Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye’de Dış Borçlanmanın Gelişim Süreci 

Çalışmanın bu bölümünde Türkiye’de dış borçların gelişimi, kısaca Cumhuriyet öncesi dönem ve ilk borçlanmadan bahsedilerek, 1980 öncesi dönem ve 1980 sonrası dönem olarak sınıflandırılarak incelenecektir. Böyle bir ayrıma gidilmesinin temel sebebi, Türkiye’de uygulanan ekonomik politikalarda 1980 yılında köklü bir değişikliğe gidilmiş olmasıdır. 1980 yılında uygulamaya geçen 24 Ocak kararlarıyla, Türkiye bu tarihe kadar izlemiş olduğu ithal ikameci sanayileşme politikalarından vazgeçmiş, ihracata açık sanayileşme politikalarını uygulamaya geçmiştir. Bu politika değişikliği, cari işlem açıklarının ve dolayısıyla kamu finansman sorununun büyümesiyle sonuçlanmıştır. Finansman yetersizliği ise, dış borç artışına sebep olmuştur. 

Cumhuriyet öncesi dönem 

Siyasi sınırları ve bu sınırlara hakimiyeti nedeniyle tarihçilerin ‘cihan devleti’ olarak tanımladıkları Osmanlı Devleti’nin dış borca muhtaç hale gelmesi mutlak olarak basit temellere dayandırılamaz. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin borçlanması incelenirken, hem ülke sınırları içinde hem de dışında yaşanan değişimlere ve bu değişimlerin yarattığı etkilere bakılmalıdır. 

Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda borç çıkmazına doğru ilerlemesini etkileyen birkaç faktör sayılabilir. 16. yüzyılın ortalarından başlayıp 17. ve 18. yüzyılda ağırlaşan bunalım koşulları, yenilgiyle sonuçlanan savaşlar, kapitülasyonlar, sömürgeleşmeyi amaçlayan anlaşmalar, elde edilemeyen vergiler ve Avrupa ülkelerinde oluşan aşırı sermaye birikimi bu faktörler arasında sayılabilmektedir. Osmanlı Devleti’nin ilk borçlanması, Kırım Savaşı’nın (1853-1856) finansmanında kullanılmak amacıyla, Mısır Eyaleti’nin vergi gelirlerini karşılık göstererek, İngiliz ve Fransız piyasalarına tahvil ihraç etmesiyle gerçekleşmiştir.33 1854 yılında başlayan dış borçlanma, 1876 yılında Osmanlı Devleti’nin moratoryum ilan etmesine kadar hemen her yıl yeni borçlanmalarla devam etmiştir. Alınan borçlar ekonomik kalkınmaya yönelik yatırımlara ayrılmadığı için 1876 yılında moratoryumla sonuçlanmıştır.

Osmanlı Devleti'nin Dış Borç Yapısı 

Yıllar

İtibari Değer ( Milyon Sterlin)

Faiz Oranı (%)

Emisyon Kuru (%)

Hazineye Giren (Milyon Sterlin)

1854

3

6

80

2.29

1860

18

6

62.5

1.23

1865

38.9

5

60

23.3

1870

31.68

3

32.125

9.54

1873

48.01

6

54

25.40

1903

32.06

4

100

2.63

1913

14.25

5.5

100

2.10

1914

20

5

88.75

7.75

Kaynak: Kıray E., Age:200-222. 

