Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İhracat Teşvik Politikaları 

DR. HASAN PARILTI "ihracatı teşvik Politikaları ve Tekstil ve Hazır Giyim Sektörünün Teşviği" isimli çalışma­sında ihracat endüstrilerinin uluslararası pazarlarda rekabet edebilirliğinin beş şartını belirlediğini belirterek, bu şartlan şu şekilde sıralamakta. 

1- İhracatın gerçekçi döviz kurları ile yapılması

2-  İç girdi piyasasının uluslararası platformda rekabetçi olması

3-  Uluslararası rekabetçi piyasalardan girdi temininde ekonomi içi veya dışı engellerin bulunmaması

4- Para ve Kredi Piyasasının rekabetçi olması

5-  İç vergileme sisteminde maliyetleri yükseltici çarpık­lıkların bulunmaması. 

İhracat endüstrilerinin nötral statü dediğimiz şartlarındaki olumsuzlukları gidermeye yarayan önlemlerin tamamı­na ihracatın teşviği, bunlara ilişkin politikalara ise TEŞVİK POLİTİKASI denmektedir."

Biz bu tarifi yazıya döktüğümüz anlarda geç bırakılmış 1994 yılı Teşvik Esasları Cumhurbaşkanlığına onaylanmak üzere sunulmuş idi. Ne gariptir ki bırakınız teşvik etmeyi, ce­zalandırmayı öngören bir teşvik yapısı ile karşı karşıyayız. 

Ancak biz konuya biraz gerilere giderek bakmaya çalışalım.

Şayet siz uluslararası pazarlarda ürünlerinizin rekabet edebilirliğini temin edemezseniz, seçmiş olduğunuz büyüme ihracata dayalı olsa da bir anlam ifade etmeyecektir. 

Ülkemizde 24 Ocak kararları ile kapalı ekonomiden dışa açık bir ekonomiye geçildi ve bu geçişte ana dinamik ihracat idi. Çünkü devlet 70 cente muhtaç idi. Döviz darboğazı var­dı. Hammadde ve ara girdi maddelerinin ithalatı gerçekleşti­rilemediği için üretim durmuş, ülke ekonomik ve sosyal kri­ze girmişti. O halde döviz darboğazının aşılması gerekiyor­du. Bunun için ihracatın önü açılmalı, özendirilmeli ve teşvik edilmeli idi. Bu amaçla satış aşamasında nakit teşvikler uy­gulamaya konularak döviz gelsin de nasıl gelirse gelsin anla­yışıyla ihracat özendirildi. Teşvik edildi diyemiyorum, çün­kü sonuçta TEŞVİK BİR KÜLTÜR ün parçasıdır. Oysa 84'lü yıllarda yaşananın bir kültürü yok olduğu gibi kültür oluş­turma gayreti de yok idi. Bu uygulamanın sonucunu, hep birlikte yaşadık. Hala TBMM de araştırılan hayali ihracat dosyalan var. Gerçekte yaşananlar ülkemizde bir türlü sağla­namayan öngörüsüzlük ve ülke ve dünya gerçeklerinden yo­la çıkılarak hazırlanmayan makro ekonomik politikaların ol­mayışı idi.

Ya ne vardı. Günü Kurtarmak esastı. 

Yani pragmatist ve de popülist bir mantık hakimdi. Dev­let benim acil dövize ihtiyacım var, bunu karşılayayım da na­sıl olursa olsun diyerek olaya baktı. Bir dönem ihracat ve ih­racatçı kullanılmış darboğazın atlatılmasının hemen akabin­de bir kenara bırakılmıştır. Ki tablo merhum ÖZAL'ın 1989Tu yıllarda ihracat sektörüne karşı takındığı tavrı gözümüz önü­ne getirdiğimizde, onun pragmatist kişiliği ile nasıl özdeşleş­tiğini görmemiz mümkündür. 

