Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Esnek Kur Politikaları ve Dış Ticarete Etkileri, Esnek Kur Sistemi 

Giriş 

Bir ekonomide iç ve dış dengenin sağlanmasında döviz kuru politika­sı en önemli araçlardan biridir. Şüphesiz bu politikanın uygulanış biçimi bir ölçüde bir ülkenin takip ettiği sanayileşme stratejisinden ve büyük ölçüde de yürürlükte bulunan uluslararası para sisteminden etkilenmektedir. Nite­kim 1947-1971 yılları arasında geçerli olan Bretton Woods Sisteminde Ba­tı camiasında yer alan ülkelerde, genellikle sabit fakat ayarlanabilir kur sis­temi uygulanmıştır. Bu sistemde ülkeler "temelli bir dış dengesizlik" söz konusu olduğu zaman IMFnin iznini alarak devalüasyona başvuruyorlardı. Temelli dış dengesizlik kavramının tarifi yapılmamış olduğu için dış denge­sizlik sorunu ile karşılaşan ülkenin devalüasyon yapma isteği büyük ölçü­de her ülkenin insiyatifine bağlı oluyordu. 

IMF genellikle parite değerinin %10'unu geçmeyen devalüasyonlara otomatik olarak izin veriyordu. Fakat, aynı IMF haksız rekabeti önlemek için %10'dan fazla yapılacak devalüasyonlara izin verip vermeme konu­sunda büyük bir yetkiye sahipti. 

ABD Federal Reserve Bank'ın (Merkez Bankası'nın), 15 Ağustos 1971 tarihinde yabancı Merkez Bankalarının dolar verip altın talep ettikle­rinde doların altına çevrilebilirliğine son vermesi üzerine, uluslararası para sisteminde meydana gelen krizleri doruğuna ulaştırmış ve neticede Bret­ton Woods Sistemi fiilen sona ermiştir (Coffey (1974), s.27). 

Bretton Woods Sistemi 1971'in Ağustos ortasında sona ermiş olması­na rağmen aynı yılın sonbaharında Smithsonian Anlaşmasıyla sabit kurların yeniden tesisine çalışılmış ise de, 1973 yılından itibaren esnek veya dalgalı kur politikası uygulamaları gelişmekte olan ülkelerde bile yaygın bir şekilde uygulanmağa başlandı. Bugün uluslararası iktisat literatüründe 50'yi aşkın döviz kuru adı dolaşmaktadır. 

Ancak biz bu çalışmada önce 1973 yılından itibaren yaygınlaşan es­nek kur politikalarının sınıflandırmasını ve bunların tariflerini yapmağa ça­lışacağız. Çalışmamızın ikinci kısmında da bazı Yarı Sanayileşmiş Ülkeler­de (YSÜ) uygulanan mini devalüasyon, kayan pariteler ve önceden ilan edilen kur politikalarının başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için ne gibi ik­tisadi tedbirler aldıklarını özetleyeceğiz. Son bölümde de Türkiye'de 1970'lerde ve 1980'ierde uygulanan kur politikalarının kısa bir özetini yap­tıktan sonra son üç yıldır Türkiye'nin dış ticaretindeki gelişmelerin bir ana­lizini yapmağa çalışacağız. 

1. Esnek Kur Politikalarının Sınıflandırılması 

Esnek döviz kurları Strydom ve Van Der Merve tarafından, aşağıdaki Şema-1'de olduğu gibi sınıflandırılmıştır. Genel olarak esnek döviz kurla­rı a) güdümlü dalgalanma, b) bağlantılı döviz kurları ve c) otomatik ayarlama mekanizması diye üç ana başlığa ayrılmıştır. Burada güdümlü dalgalanma kapsamına bağımsız ve grup halinde dalgalanmalara ilaveten kayan pariteler de dahil edilmiştir. 

