Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye’de Döviz Kuru Politikaları

Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar yürütülen kur rejimleri ve politika uygulamaları ana hatlarıyla incelendiğinde, uzun süre devam eden sabit kur rejimlerinin ağırlıkta olduğu görülmektedir.

Türkiye’de 24 Ocak 1980’de alınan ekonomik tedbirler paketine kadar döviz kuru 1 ABD doları= 26.50 TL olarak devam etmiş ve bu tarihte kur rejiminde değişikliğe gidilerek sürünen parite rejimine geçilmiş ve 1 ABD dolarının değeri 70 TL’ye yükseltilmiştir. Uluslararası piyasalar ve para piyasalarındaki gelişmeler göz önüne alınarak 1980 yılı içerisinde kurlar 16 defa değiştirilmiştir.

1981’den itibaren tek kur uygulamasına geçilmiş, döviz kurları Merkez Bankası tarafından günlük olarak ilan edilmeye başlanmıştır.

29 Aralık 1983’te yürürlüğe giren Türk Parasını Koruma Kullanma Hakkındaki Karar ile Türkiye’de uygulanmakta olan kambiyo rejimi önemli ölçüde liberalize edilmiştir. Ticari bankalara kambiyo işlemlerinde Merkez Bankası’nın ilan ettiği kurların dışında bir kur uygulayabilme olanağı sağlanmıştır. 

1988 yılı Ağustos ayında mali piyasalarda yapılan değişiklik ile döviz kurlarının piyasa koşulları altında tespiti sistemine geçilmiştir. Bu amaçla Merkez Bankası bünyesinde Döviz ve Efektif Piyasaları kurulmuştur. Günümüz kur rejimi tercihini ve kur politikasını derinden etkileyen en önemli değişiklik ise 1989 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan TPKK hakkında 32 sayılı karar ile gerçekleşmiştir. 32 sayılı karar tam konvertibiliteye geçiş kararı olarak da kabul edilmektedir. Söz konusu karara göre, Türkiye’de yerleşik kişilere bankalar, özel finans kurumları ve yetkili müesseselerden istedikleri kadar döviz satın alma ve bunu yurt dışına transfer izni verilmiştir. Bu karar ile sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinden sonra kısa vadeli sermaye girişleri hızlanmıştır. 1991’de Körfez Krizinin de etkisiyle TL reel olarak değer kaybetmiştir. 1992’de kurlardaki dalgalanma önemli ölçüde önlenmiştir. 1993’ün son aylarından itibaren piyasadaki fazla TL likiditesi ve açık pozisyon kapamaya yönelik döviz talebi, döviz kurları üzerinde baskı oluşturmuştur. 

1994 yılında uygulamaya başlanan istikrar programının bir parçası olarak kur politikasının, enflasyonun düşürülmesinde nominal çapa olarak kullanılması öngörülmüştür. 1995 yılı başında IMF ile bir stand-by anlaşması imzalanmış ve yapılan anlaşma çerçevesinde, 1 ABD Doları ve 1.5 Alman Markı olarak tanımlanan kur sepetinin aylık değerinin, öngörülen enflasyon oranları kadar arttırılması kararı alınmıştır. 1995 yılında Merkez Bankası, kur sepetinde öngördüğü artışı gerçekleştirebilmek için döviz piyasalarına satım yönünde müdahalede bulunmuştur. Bu yıl ilk defa gerçekleştirilen uygulama ise Merkez Bankası’nın vadeli döviz işlemleri (forward) gerçekleştirmesidir. Söz konusu işlemler piyasadaki devalüasyon beklentilerinin kırılmasına neden olmuştur.

1996 yılında ise Merkez Bankası döviz kuru politikasını uygulamakta olduğu para politikası çerçevesinde şekillendirmiştir. Bu çerçevede oluşturulan kur politikasında reel döviz kurundaki dalgalanmayı en aza indirgemeye çalışmıştır. Reel kurlarda dalgalanma minimize edilmeye çalışılmış ancak reel değerlenmenin önüne geçilememiştir. Merkez Bankası’nın 1996’da finansal istikrarı sağlarken döviz kuru politikalarını kullanmakla bir bakıma, bankaların, döviz yükümlülüklerinin artmaya başladığı bir dönemde kur risklerini azaltmalarını sağlamıştır. 

Merkez Bankası 1997 ve 1998 yılında da aylık nominal devalüasyon oranını öngörülen enflasyon oranına paralel olacak şekilde belirlemeye devam etmiştir.

2000 yılı başında IMF ile stand-by anlaşması imzalanarak üç yıllık bir program uygulamaya konulmuştur. 2000 yılında uygulanmaya başlanan programda, kur rejimi enflasyon hedefine yönelik uygulanmaya başlanmıştır. 1995’den 2000’e kadar kur ayarlamaları tahmin edilen enflasyona göre tespit edilirken, 2000 yılı başında kur artış oranları, hedeflenen enflasyona göre tespit edilmiş ve uygulanmıştır. 

