Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Sovyetler Döneminde Koparılan İslam Fundamentalizmi Yaygarası 

Ebülfez Elçibey 

Son yıllarda "Fundamental İslâm" veya "İslam fundementalizmi ifadesine kitap, gaze­te, radyo ve televizyonlarda sık sık rastlıyoruz. Bu kavramları bilen de bilmeyen de önüne geldiği   gibi   kullanıyor.   Moskova'nın   lite­ratüründe ise daha menfur bir anlamda kul­lanılıyordu. Oradaki bir çok sığ görüşlü 'ideo­loglar'  Stalin devrinden kalma  usulle,  önce damgalar hazırlıyor sonra da bu kurşun dam­gaları   çağdaş   ideolojik   silahlara   doldurup halkları kurşun yağmuruna tutuyorlardı. Bu hal kendisini abartılı bir şekilde Afganistan olaylarında gösterdi. Birden bire Afganistan'a baskın yapıldı, ancak ideolojik damga hazır değildi. "İdeologlar bu baskına mutlaka haklı gerekçeler  bulmalıydı?"   Kime  karşı  hücum edip Afganlıları kırdılar? Gene ideolojinin de­posuna şer cephaneliğine baktılar. Alelacele   buldular: "Basmacılar" Sonra iyice oturttular:  "Afgan Basmacıları". Sovyetlerin müdafa ettiği  Afganlar, savaştığı tarafa doğal olarak "düş-man" diyordu.  Düşman sözünden Moskova  damga yaptı: "düşmanı". "Basmacı" ye "düşman"damgaları kullanışlı bir soyut anlayış haline gelemedi; her ikisi de ideolojik hücum­larda bir müddet kullanıldı, ancak çok başarılı olmadı. Üçüncü ve esaslı damga hazırlandı : "İslam fıtndamentalistleri". Bakın nasıl değişti: Düşmanlar, İslam fundamentalistleriydi. Bura­da Sovyetik Rus ideolojisi hesapta uyduruk ve ucuz bir galebe kazandı. Zavallı Sovyet adam­ları, bakın bu ideologlar sizi nasıl baştan çı­karmak istiyorlar, "Basmacı" veya "düşman" dedikte yalnız Afganlara ait olurdu. Dünyayı yanlarına almak isteyen bu ideologlara kimse taraf olmuyordu. İslam Fundamentalistleri Sovyet adamlarının beyninde düşman sıfatıyle yürüyünce Amerika, İngiltere ve bazı başka Avrupa devletlerinde, bir yandan da Hıristiyan taassubu yaratılıyordu. Sovyet ideolojisi bu yeni damgayı, lazım geldiğinde bütün müslü-man halklara vurmak için hazırlamıştı. Ancak gene de tutmadı bu hesap. Çünkü bir isim be­lası vardı başlarında Necîbullah diye... 

Burada haşiye alındığı için okuyucu ba­na kızmaz umanm... Elde değil sözün yeri gel­di; "Necibullah" adı malum, "Necib" ve "Allah" sözlerinin birleşmesinden oluşmuştur. Sovyet ideologlarının bir işareti ile "Necibullah" adın­dan "Allah" sözü çıkarılmıştı. Sadece "Necib"ti artık. Biryerlerden de şu istihza doğdu : Bir kaç yıl geçtikten sonra zavallı Necib'e izin ve­rildi ki, kendi adını söylediğinde "Allah" sö­zünü de kullanabilsin. ("Necibullah" diye). Bu öylesine tesadüf değildi. Çoklarınız belki artık hatırlamıyorsuzdur, Çebrikov SSCB Devlet Tehlikesizliği Kmitesi (KGB)'nin başkanı olunca onun yakın bir hısımının damadı "Lit-raturmaya Gazeta"nın siyasi sorumlusu iken İgor Belyayev aynı gazetede İslam'a ait maka­lesinde, İslam dinini hatırlatabilecek "İslam" "din" "Muhammed" ve bunlar gibi çağrıştırıcı adların lağvedilmesini talep ediyordu. 

