ülkenin dost olması halinde sorun­ların lafı bile edilmeyecek. Değil 6 mil diye bir kavga etmek iki millet birbirleri ile iş yapacak kız alıp-verecek, huzur ve refah bulacak. 

Hiçbir şeyi unutmamak lazım. Büyük olmanın raconu vardır. Büyük ve güçlüyseniz, büyük ve güçlü gibi davranacaksınız. Bu da hoşgörüdür. Büyük ve güçlü devlet hoşgörülü davranır, aynı güçlü bir insanın hoşgörülü davranacağı gibi. 

Elen Cumhuriyeti ile ilişkilerinde Türki­ye büyük ve güçlü olduğunu bilerek, hoşgö­rülü davranmalı, davranabilmelidir. Akıl bunu gerektirir, zayıf durumdaki devleti "ben seni ezerim" yaklaşımı ile köşeye sıkıştırmak değil. Bu tutumun kimseye yaran olmayacaktır

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005