Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Zorunlu Olmayan Eğitim Özelleştirilmeli Mi? 

Bir toplumun uzun dönemde kalkınmasının ve gelişmesinin en önemli belirleyicilerinden birisi eğitime yaptığı yatırımdır. Bir ülkede eğitilmiş nüfusun oranının artması önemli bir gelişme göstergesi. Ancak burada kritik bir konu vardır. Okullaşma oranı yada okul bitirmiş nüfusun oranı tek başına alındığında yeterli olmayan kaba bir gösterge sağlıyor. Bu nedenle eğitimin kalitesi belki de daha önemli. Bir başka önemli sorun eğitime ayrılan kaynakların eğitim türleri ve okullara dağıtımında bazı ayrıcalıkların yapılmasıdır. Bu bağlamda ele alındığında özellikle orta eğitimde okullar arasında öğrenci başına harcama rakamlarının açıklanması bazı ilginç sonuçlar ortaya koyabilirdir. 

Nitekim ülkemizde özellikle Yüksek Öğrenimin mihenktaşının üniversiteye giren ve mezun olan öğrenci sayısına endekslenmiş olması bir sorundur. Yüksek öğrenimde öğrencilerin sayısı niceliksel olarak artarken eğitim niteliksel olarak düşmekte ve kalitesizleşmektedir. Hatta hem bir öğrenci velisi hem de bir akademisyen olarak eğitim sistemimiz ile zorunlu olarak yakından ilgileniyorum. Kanımca ülkemizdeki eitimin kalitesi ile eğitimin ilerlemesi arasında çok kaba bir ters ilişki var. Yani bir başka deyişle amacına göreli olarak en uygun ve yeterli eğitim yapan ve göreli olarak en ciddi eğitimin yapıldığı kurumların bu ülkede ilkokullar olduğuna inanıyorum. Ortaokuldan başlayarak yukarıya doğru çıktıkça eğitimin kalitesinin düştüğünü gözlemliyorum. Büyük özverilerden ve yarışma sınavlarından sonra üniversiteye giren öğrencilerin çoğunun büyük düş kırıklığına uğradığını gözlemliyorum. Hele sosyal bilimlerdeki yüksek lisans eğitimi son 10 yıldır ne yazık ki bu ülkede eğitimin en gayri ciddi yapıldığı aşama. Yüksek lisans programlarını askerliklerini erteletmek amacıyla kullanan öğrenci sayısı bir hayli fazla. 

Yüksek öğretimdeki sorunu ben bazı akademisyen arkadaşlarımın yaptığı gibi YÖK düzenine indirgemeyi konuyu çok basitleştiren bir sapma olarak görüyorum. Temel sorun ülkenin eğitime ayırdığı kaynakların göreli ve mutlak miktarı ile kurumlarının bu kaynakları etkin bir biçimde kullanmaları. Bugün eğitime yeterli kaynak ayırmadığımız doğru. Ama doğru olan başka bir konu var. Bugünkü örgütlenmemiz ve sorunlara yaklaşım tarzımız yeterli kaynak ayrılsa bile bunu etkin bir biçimde kullanacak yapıya sahip değil. 

Ne yazık ki ülkemizde Milli Gelirden eğitime ayrılan kaynaklar göreli olarak yeterli değil hem de eğitim politikamızın bir dizi niteliksel sorunları var. Türkiye de eğitimin sorunlarından birisi de serbest mal niteliğinin ağır basması. Toplumsal ve ekonomik açıdan her serbest mal kullanıcılarının değersiz bulduğu yada değersiz bulma eğiliminde olduğu veya kötü kullandığı ve israf ettiği bir mal bulunduğu anlamınada gelmektedir. Bu nedenle bir yandan devlet daha doğrusu toplum eğitime yeterli kaynak aktaramazken, bu eğitimden yararlananlar da serbest mal olarak gördükleri eğitimi sonuçta israf edilen çabalara dönüştürmektedir. 

