Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Gümrük Birliği Cephesinde Son Gelişmeler 

Tevfik Saraçoğlu 

Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi'nin Şu­bat ayı toplantısında Türkiye ile Gümrük Birliği'nin tamamlanması sorununu ele alması bu konunun kamu oyumuzun gündemine yeni­den gelmesine neden oldu. Son gelişmeler, önceleri düşünülenlerin aksine olumlu yönde. Yunanistan dışındaki on dört birlik üyesi işin 6 Mart 1995'te yapılacak Ortaklık Konseyi'nde sonuçlandırılmasını istedi. Yalnız kalan Yuna­nistan gittikçe artan baskıdan alışılmış bir ka­çamağa başvurararak kuıtulabildi. Yunan tem­silcisi hükümetiyle istişare için üç günlük me­hil istedi. Ancak sonra Atina'dan gene çatlak sesler gelmeye, taviz koparma çabaları belir­meye başladı. Buna Almanya'nın ve özellikle dönem başkanlığını yürüten Fransa'nın tepkisi sert oldu. Yunanistan'ın tutumunu A.B.D. bile eleştirdi ve uyarıda bulundu. Avrupa basını Yunanistan'ı konuyu bir iç politika malzemesi haline getirmekle suçladı. Şimdi Avrupa, Yu­nanlıların sonunda  bu  "anlamsız" tutumdan vazgeçeceklerini ve sorunun 6 Mart'ta yapıla­cak Ortaklık  Konseyi'ne kadar çözüleceğini umuyor. 

Türkiye 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ile bir ortaklık anlaşması imzaladı. Daha önce Yunanistan'ın akdettiği anlaşma gi­bi, Ankara Anlaşması da tam üyeliği hedefleyen ve malların, el emeğinin, hizmetlerin ve sermayenin   serbest   dolaşımı   ile   toplulukla ekonomik bütünleşmeyi öngören bir anlaşma­dır. Tıpkı Roma Antlaşması gibi, malların ser­best dolaşımının Gümrük Birliği ile gerçekleş­tirilmesini hükme bağlamıştır. Gümrük Birliği­nin,   istisnalarla  birlikte  tamamlanma  süresi olan yirmi iki yılın sonunda uyum süreci Tür­kiye'nin tam üyelik başvurusunun sonuçlan­masına kadar devam edecektir. Anlaşma bu dönem de "Son dönem" adını vermektedir. Son dönem, bu şekilde adlandırılmamış olma­sına rağmen Atina Anlaşması'nda da fiilen var­dır,  Ankara  Anlaşması'nda  ilk  dönem  olan "Hazırlık Dönemi"nden ikinci döneme, yani geçiş dönemine giriş Ortaklık Konseyi kararı ile olmasına mukabil, Geçiş döneminden Son Döneme intikal bir Konsey Kararını gerektir­memektedir. Buna rağmen bir dönemden son­rakine geçildiğini saptayan bir Ortaklık Konse­yi alınması da gerekli görülebilir. 

Anlaşmaya göre Ortaklık Konseyi'nde Türkiye'nin ve Topluluğun birer oyu vardır. Türkiye'nin oyunun hangi yönde kullanılaca­ğını T.C. Hükümeti tespit eder. Topluluğun oyunun tesbiti ise şöyle olur t Roma Antlaşma­sının 113'üncü maddesi kapsamına giren, yani mal alışverişlerini ilgilendiren konularda üye ülkelerin oy çokluğu aranır. Mali konular dahil diğer konularda üye ülkelerin oy birliği gere­kir.

Avrupa Topluluklarından Avrupa Birli­ğine geçişi oluşturan Maastricht Anlaşması, Birliğin akdedeceği yeni anlaşmalar için Avru­pa Parlamentosu'nun ön onayının alınmasını zorunlu hale getirdi. Maastricht'ten önce imza­lanmış anlaşmalar için geçerli olmayan bu ku­ral," niteliği ne olursa olsun yeni anlaşmalar için kaçınılmaz olacaktır. 