Kırım Savaşı’nın finansmanı için alınan borçlardan sonra 1862 yılında kağıt parayı piyasadan çekmek ve kısa vadeli borçların ödenmesi için 8 milyon Sterlin borç alınmıştır. Alınan borcun 3.6 milyon Sterlini kağıt paranın tamamının piyasadan çekilmesinde, kalan kısım ise borçların ödenmesinde kullanılmıştır. 1863’te alınan borç madeni para basımı ve borç geri ödemeleri için alınmıştır. 1897’de alınan borç Rumeli Demiryolu’nun yapımı için kullanılmıştır. 1877 yılında alınan borç Rusya ile yapılan savaşın finansmanı için alınmıştır. 1888 yılındaki borç Almanya’dan alınan mühimmatın bedelinin ödenmesinde kullanılmıştır. 1874 yılında alınan borç ise Libya ve Balkan Savaşları sonucu ortaya çıkan kısa vadeli borçların konsolidasyonu için alınmıştır. Bütün bu sebepleri sıralanan borçların dışında alınmış olan borçlarda sebep, kısa vadeli borçların kapatılması ve bütçe açıklarının finansmanıdır. 

1980 öncesi dönem 

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nden oldukça büyük miktarda dış borç devralmıştır. Osmanlı Duyun-u Umumiyesi adını alan borcun kesin miktarı 79.820.563 TL. o zamanki pariteye göre 65 milyon Dolar’dır. Bu kesin miktar 22 Nisan 1933 yılında Paris Cumhuriyet Hükümeti ile alacaklı devletlerarasında imzalanan anlaşma ile belirlenmiş ve ödeme planına bağlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti 1912 yılından önceki borçların % 62.54’ünü, bu tarihten sonraki borçların % 73.59’unu ödemekle yükümlü tutulmuştur.36 Bu anlaşma sonrasında yapılan erken ödemeler sonucunda borç tam 100 yıl sonra 1954 yılında sona ermiştir.

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ne iç ne de dış borçlanmaya başvurulmamıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nden devralınan bazı özel statülü şirketlerin millileştirilmesi yoluna gidilmiş ve borç stokunda oldukça fazla bir artış olmuştur. Bunun dışında Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı bir amaç için ilk borç alımı 14 Haziran 1930 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu borç ‘iktisadi cihazlanma’ amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’nden 10 milyon dolar tutarında alınmıştır. Bunun yanında 1934 yılında Sovyetler Birliği’nden Birinci Beş Yıllık Kalkınma   Planı   dahilinde   8   milyon   dolar   borç   alınmıştır.   1938   yılında İngiltere’den 16 milyon İngiliz Sterlin’i tutarında bir borç alımı olmuş ve bu borcun 10 milyon sterlini iç borçların geri ödenmesinde 6 milyon sterlini ise askeri ihtiyaçların giderilmesinde kullanılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’na kadar bunlardan başka herhangi bir uzun vadeli borç alınmamıştır. 1937 yılı sonunda uzun vadeli borç toplamı 134 milyon TL. kısa vadeli borç toplamı ise 68 milyon TL’dir.

Savaş yıllarına gelindiğinde özellikle askeri ihtiyaçların artması sebebiyle Türkiye, savaş öncesi yıllara nazaran daha fazla dış kaynak kullanımına gitmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında alınan dış krediler şu şekilde sıralanabilir: İngiltere’den 17 milyon sterlini ticari kredi, 29.5 milyon sterlini askeri kredi olmak üzeri toplam 46.5 milyon sterlin kredi alınmıştır. 1940 yılında Fransa’dan 1.5 milyon sterlin kredi alınmıştır ve bu kredi Fransa piyasasında birikmiş olan borçların ödenmesinde kullanılmıştır. 1942 yılında ise Almanya’dan 45 milyon $ tutarında bir kaynak girişi olmuştur. 1938-1945 yılları arasında 187 milyon doları hibe ve askeri kredi, 127 milyon doları ise ticari kredi olmak üzere toplam 314 milyon dolar tutarında bir kaynak girişi olmuştur.38 Tam olarak savaş öncesi dönemde verilen bu krediler savaşa katılmış olan ülkelerin Türkiye’yi yanlarına çekebilme çabalarının bir sonucudur.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye, Truman Doktrini ve Marshall Yardım Programı çerçevesinde ABD başta olmak üzere dış yardım kullanmaya başlamıştır. Bu dönemdeki kalkınmaya yönelik krediler ise; 1947 yılında IMF’ten alınan 5 milyon dolarlık, 1948’de Amerika’dan alınan 24 milyon dolarlık ve 1950’de Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (IBRD) alınan 25.4 milyon dolarlık üç kredidir. 