Ancak, teorik olarak kur politikaları tasnifinde henüz fikir birliğine va­rılmış değildir. Mesela Heler'e göre bağlantılı döviz kurları, bir temel para­ya, bir özel sepete veya SDR'a (IMF'nin Özel Çekme Hakkına) bağlandı­ğı zaman sabit kurlar sınıfına girmektedir. Yazar'a göre bağımsız dalgala­nan, grup halinde dalgalanan kurlar ve kayan (sürünen) pariteler ise "dal­galı kurlar" sınıfına dahildir (Heller (1979), s.29).

Diğer taraftan dalgalı veya esnek kur tabirleri de zaman içinde deği­şik anlamlara gelmektedir. Onun için biz bu çalışmada "esnek kur politi­kaları" tabirini ingilizce İktisat literatüründeki "flexiblc exchange rates"

 

tabiri karşılığı kullanacağız. Oysa, 1960'lı yıllarda flexible (esnek), fluctu-ating dalgalanan veya değişken) ve floaring (yüzen) kur ibareleri arasında çoğu kez bir ayırım yapılmamakta ve bunlar birbirinin yerine kullanılmakta idi (Sohmen (1961), s.VIII. dipnot). 

GÜDÜMLÜ

DALGALANMA

(Managed Floating)

BAĞLANTILI DÖVİZ

KURLARI

(Linked Exchange

Rates)

OTOMATİK AYARLAMA

MEKANİZMASI veya

SERBESTÇE DEĞİŞEN

KURLAR

(Automatic Adjustment

Mechanism or Freely

Fluctuating Bcchange

Rates)

1- Bağımsız dalgalanma (Independent floating)

1- Temel paralara bağlanma (to majör currencies)

 

2- Grup halinde dalgalanma (Group floating)

2- Bir para sepetine

bağlanma (to a

basket of currencies)

veya

özel Çekme Haklan

(Special Drawing

Rights)

 

3- İkili döviz piyasaları

(Dual exchange markets)

 

 

4- Sürünen veya kayan pariteler, mini devalüasyon, günlük kur ayarlamaların (crawHng peg, mini-devaluation, Glid'mg parity)

 

 

(*) Günlük kur ayarlamaları tarafımızdan eklenmiştir.

Şema'dan anlaşıldığı gibi, bu çalışmada esnek kurlar, bir yandan ser­bestçe dalgalanan ve güdümlü dalgalanan kurları, öte yandan bağlan­tılı kur çeşitlerini kapsamaktadır. Bu tasnif bize göre de daha gerçekçi görünmektedir. Mesela son zamanlarda IMF yayınlarında Türkiye'de 1980 başından bu yana esnek kur politikası (flexible exhange rate) uy­gulanmaktadır denmektedir (IMF (1981), s.420). Biz 24 Ocak 1980'den buyana uygulanan kur politikaların şemadaki güdümlü dalgalanmanın son bölümüne koyabiliriz. Oysa Heller'in tasnifinde Türkiye'de son üç yıl­dır uygulanan kur politikalarına yer bulmak mümkün değildir. 

Kur tasnifinde kullandığımız şemanın daha gerçekçi olduğu Mikesell ve Goldstein'in değerlendirmelerinden de ortaya çıkmaktadır. Bu iktisatçı­lara göre güdümlü dalgalanmada merkezi otoritenin döviz fiyatına devam­lı müdahalesi söz konusudur. Bu sistem devamlı ayarlanan partilere çok yakın bir benzerlik arz etmektedir. Son görüş Rodriquez tarafından da paylaşılmaktadır (Miksell and Goldstein (1975), s.2). 

A. Güdümlü (Yönetimli, Kontrollü) Dalgalanma 

Paritenin belirlenmesi piyasa güçlerine bırakılmış olmakla bera­ber para otoritelerinin, belirli aralıklarla, döviz kurunu istikrarlı tuta­bilmesi için döviz piyasasına müdahale etmesine güdümlü, gözetimli veya kontrollü dalgalanma denir. Burada para otoriteleri paralarının de­ğerinin düşmesini önlemek için döviz satar, aksi halde döviz satın alır. Dö­viz piyasasına müdahale döviz kurunda meydana gelebilecek büyük de­ğişmelerde yapıldığı gibi, küçük değişmelerde de yapılabilir.

