Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Uluslar arası İlişkiler  ve Ekonomi

Türkiye'de etnik ve mezhep kökenli çatışmalar alevlendirilme yolunda. Kıbrıs sorunu Türkiye üzerinde sallanıyor. Türkiye, Ortadoğu'da söz sahibi, hatta lider olmak istiyor. Türkiye'nin Bağımsız Devletler Topluluğuna ve İslâm ülkelerine açılımı var. Bir Bosna-Hersek meselesi var. Bir Azerbeycan-Ermenistan çatışması var. Bunlar, Türkiye'nin içinde ve çevresindeki ana ve uluslararası nitelikteki sorunlardır. 

Böyle bir havuzda yüzen Türkiye, durmadan dövizini eritiyor, sanayini, neredeyse, durma noktasına getirircesine faizleri yük­seltiyor ve giderek yükselen faizlerle dışarıdan borçlanıyor, ihra­catı yerinde sayarken, ithalatı yükseliyor. 

Dışarıdan alınan borçlarla bir yandan günlük işler yürütülü­yor, diğer yandan da güçlü finans kesiminin enflâsyon karşısında erimesi önlenmeye çalışılıyor. 

Türkiye'nin bu sorunları nasıl algıladığına baktığımızda, ina­nılmaz bir rahatlık içinde olduğunu görüyoruz. O kadar durum­dan memnunuz ki, ne sanayi ve üretimde bir hamle yaparak, ne ekonomideki akıl almaz israfı (sadece kamu kesiminde değil, tüm ekonomide) önleyerek, ne de finans kurumlan yolu ile dışarıya yönelik kanamayı azaltarak, önümüze konacak olan faturayı, biraz da olsa hafifletme yoluna gitme gereksinmesi duymaktayız. Böyle bir şey akıl ve mantıkla açıklanamaz! 

Öte yandan, yükü yine hangi kesimlerin çekeceği de belli; kâr, faiz ve rant geliri elde edenlerin dışında kalan kesimler. Bu üc­retleri ekonominin kaldıramayacağını ileri sürenler, repo faizine salınan % 5 vergiyi bile çok görmektedir. Kamu kesimine vergi yerine borç vermeyi daha uygun görenlere olan borçları erteleme düşüncesine, sade kaşlarını değil, kafalarını da kaldırarak olum­suz yanıt verenler, ücretli ve düşük gelirlilerin bastırılması tezin­de efendiliklerini hiç bozmamaktadırlar. Anlaşılan, ahlâkları baş­ka türlü davranmaya müsait değil! 

İşler sıkıştıkça, siyasette yüklenilen görevlerin yerine getiril­mesi de kolaylaşıyor. Örneğin, özelleştirme hızlanma eğilimi kazanıyor ve belki de yoğun fiili uygulamalara geçilebilir. Kimse de fazla bir şey söyleyemiyor. Türkiye'nin önünde, yukarıda da sadece birkaçını belirterek ifade ettiğim gibi, daha bir dizi çok ciddi ve hayati sorunlar var. Bu sorunların üzerinde ise, şahinler uçuyor. 

Bu ülkeyi Ortadoğu liderliğinden Lâtin Amerika konumuna işçiler getirmedi. Çünkü kaynaklar onların tasarrufu altında değil idi. "O halde bu ülkeyi bu sonuca kim itti?" diye sorduğumuzda, cevap çok açıktır: Hakim güçler! Dış güçleri burada, hemen dev­reye sokarsak, iç güçlerin hakkını yemiş oluruz. Bu güzide iç güçler ki, kendilerine inanılmaz kaynaklar aktarıldı, arkalarına inanılmaz destekler koyuldu. Onlar da işte bu eserlerini yarattı! Bu durum karşısında dış güçlere zaten fazla iş kalmadı. Dış güçler, iktisattaki "en düşük emek kuralı"na uyarak, fazla çaba sarf etmeden, meyvalarını toplamaya koyuldu. Umalım ki, işler bu kadarla kapanır! 

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005