1950 yılına gelindiğinde göreve geçen yeni hükümetin liberalleşme politikalarına ağırlık vermesiyle Türkiye daha fazla dışa açılmıştır ve asıl dışa bağımlılık süreci bu dönemde başlamıştır. Bu dönemden itibaren Türkiye borçlanma yapısında meydana gelen iki önemli farklılık göze çarpmaktadır. 

Bunlardan ilki dış borçlarda meydana gelen misli artışlar, diğeri ise borçlanmada meydana gelen çeşitliliktir. Bu farklılaşmada hem iç hem de dış faktörler etkili olmuştur. En büyük etkiyi ülke içinde uygulanan dışa açık politika uygulamaları yapmıştır. Bunun yanında gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarına yardım etme fikirleri etkili olmuştur.40 Bu dönemde özellikle 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan ödemeler dengesi açıklarındaki aşırı artışlar borçlanmayı arttırmış, ülkelerin yanında uluslararası mali kurumlara da borçlanılmıştır. 1950’lerin sonlarında 277 milyon dolar olan dış borç 1960’lı yılların sonlarında 690 milyon dolara kadar yükselmiştir. 1956 yılından sonra dış ticaret açıklarının finansmanında karşılaşılan büyük güçlükler sebebiyle ilk önemli borç ertelemesi yaşanmış ve Türkiye ekonomisinin yeniden düzenlenmesi şartı ile Paris’te taraflar arasında yapılan anlaşma gereğince Türkiye’ye 359 milyon dolarlık yeni bir kredi açılmıştır. Bunun üzerine 4 Ağustos istikrar kararları doğrultusunda TL’nin dış değeri 1 dolar = 280 kuruştan, 1 dolar = 900 kuruşa düşürülmüştür. 

1960-1969 Döneminde Dış Borçlar 

Alınan Dış Krediler

(Milyon $)

Ödenen Dış Borçlar

(Milyon $)

Proje Kredileri

653

Faiz

330

Program Kredileri

1.301

Anapara

1.105

İthalatçı Kredileri

91

Toplam

1.435

Uluslar arası Kuruluş Kredileri

314

Kar Transferleri

126

US.PL.480

364

 

 

Toplam

2.723

Toplam

1.561

Kaynak: Maliye Bakanlığı Yıllık Ekonomik Rapor (1977). 

Planlı döneme gelindiğinde ise ülke gelirlerinin yetersizliği nedeniyle dış borçlanma kalkınma planlarının bir parçası durumuna gelmiştir. Aslında kalkınma planlarının temel amaçlarından biride dışa olan bağımlılığın azaltılması olarak belirlenmiştir. Bu dönemde işçi döviz gelirlerinin artmasına rağmen tasarrufların azlığı ve ihracat gelirlerinin yetersizliği ülkeyi dış borca bağımlı hale getirmiştir. Bu dönemde patlak veren 1971 ve 1973 petrol krizleri de yine ülkenin amaçları doğrultusunda hareket etmesini engellemiştir. En fazla dış kaynak kamu kesimi tarafından kullanılmıştır. 1963-1977 döneminde toplam olarak 7.288 milyon dolar dış kaynak kullanılmıştır. Bu kaynakların ödeme güçlükleri sebebiyle hükümet kur garantili kısa vadeli ticari kredi kullanmak zorunda kalmıştır. Borç ertelemeleri sebebiyle de 1977 ve 1978 yıllarında proje ve program kredilerinde büyük artışlar olmuştur. 