Son yıllarda dolar, sterlin gibi büyük paralar bağımsız dalgalanmaya bırakılmıştır. Grup halinde dalgalanmaya en güzel örnek ise "Avrupa Yıla-nı'na" katılan ülke paralarıdır. Ancak yılan ülkeleri kurlarını öteki üye ülke paraları karşısında belli bir sınır İçinde sabit tutmaya çalışırken, üçüncü ül­kelerin paralan karsısında bir grup olarak dalgalanmaya bırakmaktadırlar. 

Öte yandan Brezilya, Kolombiya gibi, paraların dış değerini birkaç göstergenin ışığı altında sık sık ayarlayan, kayan veya sürünen parite uygulayıcısı ülkeler de vardır. Bu ülkelerin paralarının ne nispette ayarla­nacağına ışık tutan başlıca göstergeler ise iç ve dış enflasyon hızı farkları, ülkenin döviz rezervlerinin seviyesi, ülke ihracatındaki gelişmeler ve niha­yet ülkedeki cari işlemler dengesindeki ortaya çıkan değişiklikler olarak özetlenebilir (Rodrigues (1978), s.88). 

B.  Bağlantılı Döviz Kurları 

Özellikle birçok gelişmekte olan ülke paralarını dolar, sterlin gibi bir te­mel paraya veya başlıca büyük paraların ağırlıklı ortalamasına, bazıları da SDR'a bağlamışlardır. Son iki bağlantı şeklinde bilhassa büyük paralar arasındaki kur dalgalanmalarının ülkenin reel döviz kurlarını etkilemesini asgari düzeye indirilmesinde en uygun yol olduğu ortaya atılmaktadır. 

C. Otomatik Ayarlama Mekanizması 

Serbestçe değişen veya dalgalanan kurlar diye de adlandırılan bu kur politikasında paranın paritesi uluslararası döviz piyasasındaki arz ve ta­lebe göre belirlenir. Bu tür bir kur politikası günümüzde sadece teorik olarak vardır. Çünkü, ABD, İngiliz ve Alman para otoriteleri de sık sık dö­viz piyasasına müdahalede bulundukları için, uygulamada başlıca temel paralar için güdümlü dalgalanma hakimdir (Strydom ve Merve (1978), s.5).

Para otoritelerinin döviz kuruna müdahaleleri aşağıdaki hedeflere ulaşmak için lüzumlu görülmektedir. Bunlar;

-  İktisadi ve politik şokların döviz kuruna etkilerini elimine etmek,

-  Ödemeler dengesine ve dolayısıyla döviz kuruna geçici olarak şok etkisi yapabilecek tabii afetler, grevler, hammadde ve yakıt teminin­deki güçlükler gibi olayların olumsuz etkilerini azaltmak,

-  Ticaret bilançosundaki mevsimlik ve konjonktürel dalgalanmaların döviz kuruna olumsuz etkilerini azaltmak,

-  Rezervlerin miktarını ve kompozisyonunu ayarlamak için döviz pi­yasasına müdahale etmektir (Miksell ve Goldstein (1975), s.2-3). 

2.   Mini Devalüasyon, Kayan Pariteler, Günlük Kur Ayarlamaları ve Önceden İlân Edilen Kur Politikalarının Başarı Şartları

A. Küçük Oranlı Devalüasyonların Başarı Şartları:

1965 yılında Wİlliamson tarafından kayan pariteler (Crawling peg) di­ye adlandırılan sık sık ve küçük oranlarda yapılan devalüasyonlar Brezil­ya'da mini-devalüasyon olarak anılmaktadır. Bu tür devalüasyon çeşidi İsrail'de de 1975-1977 döneminde uygulanmış ve kayan pariteler diye ad­landırılmıştır.

Ağustos 1968'den 1976 yılı sonuna kadar Brezilya parası, Cruzerio, Amerikan dolarına göre 81 defa veya ortalama her 38 günde bir devalüe edildi. Yapılan bu mini devalüasyonların büyüklüğü ise ortalama %1.5 do­layında idi (Bacha (1979), s. 463).

