Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Yerli Malının Miktarını ve Kullanımını Arttırma Faaliyetleri Yerli Malı Haftası 

Milli iktisat ve Tasarruf Cemiyeti'nin en fazla üzerinde durduğu konulardan biri de yerli malı kullanımının arttırılmasıdır. Aslında bu konu, giriş bölümünde de ifade ettiğimiz gibi Tanzimat'tan beri zaman zaman gündeme geldi. Fakat başta devletin olmak üzere bazı müesseselerin göstermiş olduğu gayretler, hiç bir zaman istenilen neticeyi vermedi. Cumhu­riyetten sonra 1925'de çıkartılan yerli kumaştan elbise giyilmesine dair kanun ise sanayicilere destek olma yolunda atılmış uygulamadan yoksun bir girişim olarak kaldı. Bunun en önemli sebebi Türkiye'de günün şartlarına uygun hiç bir yerli sanayii kuruluşunun bulunmaması dolayısıyla, Amerikan bezinden dikiş ipliğine kadar çeşitli ürünlerin dışarıdan getirtilmesiydi. Öte yandan iptidai yöntemlerle üretilebilen yerli mallarının reklamının yapılmamasının, ulaşım imkânsızlıkları yüzünden yurdun her tarafına dağıtılamamasının ve dağıtılanların da 1929 a ka­dar ithalata herhangi bir kısıtlama getirilememesinden dolayı ithal ürünleri ile rekabet edeme­mesinin, yerli malı konusunda olumsuz etkileri vardı. Bütün bunların sonucunda halk psikolojik olarak ithal mallarının üstünlüğüne inandı. Hükümetin de 1929 a kadar iç ve dış olayların çokluğu yüzünden konuyu ciddi bir şekilde ele alamamasından dolayı, yerli malına revacı arttırmak 1923-29 dönemi için güzel bir duygu olarak kaldı. Ancak 1929 da Dünya ekonomi buhranının başlamasıyla yerli malı konusu yeniden gündeme geldi. Çünkü ithal tüketim mal­larına verilen paranın miktarı hükümetin dış ödemeler dengesini sağlaması, milli paranın ko­runması, yeni yatırım imkânlarının gerçekleştirilmesi v.b. gibi girişimlerim önemli ölçüde en­gelliyordu. Bu sebeple dönemin Başbakanı İnönü, T.B.M.M.'de buhrana karşı alınacak önlemlerden bahsederken "... Milli tasarruf, yerli malı istihlaki gibi tedbirlere her şuurlu millet gibi bizim de büyük bir önem vermemiz gerektiğini" ifade etti Buhran karşısında sanayi- beklentisi, İnönü'nün kinden biraz farklı olmakla birlikte, milli mallarımızın hima­yesi ve kullanımının arttırılması yolundaydı. Sanayiciler adına görüş beyan eden Seyfi Cenap henüz sanayi devrimine girmemiş olan memleketimiz için"... Milli mallarımızın himayesi ve yerli malının tüketilmesinin... milli sanayi ve milli servet nazarından son derece ehemmiyetli.olacağını..." belirtti. Yerli malı meselesi tetkik olunurken ve bunların ülke içinde revaç ve sürümünün arttırılmasına çalışılırken propagandalara büyük önem verilmesi gerektiğini ifade etti. 

İnönü'ye göre bu politikada başarılı olunursa ayda 100 bin liralık tasarruf temin edilecek, bununla milli fabrikaların kurulması suretiyle yerli üretimin miktarı arttırılarak milli ihtiyacın mühim bir kısmı karşılanabilecektir. Bu suretle memleket motor, lokomotif, vagon gibi büyük sermaye imalatıyla iplik gibi bazı iptidai maddeler müstesna diğer eşyaların dışarıdan getirilmesine gerek kalmayacaktı.

Ancak halkı bir anda yerli malı tüketimine yöneltmek ve onları eski alışkanlıklarından vazgeçirmek zordu. Çünkü onları bu hatadan vazgeçirtmeye çalışacak aydınların bir kısmı da ithal mallarının hayranıydı. Bundan oldukça müteessir olan yazarlarımızdan M. Hamit "yerli mallan kullanalım diye bağıran bazılarını tanırım ki şimdiye kadar milli mamulattan ih­tiyaçlarının teminini düşünmemişlerdir. Daha sonra hep sırası geldikçe yerli mallara rağbet için halkı, bilhassa köylüyü uyandırmalı, irşat ve tenvir etmeliyiz diyorlar. Fakat acaba bunu söylemek hakkımız mı?... Yerli mallarına rağbet münevverlerin yalnız dua gibi dillerinde, hal­kın ve köylünün İse işindedir. Elbette beş kuruşluk yerli malı almak yüzbin defa yerli malı kul­lanalım demekten daha hayırlıdır... " dedi. Aka Gündüz de, çok sert bir dille suçladığı bazı aydınlarımızın mağazalardan Avrupa malını Israrla istediklerini, pahalı da olsa onu alarak eşe dosta övündüklerini ifade etmektedir. Bu ortamın getirdiği fırsattan yararlanan bazı açıkgöz esnaflar da kaliteli yerli ürünlerimizi, halka ithal malı gibi satma cesareti bul­muşlardı. Burada cemiyeti düşen görev, bazı aydınlarımızın ithal mallarına karşı duyduk-lan sempatiyi kırmak için adeta her giydiği moda kabul edilen devlet büyüklerinin yerli kumaştan elbise giymelerini sağlamaktı. Nitekim cemiyetin fahri başkam Atatürk, cemiyetin kuruluşuna vesile olan Başbakan înönü, TBMM ve cemiyetin başkam Kazım Özalp, ve ce­miyetin diğer bütün yerli kumaştan elbise yaptırarak halkın yerli malına karşı ilgi duy­masını sağlamaya çalıştılar. Bu gayretlerin sonucu olarak 1929 yılının sonunda, yerli mallarına rağbetin 1928 yılına nazaran bir miktar arttığı görüldü . 