Afganistan'da Necibullah rejimine karşı olanlara "Basmacı" da, "Düşman" da, "Funda-mentalist" de dense hiç bir fark yoktur. Ameri­ka ve başka ülkeler nasılsa dengeler adına on­ları savunacaktı. Bir de Sovyet İttifakındaki az malumat sahibi olan kitleler aklanacak ve ka­fası karışacaktı. "Fundamentalizmin" kök saldığı İran'a da bu sözlerle darbe vurmak o kadar kolay değil. Eğer bunda Sovyet ideologlan derine gitseler vay Eduard'ın haline (Şe-varnadze). O zaman Ayetullah Humeyni'nin karşısında günahkâr medrese çocuğu gibi oturmuştu, şimdi Humeyni'nin karşısında nasıl duracağını belirginleştirmek için "görkemli" şarkşünas siyaset canbazı İgor Balyayev'den bir nice vakit ders alması gerek. 

Pakistan'da "Fundamentalist" sözü men­fi anlamla kullanılmaz. O, böyle tatsız şakaları sevmiyor, cebinde atom bombasına benzer bir şey var... 

Türkiye'ye de "Fundamentalist" damga­sı vurmak olmaz. Yalnızca buna Türklerin kendileri layıkıyla cevap verdiklerinden değil, ayrıca nüfuzlu hanım Teatcher bile Türkiye zi­yaretinden sonra 'Guardian' gazetesine verdiği demeçte katiyetle bildiriyor ki, "Türkiye'de de­mokrasi kendine öyle muhkem yer bulmuştur ki bir daha geri dönüşü olmayacaktır"... 

Peki bu "fundamentalist" damgası kim­lerin hangi halkların alnına vurulmalı, ondan nasıl bir düşman sureti yaratılmalıdır ve niçin? Sana bin rahmet Üzeyir (Hacıbeyli) Bey! "Bi­zim adımıza vahşi diyorlar, sonra da başımızı kesince derler ki, insanın değil vahşinin başını kestik."

Horozun kendisi değil kuyruğu görünü­yor. Fundamentalist damgası artık Azerbay­canlılara, Özbeklere, Türkmenler'e, Tatarlara, Taciklere ve Sovyet ittifakında yaşayan diğer bütün müslümanlar'a vuruluyor. Kafkas'ta hıristiyan halklara bu damgayı vurmak müm­kün olmadığından, "Kafkas Milliyetçileri" dam­gası yeniden piyasaya çıkarıldı. Köhne damga olduğundan pek etkili olmuyor. Muhakkak ki yenisi hazırlanıyordun "Ekstremist" (radikal) damgasının da foyası çıkmaktadır, her önleri­ne gelene vura vura gülünç hale getirdiler.

Neyse yine dönelim "Ocakkulu'nun ak­sak katırına". Sovyet ittifakının veya Hıristi­yanların bu korkulu düşmanı 'Fundamentalist' kimdir.? Fundamental 'özü!', "temel", 'esas' demektir. Fundamental İslam, ya da İslam Fundamentalizmi 'temelilham' ya da "İslam Özüllüğü" anlamındadır. Yani İslam dininin de özlülerine dayanan dini ve dünyevi bakış.

İslam Dininin Özülleri Hangileridir? 

1) Kur'an, 2) Sünnet veya Muhammed peygamberin   hadisleri,   3)   Dinin  gövdesiUsıdiddin, 4) Dinin dallan-fimiddin, 5) tema 6) Şeriat, 7) Fıkh a) Fıkıhm gövdesi, b) Fıkhın dallan, 8) Kelâm.

Bu özülleri bilmek için hangi hazırlıklar gereklidir? 1) Arap dilini, hususen klasik Arap dilini, 2) İslam Tarihini, 3) Mantığı, 4) Sufiliği, 5) Arap edebiyatını yüksek seviyede öğren­mek. 