Brezilya, mini-devalüasyon politikasına rağmen dönem boyunca ihra­cat ve ithalatını lisansa tabi tuttu ve kambiyo kontrolünü sürdürdü. Oysa İsrail'de kayan pariteler dönemi olan 1975-1977 yıllarında dış ticaret rejimi kademeli olarak libere edildi ve kambiyo kontrolleri yumuşatıldı (Bacha (19799, s. 463). 

1973 yılından bu yana Kolombiya ve Şili'de mini-devalüasyonlarla bir­likte dış ticaret ve döviz kontrolleri asgari düzeye indirilmiştir. Ayrıca, 1973'ten itibaren Kolombia'da kur ayarlamaları (currency readjustment) haftada bir yapılmaktadır. Şili'de ise günlük devalüasyon (daily devaluati­on) politikası uygulamaya konmuştur. 

Küçük oranlı devalüasyon politikalarında belli bir kural olmamakla beraber, genellikle iç ve dış enflasyon farkları oranında para değeri düşürülmektedir. Devalüasyon nispetleri genellikle %l-2 dolayında sey­relmekte, fakat 28 Eylül 1978'de İsrail'de olduğu gibi %10'luk düzeltici de­valüasyonlara da (corrective devaluation) başvurulmaktadır (Bruno ve Susman (1979), s. 488). 

Ayrıca küçük oranlı devalüasyon politikası ile birlikte aylık veya yıllık devalüasyon oranının tavanının ilan edildiği hallere de bir çok ülkede (Tür­kiye'de 2000 yılı) rastlanmıştır. Mesela İsrail para otoriteleri Haziran 1975'te 30 günden az bir süre olmayacağını, yıllık toplam devalüasyonun üst sınırının da %27 olduğunu ilan etti (Aynı kaynak). (Türkiye'de 2000 yı­lı tavanı yaklaşık %20 idi. Bakınız, makale No.: 20). 

Geçmişte kayan pariteler uygulayan Brezilya, İsrail, Peru ve Porte­kiz'de kur hedefleri önceden açıklanmıştır. Bu Hanlı kur politikası uygula­masına 1978 yılından itibaren Arjantin, Şili ve Uruguay da katılmıştır. Ayrı­ca Uruguay Aralık 1978'den beri dolara göre günlük kur ayarlamasına başlamıştır (Blejer ve Mathieson (1981), s. 761). 

Kayan paritelerle ilan edilen kurlar arasında uygulamada fark vardır. Kayan pariteler döviz kuru iç ve dış iktisadi göstergelere göre sürekli ola­rak düzenlenir. İlan edilen kur politikasında ise iç ve dış değişkenlerde beklenmedik olaylar ortaya çıkmış olsa bile kurlarda farklı bir değişiklik ya­pılmamaktadır (Türkiye'de 2000 yılında Cari İşlemler Açığı normalin 3-4 katına çıktığı halde, bu katı tutum Kasım krizine yol açtı. Bakınız Makale No.: 20). İç ve dış değişkenler ancak yeni bir döviz kuru takvimi hazırlanır­ken dikkate alınmaktadır. 

Son yıllarda ödemeler bilançosu ve enflasyonu kontrol güçlükleri ile karşılaşan Arjantin, Şili ve Uruguay istikrar programlarının bir parçası ola­rak, devalüasyon oranları ilanı ile birlikte mali, parasal, dış ticaret re­jimleri konularında da kademeli liberalleşme takvimlerini de açıkla­yarak dışa dönük sanayileşme stratejilerini uygulamaya koyuldular. 

Bu ülkeler ayrıca diğer sahalarda da önceden açıklamalarda bulundu­lar. Gelecekte kamunun ürettiği malların fiyatlarının, asgari ücretin, gümrük tarifelerinin ve ticari kısıtlamaların, iç kredi tavanının ne kadar ola­cağı hakkında bir takvim açıkladılar. 