Diğer yandan toplumun önemli bir kesimi ya kolejlere hazırlama yada üniversiteye giriş amacıyla özel amaçlı eğitim ve kurslara önemli bir kaynak aktarmaktadırlar. Bu kaynak eğitim harcaması olarak istatistiklere yansımadığı gibi çoğu durumda yarışma sınavları için harcanan sosyal maliyeti yüksek ve eğitime katkısı düşük harcamalar haline dönüşmektedir. 

Toplumumuzun geleceğini kurtarmanın yolu, daha fazla ve daha iyi bir eğitimle bu eğitimin toplumsal ve ekonomik gelişmeyi hızlandırıcı alanlarda yapılmasıdır. Bugün devlet aracılığıyla eğitime daha fazla kaynak ayırmak ve ayrılan kaynakları daha verimli kullanmak olanağı büyük ölçüde zayıflamış görünmektedir. Bence yeniden yapılanmada Kamu İktisadi Teşebbüsleri kadar ve aslında ondan da önemlisi eğitimin örgütsel ve ekonomik temellerinin yenilenmesidir. 

Zorunlu eğitim aşaması, devletin vatandaşlarına ücretsiz sağlaması gereken bir kamusal mal olarak düşünülebilir. Dileyen bu aşamada da özel kurumlardan yararlanabilir. Bence bu konuda tartışma dışı. Bunun dışında kalan eğitimi devletin vatandaşına ücretsiz vermek zorunda olması için bir neden olmadığını düşünüyorum. Toplumsal açıdan eğitim sosyal sınıflaşmayı ve mobiliteyi yakından etkileyen bir olgu. Bunu yadsımıyorum. Eğitim kamusal mal olmaktan çıkarılmasının bunu olumsuz etkilemesi için bir neden yok.

O zaman devlet karşısında iki yol var. Birincisi, zorunlu eğitim sisteminden sonraki aşamada eğitimine devam etmek isteyen öğrenciler bunun parasal bedelini devlete ödemelidir. Üniversiteler, hele özellikle yüksek lisans programlarının ücretsiz olması son derece yanlıştır. Devlet okulları da sistemin asgari maliyetini kurtaracak şekilde fiyatlanmalıdır. Burs sistemi ile fakir ailelerin başarılı çocuklarına eğitim fırsatı yaratılmalıdır.  

İkinci yol bir model çerçevesinde zaman içinde zorunlu olmayan eğitimi özelleştirmektir. Özelleştirmeyi mutlaka sermaye sahiplerine mevcut okulların satılması olarak anlamak gerekmez. Bu bir yol olabilir kuşkusuz. Ancak benim yeğlediğim yaklaşım her okulun çevresinde halen mevcut olan okul aile birlikleri bir vakfa dönüştürülebilir. ve devlet bu okulun idari ve mali yönetimini bu vakıflara bırakabilir. Okulun her türlü yönetimsel sorunları, parasal giderleri, bu vakıf tarafından karşılanır. Vakıfın gelirleri ise öğrencilerden alınacak belirli bir öğrenim gider karşılığı ile bağışlardan oluşur. Hatta devlet okul binalarını belirli bir bedel ile ve uzun vadeyle bu vakıflara satabilir.  

Yukarıda önerdiğim model yalnızca orta eğitim için değil yüksek öğrenim içinde geçerlidir. Ancak üniversitelerin özel olarak ayrıca ele alınması gerekir. 

Eğitim sistemimizin maddi temelleri ve örgütsel yapısı ne olursa olsun yeniden yapılandırılmak zorundadır. Bunu gerçekleştirmek kalkınmaya ve refaha giden yola girmek demektir. Bunu ancak ve ancak eğitime ister özel sektör eliyle ister devlet kanalıyla olsun daha fazla kaynak aktararak ve bu kaynakları israf etmeden verimli kullanarak gerçekleştirebiliriz. Bedelini ödemediğimiz şeyleri talep etme yanlışlığından toplum olarak kurtulmalıyız. Bu nedenle zorunlu eğitim dışındaki eğitimi bedelsiz yapmaktan vazgeçmeliyiz.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005