Bütün bu gösterilenleri derinden bilme­yen İslam'ın özlülerini talim edemez. Eski Sovyet ittifakında yer alan müslüman ülke­lerde ise ne böyle bir şans var, ne de böyle bir okul. Bu şartlarda Özülcü, Fundamentalist nasıl yetişebilir? 

Açıkça tasavvur edilebilsin diye bir sıra bilgiyi burada saymak zorundayız. Kur'an, Rusya'da Rus diline bir çok kere tercüme edil­miştir ve yeni tercümesi üzerinde de Moskova alimleri çalışıyor. Rus şarkşunaslarının büyük­lerinden sayılan Kraçkovski Çar Nikolay'ın kaynıydı. Kendisi için altın para basılmıştır. Arabistan'da uzun müddet Arapların içinde yaşamıştı. Araplar ona 'Arap şeyhi' diyordu. Klasik Arap dilini derinden benimsemişti. An­cak Kur'an'ın Rus diline çevirisinde buna rağ­men yüzlerce hata yapmıştı. Kur'an'ın Azer­baycan, Tatar, Özbek, Türkmen Türkçelerin­de, günümüzde kullanılan çağdaş lehçelerin­de her hangi bir çevirisi yoktur. Yine bu mil­letlerin yüzde doksan dokuzu Arap dilini bil­mez, Kur'an'ı bilmez öyleyse nasıl özülcü ola­bilirler? Kur'an'a onlarca büyük doğu alimleri tefsir (yorum) yazmış. Hepsi de Arapça'dır. Sovyet şarkşünasları Kuran'dan onun kıraat, tefsir ve tecvidinden doğru düzgün başa çıka­mamışlardır. Yıllarca bir iki İslam bilgini yetiş­tirmek için çok çaba harcandı. Şarkiyat fakül­teleri, enstitüleri akla karayı seçip kendilerine birkaç tutarlı Arapşünas hazırlıyorlar. Peki öy­leyse neden kendiliğinden kütlevi çoklukta is­yankâr özülcüler yetişiyor? 

Başka bir örnek İslam'ın özüllerinden birisi de Peygamber'in hadisleridir. Yalnızca IX. yy'da yaşamış Buharî'nin eserlerinde 7275 hadis toplanmıştır. Ayrıca yüzlerce hadis var. Bu şartlarda bu özülleri öğrenipte talim etmek kolay mıdır?

Bütün dünyada şeriat bilimlerine çok nadir ve büyük şarkşünaslar belki az çok müdahale edebilirler, ama Sovyet ittifakında böy­lesine usulü bilenler ve öğretecekler var mı? Bunun bırakın kendisini, tarihini orta düzeyde bilen dahi yoktur.

Bütün eski Sovyet ittifakında bir müte-kellim-kelamcı mütabassıs gerekse onu 280 milyonluk ahalisinin içerisinden bulamaz. Ke­lam islam felsefesidir. Bu felsefenin dili de başkadır. Bunu her can duymaz.

Örnek : Fatiha suresi 28 sözcükten iba­rettir. Bu 28 söze yedi ciltlik tefsir yazılmış, ta­mamı da Arapça.

Moskova uşakları, başlan girmeyen ye­re bedenlerini perçin ediyorlar. Evet, islam özülcülüğü Sovyet nemelazımcılarının boş lakırtısı değil ki ahaliyi ellerinde oynatsınlar! 

Ancak iki şeyi biliyoruz ki, Sovyet itti­fakında fanatik Hristiyanlar olduğu kadar fana­tik Müslümanlar da vardır. Onlardan yine ra­hatsız olmaya değmez. Onlar bilmeyerek İs­lam'ın düşmanlarına yardım ediyor. İslam dini­ni ateistlerden daha çok, bu fanatikler ve ca­hiller yaralıyor. (Orta çağ müctehitlerinin de­diği gibi "Allah islam dinini cahil müslüman-lardan korusun!") 