Döviz kuru ve diğer konularda yapılan bu açıklamalar anti-enflasyo-nist bir politikanın bir aracı ve özel sektörün beklentilerinin oluşması için çok başarılı sonuçlar verdiği öne sürülmüştür (Blejer (1981), s. 761). Oysa W. Cline ise kayan pariteler veya mini-devalüasyon politikalarının yüksek oranlı ve önceden ilan edilen kur ayarlamalarına göre, daha başa­rılı sonuçlar verdiğini iddia etmektedir (Cline (1982), s. 40-41). 

İstikrar programının başarısı milletin gelecekteki enflasyonist beklen­tilerinin kırılmasına bağlıdır. Eğer enflasyon beklentisi devam ederse stok­lar yükselir, ücretler ve fiyatlar beklenenden daha hızlı artığı için enflasyo­nu kontrol altına almak güçleşir. 

Eğer önceden açıklanan iktisadi politikalarla isçi ve işveren teşek­külleri enflasyonun kontrol altına alınacağına inandırılırsa, ücret ve fi­yat artışlarında tırmanış azalmış olur. Ancak, istikrar paketinde önceden açıklanan politika aletlerindeki uyum ve uygunluk ve otoritelerin bu politi­ka demetini uygulamadaki başarısı istikrar programının ve ihracata dö­nük sanayileşmenin başarısını tayin edecektir. 

Başarılı bir kur politikası uygulamasının gerçekleşmesinin de istikrar programının başarısına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Gerçekte döviz fiya­tının artması veya arttırılması (paranın değer kaybetmesi veya devalüas­yon) milli para cinsinden para stoku/mal ve hizmet stoku oranının düşme­si sonucu reel para balanslarının azalmasına ve neticede ithal malları da­hil bütün mal ve hizmetlere olan talebin kısılmasına yol açar. (Devalüasyo­nun harcama azaltıcı etkisi). 

Diğer taraftan iç talep, dış ticaret mallarından iç ticaret mallarına ka­yar (harcama kaydırıcı etki) ve dış ticaret mallarını üretenler teşvik edilmiş olur. Çünkü, devalüasyonu takiben dış ticarete konu olan/olmayan mal ve hizmetlerin nispi fiyatı dış ticarete konu olanlar lehine değişir. Bu olum­lu nispi fiyat değişikliğinin kısa zamanda ortadan kalkmamasının önlene­bilmesi için daraltıcı ücret, fiyat, para ve vergi politikalarının uygulan­maya konmasından başka çare yoktur. Nominal para arzı, fiyatlar ve ücretler devalüasyon öncesi reel değerlerine göre ayarlanmadığı ölçüde devalüasyonun ihracat artışına olumlu etkisi artmış olacaktır. Aksi halde sürekli kur ayarlaması yapmanın bir manası ve faydası olmaz. 

B. Devalüasyon ve ihracat 

Devalüasyon, ithal malları üzerine aynı oranda gümrük vergisi koy­ma ile, ihraç malları üzerine aynı oranda prim vermekten başka bir şey ol­madığı için, bilinenin aksine kur ayarlamaları içe dönük ve dışa dönük sanayilere aynı oranda ve nötr bir şekilde koruma ve teşvik vermek­tedir. Gerçekçi kur politikası uygulanmaz veya devalüasyonlar yüksek oranlı ve geciktirilerek yapılırsa ihracat sektörlerinin cezalandırıldığı ve it­hal ikamesi endüstrilerinin de teşvik edildiği Türkiye ve birçok ülke tecrü­besinden anlaşılmıştır. Türkiye açısından gerçekçi kur politikası uygulama­sının ihracat üzerine yaptığı etkiler bu çalışmanın son bölümünde detaylı olarak incelenecektir. 

Gerçekçi bir kur politikasının ihracat üzerine etkileri Khan (1974) tara­fından 15 gelişmekte olan ülkedeki uygulamalar göz önünde tutularak in­celenmiştir. Bu araştırmaya göre bazı ülkelerde ithalat talebinin fiyat es­nekliği bir'e yakın ve bazılarında da birden büyüktür.Birden büyük olduğu ülkeler ise ithalat kısıtlamalarının (ithalat yasaklan, kotalar ve yüksek güm­rük duvarları) yüksek olduğu ülkelerdir.