2000 yılında uygulanmaya konulan 3 yıllık program çerçevesinde kur rejiminde de iki dönemli bir uygulama stratejisi geliştirilmiştir. İlk 18 aylık dönemde artış oranı önceden ilan edilmiş kur rejimi uygulanırken, programın 8 aylık ikinci döneminde bant uygulamasına geçilmesi öngörülmüştür. Bant sisteminde öngörülen bant genişliğinin aşamalı olarak arttırılması öngörülmüştür. Kur bandının kademeli olarak genişlemesi öngörülürken, kurun bant içerisindeki hareketlerine Merkez Bankası’nın müdahalesi olmayacağı belirtilmiştir. Programın ikinci yarısında uygulanacak bant sisteminin uygulanmakta olan sabit kur rejiminden çıkış stratejisi olduğu belirtilmiştir. 

Kasım 2000’in son haftalarında oluşan kriz havasını kontrol altına almak isteyen Merkez Bankası 4.3 milyar ABD $ karşılık TL vermiştir. Ancak bu paranın olduğu gibi Merkez Bankasına geri dönüp döviz rezervlerinin azalmasına yol açması üzerine hem net iç varlıklar tavan değerinin üstüne çıkılmış, hem de dış varlıklar taban değerinin altına inilmiştir. Devreye giren IMF’nin de baskısıyla Merkez Bankası piyasaları fonlamaktan vazgeçti. 19 Şubat 2001 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı ile gerçekleşen ve piyasalara olduğu gibi yansıtılan siyasi buhran, zaten kırılgan olan finansal piyasalarda yeni bir likidite krizine yol açmıştır. Merkez Bankası rezervleri 5 milyar $ azalmış ve sonunda 23 Şubat 2001 günü Merkez Bankası kur çıpasının terk edildiğini ve serbest kur rejimine geçildiğini açıklamak zorunda kalmıştır. 23 Şubat günü TL, ABD doları karşısında ortalama yüzde 28 değer yitirmiş, kur 685.000 TL/ABD dolarından ortalama 958.000 TL/ABD dolarına yükselmiştir. 

Türkiye’de serbest dalgalanan kur rejimine planlı bir geçiş olmaması ve dövize hücum sonrasında bunun gerçekleşmesi nedeniyle çok sancılı bir süreçten geçilmiştir. 2001 yılında Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile ülke ekonomisinin krizden çıkmasına yönelik önlemler alınmıştır. Programla uygulanacak kur politikasının özellikleri, kur sepetinin bir yıl süreyi kapsayacak şekilde günlük olarak açıklanması ve kur sepetinin 1 dolar +0,77 Euro olarak devam ettirilmesidir. 2002 yılından itibaren sık sık müdahale edilen bir kur rejimi uygulanmayacaktır. 2002-2004 yıllarında 2001 krizinden sonra yenilenen stand-by anlaşması ile bu kez dalgalı kur politikasına geçilmiştir. Dalgalı kur rejimine devam edilecek. Kurlara hiçbir şekilde müdahale edilmeyecek. Sadece aşırı dalgalanma görüldüğünde alış veya satış yönünde müdahalelerde bulunabilecektir. 

Global likidite koşullarının etkisiyle ortaya çıkan döviz arzındaki azalmaya bağlı olarak, döviz piyasası derinliğinde azalma ve kurlarda dalgalanmaların gözlenmesi üzerine 16 Mayıs 2006 tarihinden itibaren günlük döviz alım ihaleleri geçici olarak durdurulmuştur.

2008 yılında da uygulanan kur politikasında, Merkez Bankası, 2002-2005 yılları arasında kısa vadeli faiz oranlarının temel politika aracı olarak kullanıldığı örtük enflasyon hedeflemesi rejimini uygulamıştır. 

2009  yılında da enflasyon hedeflemesi ile birlikte dalgalı döviz kuru rejimi uygulamasına devam edilmiştir. 2002 yılından itibaren ilan edilmekte olan yıllık para ve kur politikaları duyurularında belirtildiği üzere, bu rejim altında döviz kurları bir politika aracı ya da hedef değildir ve piyasadaki arz ve talep koşullarına göre belirlenmektedir. 

Yıllara Göre Döviz Kurları 

Yıllar

Döviz Kurları

2000

675.000

2001

1.446.000

2002

1.660.000

2003

1.400.000

2004

1.348.000

2005

1.34 (YTL’ye geçilmiştir.)

2006

1.41

2007

1.16

2008

1.53

2009

1.49

Kaynak: TCMB Döviz Kurları 

1 ABD Doları döviz kuru esas alınmıştır. 

Dalgalı döviz kuru uygulamasında korunması gereken bir kur seviyesi olmamasına rağmen, güçlü döviz rezerv pozisyonuna sahip olmak, ekonomilerde karşılaşılabilecek iç ve dış şokların olumsuz etkilerinin giderilmesine ve ülkeye duyulan güvenin arttırılmasına büyük katkı sağlamaktadır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005