Sonuçusu gerçekten, o merkezin bir di­zi siyasetbazları bizim bu dediklerimizi bilmi­yorlar mı? Biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. An­cak bu ayının yüz oyunu var, bir armudun başında. Demokrasinin ışığını görüp özgürlü­ğün kokusunu duyan müslümanlar ona doğru can atıyorlar. Merkezin çirkin güçleri Doğu'da başkaldırmış demokratik güçleri ezmek, kan göllerinde boğmak için dünkü düşmanlarını kendilerinin dediği gibi "emperyalizmin ve is­tismarın çirkin kalelerinde" "hac yürüyüşlerine katmak için" çabalıyorlar. Avrupa'da ise de­mokrasi adı altında gizlenmiş iki yüzlü bir si­yaset dolaşmaktadır. 

Moskova siyasetçileri, İslam özlülerinin mahiyetini ya anlamıyor ya da anlamak isterm­yorlar. Bunlar sözkonusu ideolojinin varisleri­dir ki, düne kadar mescidleri, kiliseleri, sinagogları dağıtıp harabeye çeviriyorlardı. Dahiie-ri mahvettirip, onlara heykeller yaptıran, hakimlere gece gündüz methiye söyleyip, öl­dükten sonra onların evlatlarını akrabalarını hapishanelere attıran, bu amansız cellat ideo­lojisinden daha çok zulüm ve haksızlık göre­cekler. 

Bizim ve Azerbaycan Halk Cephesi'nin İslam dinine ve İslam özülcülüğüne bakışı nasıldır? AHC bütün dinlere hürmetle (say­gıyla) yaklaşıyor. O, her türlü dini ayrımcılığa (ayrıseçkiliğe) karşıdır, hususen de İslam di­ninde ayrımcılığa karşıdır. Bunun aleyhinde­dir. AHC'nin tüzüğünde esasen dinine bağlı olmaksızın bütün Azerbaycan vatandaşları AHC nin üyesi olabilirler.

AHC, vatandaşların dini inançlanna saygıyla yaklaşıyor ve onların dini müessese­lerinin yaratılması için her türlü yardımı ken­disine borç biliyor. Bununla birlikte, biz İslam medeniyetinin varisleriyiz. Bu medeniyet yal­nızca Müslümanların değil, dünya halklarının en zengin medeniyeti ve hazinesidir. Bu me­deniyetin yaratıcılarından ve varislerinden biri olduğuna göre Azerbaycan Türkleri'nin de bütün dünyada bundan gurur duymaya hak­ları vardır. 

İslam dini, sıradan bir din değil, bilimi, ahlakı, siyaseti, hukukun mantığı ve felsefeyi özünde (kendisinde) çağdaşlaştıran büyük bir kurumdur. Dünya halkları bu kurumdan ne kadar çok istifade ederse o kadar hayır görür. 

Ancak biz asıl İslam özülcülüğünii hiç de menfi bir anlayış gibi kabul etmiyoruz. İslam özüllerini öğrenmek ve öğretmek be­şeriyete çok büyük hayırlar verir. Adem ve Nuh, Müslümanların ve Yahudilerin peygam­ber kabul ettiği Musa, Hıristiyanların peygam­beri İsa, Müslümanların peygamberi Muhammed İslam özülcülüğüne esasen en büyük peygamberler olarak taktim edilirse, Tevrat, Zebur ve İncil de Kur'anla birlikte Allah tara­fından gönderilmiş kitaplar olarak insanlara öğretilirse, bunun mantığı manası kardeşliğe, birliğe çağından başka nedir? 

"Siz hakkın yolundan çıkarsanız Allah sizin içinizden en kötüsünü size hakim kılar" hadisini Moskova ideologları iyi bilseydi bu günlere gelmezlefdi.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005