Ve 5 Nisan 1994'e geldiğimizde yine kriz ve denizde bo­ğulmak üzere olana, gemiden atılan ihracat can simidi. Ne gariptir, ihracat ve ihracatçı hep kriz dönemlerinde hatırlanır.

Bu kez ihracat 1995 yılında AB ile gerçekleşecek olan Gümrük Birliği ve 14 Nisan da, Fas Marakeş'te imzalanan GA'IT URUGUAY SÖZLEŞMESİ ile birlikte anılmaya başladı. 

İhracat Teşvikleri uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmelidir.

Nedir bu sözleşmelerin gereği. Satış aşamasında ve satış­ta bir ülke pazarında ihracatçıya doğrudan ya da dolaylı ola­rak verilen teşvikler kaldırılmalıdır. 

Biz SÜREÇ dergisi olarak Nasıl Bir Teşvik Politikası? So­rusu üzerine, konunun uzmanları biraraya gelerek tartıştık. Asgari müştereklerin çok fazla olduğu bir açıkoturum ger­çekleşti. Tabii ki olayın bütün acısını yaşayan ve dünyadaki gelişmeleri çok yakından takip eden sektör temsilcilerinin farklılıkları ancak nüanslarda olabilirdi.

Biz şunu söylüyoruz: Şu an siyasal karar organlarının uluslararası sözleşmele­ri öne çıkararak kullandığı inisiyatifin ihracatçının üzerinde bir demoklesin kılıcı olduğuna inanıyoruz. Henüz Gümrük Birliğine 18 ay gibi bir süre varken, ihracatçının pazarda re­kabet şansına darbe vuracak olan 3. ülkelerden Geçici Kabul Yolu ile yapılan ihraç Kaydı ile ithalat yolu ile yapılacak ihra­catlara konulacak Telafi Edici Vergi'nin, kraldan çok kralcılık olduğuna inanıyoruz. Avrupa Birliği yetkilileri, 14 yıldır işle­meyen mali protokolü gündeme getirmemizin anlamsızlığını bize bildirirken şu bizim halimize ne demeli. 

Peki nasıl bir ihracat teşvik politikası? 

Önce Türkiyemizi 2000'li yıllara taşıyacak olan Devletin yeniden yapılanması gerçekleşmeli. Bu yeniden yapılanma ekonomik ve sosyal hayatın tüm alanlarını kapsamalı ve ku­rumlar yeni baştan düzenlenmelidir. Devletin ekonomik ve' sosyal hayatın hangi alanlarında kurumlaşıp hangi alanları tamamıyla terkedeceği belirlenmelidir. 

İnsanımıza, ekonomik hayatta ilgi alanı olarak dünya he-deflendirilmeli. ihracat, ülkemiz insanının gündeminde ve sosyal hayatımızın ilk sırasında yer almalıdır.

Ve bu anlayış ile Milli ihracat Politikası oluşturulmalıdır.

Bu politikanın desteklenmesi aşamasında döviz kazandıran ve istihdam sağlayan tüm işlemler basite indirilmelidir. İlgili kurumlar arası ilişki otomasyon ağı ile sağlanmalıdır. 

Devlet kaynak israfı yapmamalıdır. Halktan ve sanayici­den toplanan gelirler, kendi iktidarlarını sürdürebilmek için ana şart, desteklerini sağlamayı ilke edindikleri medya patronlarının beş yıldızlı gecelerine sunulmamalıdır. 

Teşviklerin üretime ait olduğu unutulmamalıdır.

Vergi muafiyetine dayalı bir teşvik sistemi organize edil­melidir.

Velhasıl biz şuna inanıyoruz: Sağlıklı bir Dış Ticaret Poli­tikasına sahip olamamanın acısını yaşıyoruz. Yoksa efendim nakit teşvik mi? Ayni teşvik mi? Bunlar problem değil. Siz politikanızı oluşturur iseniz milli menfaatlerinizin gereğini bir şekilde organize etme yolunu bulacaksmızdır. Ve bu problemleri aşacak; insan, teknoloji ve finans gücüne ülke­miz sahiptir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005