1980 sonrası dönem ve günümüzdeki durum 

1980’e kadar olan dönem tamamen istikrarsızlıklar dönemi olarak adlandırılabilir. Bu tarihe kadar TL yabancı para karşısında 13 kez devalüe edilmiştir. Sonuç olarak 24 Ocak 1980 kararlarıyla dışa kapalı ithal-ikameci politika uygulamalarında Türkiye için bir dönüm noktası olan dışa açık ihracat-ikameci politika uygulamalarına geçilmiştir. 

Türkiye ekonomisinin 1980’den bu güne kadar olan dış borç gelişmeleri incelendiğinde önemli noktalarda birbirinden ayrılan 1980-1989 dönemi, 1990-1999 dönemi ve 2000 sonrası dönem olmak üzere üç dönem belirlemek mümkündür. Türkiye ekonomisinin temel dinamikleri, göstergeleri ve dış borç dinamiklerinde değişikliğe neden olacak kadar önem arz eden bu üç dönemin belirlenmesinde 24 Ocak Kararları, 32 Sayılı Karar ve 9 Aralık 1999 yılında imzalanmış olan stand-by anlaşması etkili olmuştur. 

Türkiye’nin 1980 Sonrası Dış Borç Stoku ve Borç Servisi 

Yıllar

Dış Borç

Stoku/GSMH

(%)

Dış Borç

Stoku (Milyon $)

Artış (%)

Dış Borç Servisi (Milyon $)

 

 

 

 

Anapara

Faiz

1980

22.5

15.7

-

1.8

1.1

1983

30.2

18.8

6.94

1.7

1.1

1986

40.3

34.3

24.73

2.6

1.6

1989

40.2

43.7

2.94

4.5

2.3

1992

36.4

58.6

9.36

5.2

3.4

1995

44.0

75.7

10.31

7.5

4.3

1998

46.6

96.4

14.49

11.6

4.8

2001

77.9

113.5

-4.13

17.4

7.4

2004

60.7

161.7

11.21

23.3

7.1

2006

61.0

207.4

13.3

30.3

8.0

Kaynak: HDTM. TCMB 

Bu dönemde yapılan en büyük yenilik ihracatın teşvik edilerek ülkenin dışa açılımını arttırmaktır. Bu amaç doğrultusunda ekonomi üzerinde hükümet etkisi en aza indirilerek, ekonominin idaresi piyasa güçlerinin eline bırakılmıştır. Yapılan bütün değişikliklere rağmen borç yükünde artış yaşanmıştır. Yaşanan artışlar sebebiyle bazı düzenlemeler yapma gereği duyulmuştur. Bu düzenlemeler şu şekilde özetlenebilir:

Garantisiz ticari borçlarla ilgili ayarlama: Türkiye 1970’lı yıllarda yaşadığı güçlükler sonucunda bir çıkış noktası olarak yaptığı ithalatları mal mukabili şeklinde gerçekleştirmiş ancak bedellerini ödeyememiştir. Garantilenmiş olan borçlar Paris’te yapılan anlaşma çerçevesinde bir ödeme planına bağlanırken garantilenmemiş olan borçların çözümü Türkiye’ye bırakılmıştır. Türkiye ise yaklaşık olarak 1.4 milyon dolar olan bu borçları 24 Ocak karaları dahilinde hazırlanan bir kararname ile ödemiştir. Bu ödeme borç/hisse senedi değişimi sisteminin benimsenmesiyle 1980 yılında 600, 1981’de 200 ve 1982’de de 250 milyon dolar olarak ödenmiştir. Dolayısıyla dış borç stok miktarlarında da bu miktarlar kadar azaltma yapılarak düzenlenmesi gereği doğmuştur.