Bir ülke tam üye olurken Birliğin o tari­he kadar akdetmiş olduğu anlaşmaları mükte-sebat olarak aynen kabul eder ve bundan bila-here vazgeçemez. Bu kural 1981 yılında Birli­ğe tam üye olmuş bulunan Yunanistan için de geçerlidir. 

Bu gerçeklerden hareketle ortaya aşağı­daki sonuçları çıkarmak mümkündür : 

1-  Avrupa Birliği - Türkiye ilişkilerinde Gümrük Birliği ortaya yeni atılan bir konu de-öildir. Gümrük Birliği Ortaklık Anlaşmalarımı­zın yerine getirilmesi gereken bir icabıdır.

2-   Türkiye'nin yeniden Gümrük Birli-öi'ne girmesi söz konusu değildir. Taraflar ara­sında Gümrük Birliği tatbikatı 1 Ocak 1973 ta­rihinde başlamıştır. Şimdi yapılacak olan ev­velce başlamış olan bir işin tamamlanmasıdır.

3-  Tam üyelik garantisi olmadan Güm­rük Birliğine gidilmesinin yanlış olduğu yakın­maları geçerli değildir. Tam üyelik garantisi ol­madan Gümrük Birliğinin tamamlanması An­kara ve Atina Anlaşmaları'nın önceden kabul ettiği bir husustur.

4-  Türkiye'nin tarn üyeliğin söz konusu olmadığı bir ortamda Gümrük Birliğine giden tek ülke olacağı eleştirisi konjonktürün ortaya çıkardığı bir durumun abaıtılmasıdır. Yunanis­tan'ın, ortaklık anlaşmasında öngörülenden önce yaptığı tam üyelik başvunısu olumlu bi­çimde sonuçlanmamış olsaydı durumu Türki-ye'ninkinden farklı olmayacaktı.

5-    Yunan vetosundan söz edilmesi Gümrük Birliği ile ilgili durum tespiti kararının sadece Roma Antlaşması'nın 113'üncü madde­si kapsamında kalmadığını ortaya koymakta­dır. Şayet Yunan vetosundan ciddi biçimde endişe edilseydi o zaman bu vetoyu geçersiz kılmak için 113'üncü madde sınırları içinde kalmak yeterli olurdu.

6-  Ortaklık Anlaşması çerçevesinde ta­mamlanacak olan Gümrük Birliği ile ilgili tes­pit kararını yeni bir anlaşma sayarak Türki­ye'ye karşı olumsuz tutumu bilinen Avrupa Parlamentosu'nun ön onayını istemek Avrupa Birliği'nin bu işin gerçekleşmemesini istemesi demektir. Ortada böyle bir durum yoktur.

Avrupa Birliğinin Türkiye ile ilgili son tutumundan bazı sonuçlar çıkarmak mümkün­dür. Her şeyden önce Birliğin on dört üyesi Yunanistan'ın Türkiye ile ilişkileri köstekle­mek gayretlerine yardımcı olmamak kararında görünmektedir. Bu nedenle de Yunanistan'a, başta Kıbrıs sorunu olmak üzere, verilecek ta­vizlere sınır getirmek istemektedirler. Artık Yunanistan'ın alışılmış şantajlarının utanç ver­diği görülmektedir. Böyle bir ortamda da Yu­nanistan'ın 6 Marta kadar sürdüreceği ısrarla­rın önemli bir sonuç vermemesi muhtemeldir. 

Avrupa Birliği'nin Yunanistan dışındaki üyeleri, Avrupa Parlamentosu'nun siyasi ağır­lıklı olumsuz kararını da umursamaz görün­mektedirler. Birliğin dış ilişkilerinde, parla­mentonun böylesine olumsuz bir kararına rağ­men üye ülkelerin bu kadar yapıcı sonuçlara varması, şimdiye dek görülmüş değildir. 

Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilişkilerin­de açık bir biçimde görülen bu değişimin ne­denlerini aramak ilginç olur. Ancak bu ayrı bir araştırma ve değerlendirmeyi gerektirir. İlk yaklaşımda söylenebilecek olan bu nedenlerin teknik konuların çok dışına taşmış olması ola­sılığıdır. Konu son Clinton-Kohl temasında Al­man Şansöliyesinin söyledikleri dikkate alına­rak değerlendirilirse ortaya hareket noktası olarak ele alınabilecek bazı verilere ulaşılır. Bunları şöyle özetlemek kabildir: 

(a) Avaıpa Birliği Gümrük Birliği konu­sunda Türkiye'nin isteklerine cevap vermezse bu sonuç Türkiye'deki köktendinciler için Tür­kiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırma yolunda en geçerli malzeme olacaktır. "İşte" denecektir "Yıllar yılı bel bağlanan Avrupa'nın Türkiye'ye reva gördüğü muamele ..." Böyle bir sonucun Türk iç politikasında yaratabileceği karmaşayı Avrupa göze alamamıştır.

(b)  Köktendincilerin Avrupa'da yürüt tükleri propagandanın temel taşlarından biri Avrupa'nın, Amerika'dan sonra, İslâmın en bü­yük düşmanı olduğu ve İslâmı ezmeye ve dış­lamaya çalıştığıdır. Nüfusunun çok büyük ço­ğunluğu müslüman olan Türkiye ile ekonomik bütünleşme yolunda atılan Gümrük Birliği adı­mı bu propagandalara karşı en iyi cevap teşkil edecektir.

(c)  Genellikle Avrupa Birliği'nin, özel­likle Fransa ve Almanya'nın başlıca endişesi İran ve Cezayir odaklarından diğer İslâm ülkelerini etkileri altına almasıdır. Bu ülkelerin köktendincilik akanına karışmalarının ekono­mik yokluklar ve alternatifsizlikler nedeniyle gerçekleşeceği düşünülmektedir. Böyle bir or­tamda Avrupa'nın ekonomik alanda destekle­diği laik Türkiye cazip bir alternatif örneği oluşturabilecektir. 

Durumu 6 Mart sonuçlarıyla birlikte bir kez daha değerlendirmekte yarar olacaktır. Birliğin, Ortaklık Konseyine kadar yapacakla­rını tahmin etmekde güç değildir. Birlik müna­sip bir fırsatta Avrupa Parlamentosuna geliş­meler hakkında bilgi verecek ve herhangi bir biçimde onay istemeye yönelmeyecektir. Bu­na gerekçe olarak da Gümrük Birliğinin Türki­ye ile Ortaklık Anlaşmasının bir sonucu oldu­ğunu gösterecektir. Ortaklık Konseyinde Tür­kiye ile varılmış olan ve Şubat 1995 Bakanlar Konseyinde   üzerinde   mutabakat  sağlanmış bulunan hususlar Ortaklık Konseyinin sapta­ma kararı olarak sonuçlandırılacaktır. Gümrük Birliği'nin tamamlanması üzerine Türkiye'de gerçekleştirilecek yapısal ekonomik değişik­likler için belirli bir meblağın-Birliğin kısıtlı mali kaynakları nedeniyle bu yetersiz kalabi­lir- sağlanması için ya Yunanistanı 4. Mali Pro­tokolü veto inadından vazgeçirmek ya da yeni bir mali protokol öngörmek suretiyle sonuca gitmeye çalışılacaktır. Bu son ihtimal halinde ortaya yeni bir anlaşma akdi prosedürü çıka­caktır. 

6 Mart 1995 Ortaklık Konseyi'nde bir aydan az bir zaman kalmış olması, bir yandan Birliğin, öte yandan da Türkiye'nin diplomatik çabalarını tabiatıyla yoğunlaştıracaktır. Alına­cak sonuçların bu çabaların başarısı ile orantılı olacağı kuşkusuzdur.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005