Devalüasyonu takiben ihraç edilen sınai mallarda arz esnekliği kısa vadede bile bir'den büyük, geleneksel tarım ürünlerinde ise an­cak uzun vadede bir'den büyüktür. 

Özetlersek, gelişmekte olan ülkelerde üretilen mallar dış ticarete ko­nu olunca bu malların fiyatları bu ülkeler için veri olduğuna göre, yapılacak iş doğru bir kur politikası uygulanması ve bu politikanın uyumlu bir iktisat politikası demeti ile desteklenmesi ihracat artışının sürekliliği­ni sağlayacaktır.

Ne tür bir kur politikasının seçileceği hakkında ise kesin bir yargıya varmak mümkün değildir. Çünkü kur politikasının esnekliği ve başarısı uy­gulama biçiminden ve uygulayıcılara olan itimadın derecesinden büyük öl­çüde etkilenmektedir. Kurun tespitinde para otoritelerinin etkisi var ise de, devalüasyon oranını hiçbir kimse doğru olarak hesaplayamaz (Ye-ager (1976), s.112). Çünkü geleceğe ait beklentilerdeki değişmelerden döviz kuru derhal etkilenmektedir. Diğer bir ifade ile genellikle kurlar gele­cekteki beklentileri, mal fiyatları ise bugünü ve geçmişi yansıtır. Bunun se­bebi ise mal alış ve satışları genellikle mukavelelere bağlıdır. Onun için dö­viz fiyatı değişen iktisadi olaylara çok daha çabuk uyum gösterir (Frankel (1981), s.161-163). 

Diğer bir ifade ile uzun dönemde döviz kurlarını (denge döviz fiya­tını) belirleyen fiyatlar genel seviyesinin seyri olmakla beraber, kısa dönemdeki döviz fiyatlarını belirlemede enflasyon farkları (satın alma güçleri paritesi) yeterli değildir. 

Çünkü, bugünden yarına (günlük), bir aydan ötekine (aylık) kurlarda­ki dalgalanmalara faiz hadleri, iç ve dış iktisadi beklentiler ve otoritelerin beyanatlarından döviz fiyatı büyük ölçüde etkilenmekte ve günlük - aylık döviz fiyatlarını doğru olarak hesaplamak güçleşmektedir (Branson (1980), s.69).

Şüphesiz ihracat artışının devamı gerçekçi kur politikasına ilaveten bir ülkenin uyguladığı yabancı sermaye politikasına da bağlıdır. Ayrıca, bu ko­nuda serbest bölgelerden de istifade edilmektedir. Nitekim, dünyadaki ser­best bölge sayısı 1970 yılında 131 iken, bu sayı 1982 yılında 400'ü aşmış­tır. Son 10 yılda serbest bölge sayısı Uzak Doğu ülkelerinde 15'ten 35'e; Afrika ülkelerinde 10'dan 50'ye; Ortadoğu ülkelerinde 2'den 18'e; Amerika kıtasında 50'den 130'a; Avrupa'da 50'den 90'a fırlamıştır.

Türkiye'nin bulunduğu bölgenin en meşhur serbest bölgeleri Yunanis­tan'da Pire, Selanik; Mısırda Port-Said, Süveyş ve iskenderiye; İsrail'de Hayfa, Eylat; Suriye'de Tartus, Laskiye; Kıbrıs Rum Kesiminde ise Lima-sol ve Larnaka'dır (Daha fazla bilgi için: E. Çarıkçı 81983), s.184-185). 

Konumuz kur politikaları olduğu için, burada yabancı sermayeli ortak yatırımların ve serbest bölgelerin ihracat ve ithalat üzerinde olan olumlu olumsuz yönlerinin analizine girmek yerine, takip eden kısımda son on yıl­da Türkiye'de uygulanan kur politikalarına ve son üç yılda ihracatımızdaki gelişmelerin, kısa da olsa, tahliline geçmeyi uygun buluyoruz. 

Kaynak: Prof. Dr. Emin Çarıkcı

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005