Dış borç stoklarında 1984 yılında yapılan düzenlemeler: 1978, 1979 ve 1980 yıllarında yapılan borç ertelemeleri sebebiyle serilerde sapma meydana gelmiş ve düzenlemeler bir yılda yapılmak zorunda kalınmıştır. Yapılan anlaşmalar sonucunda 1.325 milyon dolarlık uyumsuzluk 1984 yılı hesaplarına diğer yıllara da dağıtılarak geçilmiştir. Bu husus 1986 yılı bütçesinde de açıklanmıştır. 

Dünya Bankası pool farkları: Dünya Bankası kendi kaynağı yetersiz kalınca üye ülkelere borçları diğer piyasalara AAA rating yoluyla borçlanarak vermektedir. Bu borçlanmalar ülkelerin kendi paraları cinsinden olmaktadır. Dünya Bankası’nın üye ülkelerle yaptığı kredi anlaşmaları ise ABD doları cinsinden yapılmaktadır. Ödeme günü banka elindeki paraları dolara çevirerek ödemesini yapmakta ve geri ödemeleri ödemesi yapılan para cinsinden talep etmektedir. Böylece risk borçlu ülkeye yıkılmaktadır. Bu durum ülkeler arasında bir uyumsuzluğa sebep olmuştur ve bunun üzerine Dünya Bankası borçlanma tekniklerini değiştirmiştir. 

Türkiye 1987 yılında bu sorunla karşılaşmış, yaklaşık olarak 44 milyon dolar olarak hesapladığı borçları Dünya Bankası kayıtlarında 65 milyon dolar olarak gösterilmiştir. Bankanın borçlanma tekniklerinde yaptığı değişikliklerle ilgili rakamlar değiştirilmiş ve düzenlemeler yapılmıştır. 

FMS (foreign military sales) kredilerinin refinansmanı: Bilindiği gibi askeri kredilerin dış borç adı altında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği bir tartışma konusudur. Ancak genellikle dış borç olmadığı yönündeki görüşler daha fazladır. ABD hükümeti bir dönem uluslararası piyasalardan borçlandığı fonları üzerine yaptığı ilave ile isteyen ülkelere sunmuştur. Özellikle 1980’lerde bu borç türü oldukça yüksek bir ilgi görmüştür. Daha sonraki yıllarda ABD hükümeti bu kredileri hibe şekline dönüştürmüştür. Ancak önceki kredilerin ödenmesinde uluslararası piyasalara borçlanılarak ödeme yapılması yöntemi ortaya çıkmıştır. Türkiye’de İsrail’den sonra ikinci ülke olarak FMS kredilerinin maliyetini azaltmak için piyasaya başvurmuştur. 1988 yılında 1503 milyon dolar, 1989 yılında ise 403 milyon dolar kredinin %90’ı ABD garantisinde piyasadan borçlanılmıştır. Böylece Türkiye’nin borç yükünde bir değişme olmamış ancak borçları ticari borç niteliği kazanmıştır. 

Döviz Tevdiat Hesapları’nda (DTH) yapılan düzenlemeler: Yukarıda sayılan değişikliklerin dışında ayrıca, hazine 1990 yılında veri tabanında ve DTH’da çokta önemli sayılamayacak düzenlemeler yapmıştır. Böylece Türkiye’nin dış borçları 1980 yıl sonunda 16.2 milyar dolar, 1990 yılı itibariyle de 49 milyar dolar olarak belirlenmiştir. 

Bu dönemde yaşanan en önemli olay, 11 Ağustos 1989 tarih ve 20249 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’dır. 32 sayılı karar milli ekonominin işleyişini temelden değiştiren bir karardır. Bu karar sonrasında büyümeyi tetikleyen ithalat talebi ve ithalatın daha çok kısa vadeli sermaye akımlarıyla finanse edilmesi büyüme dinamiklerinin en önemli mekanizması haline gelmiştir. İşte bu durum ülkenin büyüme perspektiflerini dış kaynaklara bağlama anlamına gelmektedir. Bu dönemde izlenen özendirici politikalar nedeniyle borç stoku 1993 yılına kadar %61.3 oranında artmıştır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005