Ama bu hiç bir zaman yeterli değildi. Dünya ekonomi buhranının tesirlerinden bir an önce kurtulabilmek için bütün memlekette halka yerli malım tanıtmak ve niçin yerli malı kul­lanılmasının gerektiğini anlatmak lazımdı. Bu noktada özellikle kadınların eğitilmesine büyük önem verildi. Çünkü İsmet İnönü'ye göre "Yerli malının revacım temin vazifesi münhasıran kadınlara aittir. Kadın tarafından benimsenen yerli malının kullanımı konusuna erkeğin muka­vemet etmesi söz konusu değildir" Cemiyet de İnönü'nün fikirlerine paralel olarak "Kadın milli fabrikayı yaşatmaya azmetmezse yerli sanayii yürümez" fikrini ileri sürdü. Bu se­beple cemiyet düzenlediği her türlü sosyo-kültürel etkinliklerinde kadınların katılımına ayrı bir önem verildi. Düzenlenen yerli mallar sergisi ve mitinglerine kadınların katılımı sağlandı Bilhassa sergileri gezmeleri çağrısında bulunuldu. Daha sonraki yıllarda ise ilki 1932 de olmak üzere yalnız kadınlara hitabeden "Kadın İktisat sergileri" açıldı Kadınlara verilen önemin büyüklüğünü ortaya koymak maksadıyla serginin açılışım bizzat TBMM ve cemiyet Başkam Kazım (Özalp) yaptı. Sergiyi Atatürk, İnönü ve bazı millet vekilleri, vatandaşlarla bir­likte gezerek memnuniyetlerini belirttiler. Bilhassa cemiyet üyesi olan kadınlarda, yerli malı konusunda kendilerine verilen önemli görevin farkındaydılar. Bu sergilerden birinde konuşan cemiyet üyelerinden Nakiye Hanım"... Her sene kazancımızın, milli servetimizin en az 50 milyonu yabancıların diyarına akıp gidiyor, hepimiz takdir ederiz ki bu 50 milyon anava­tanın sinesine açılmış 50 milyon yaradır. Bu sebeple ... Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti'nin bağlı olduğum nizamnamesinin gereklerine tamamıyla riayet edeceğime ve daima tercihan yerli mallan kullanacağıma ve hükmüm geçenlere de kullandıracağıma taahhüt ederim..." dedi . Toplantıda bulunanların aracılığıyla, bütün kadınların yeminine iştirak et melerini istedi. Kısa süre sonra bu tür konuşmaların meyvaları alındı 

Diğer taraftan cemiyet Başkanı Kâzım (Özalp), millet olarak niçin yerli mallarımızı kul­lanmak zorunda olduğumuzu açıklarken ".. .Bu memleket henüz yabana memleketlere satabildiğinden fazlasını yabama memleketlerden satın alıyor. Bu suretle her sene ticaret muvazenemizde 50 milyon lira açık vardır. ... Bu açığı fakirleşerek..., milli serveti harice akıtarak ödüyoruz. Eğer bu açığı kapatamazsak Türk Lirası düşer... Şurasını her Türk iyice bilmelidir ki bu memlekete her sene yiyecek ve giyecek eşyası olarak 107 milyon Liralık mal giriyor. Bu 107 milyonluk ithalatta; tereyağı, zeytin, peynir, et, pirine, fasulye ve yumurta gibi memleketimizde alayı ve külliyetli miktarda mevcut olan maddeler vardır... Giyecek eşyasına gelince, bunları da milli sanayimizin mamulatlarıyla temin etmek mümkündür.. . dedi  Tamamının Türkiye'de bol miktarda mevcudunun bulunmasına rağmen 107 milyon lira­dan daha f azal bir meblağın dışa akması henüz yerli mah kullanımı konusunun istenilen sevi­yeye çıkarılamadığını gösterdi. Bu sebeple yerli malı kullanımı konusu bir ahlaki unsuru bir davranış biçimi olarak halka benimsetilmeye çalışıldı. 

Halkın konuyu daha kolay benimsemesini sağlamak için yerli malı kullanımı konusu, milli duyguları da içeren şiirlerle anlatılmaya çalışıldı.

Ey Türk kızı, Ey Türk oğlu, 

Senin yurdun nimet dolu,

Malından ye, maundan giy,

Budur işte zafer yolu.

Nitekim bu yolda sarf edilen yoğun çabaların sonucunda yerli malı kullanımı konusu yavaş yavaş halk arasında benimsendi Bunun sonucunda da iç pazarlara canlılık geldi. 

Şimdi asıl mesele milli ve ahlaki bir umde haline gelmeye başlayan yerli malı kullanımı konusunun devamım sağlamaktı. 

Bu da Falih Rıfkı'nın ifade ettiği gibi yerli malı fikrinin bir nasihat olmaktan çıkararak fiilileştirdiğimiz, arkadaşlarımızın yaptığı zaman ayıpladığımız, kendimizin yaptığı zaman utandığımız bir vatandaşlık vazifesi haline sokmamızla mümkündür

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005