Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

LİBERALİZMİN KARŞISINDA ULUSAL EKONOMİ (HİMAYECİLİK - KORUYUCULUK) TEZİ 

Klasiklerin serbest dış ticaret görüşüne karşı kendi sanayilerini özellikle ingiltere'nin rekabetinden korumak isteyen Alman ve Amerikalı düşünürler "Ulusal Ekonomi Öğretisi" adı altında bir akım geliştirmişlerdir. 

Bu akımın başlangıcını Merkantilist öğretiye kadar dayandırmak olanağı vardır. Bununla beraber, 1815 Viyana Kongresinde 38 bağımsız devletçiğe ayrılan Almanya'da bu devletçikler arasında tarife uygulandığı halde dışa karşı tarifelerin kaldırılmış olması, Alman düşünürleri arasında bu öğretinin hızla yandaş bulmasına neden olmuştur. Çünkü böyle bir dış ticaret rejimiyle Almanya sanayisini İngiltere'nin rekabetinden korumanın olanağı yoktur. Bu düşünürler içinde en etkili olanlardan biri, Frederich List (1789-1846) dir. List, ulusal sanayiyi korumak için tam aksi bir dış ticaret rejimi öneriyordu: Ülke içinde serbest ticaret - dış ülkelere karşı tarife uygulanması. List, klasik düşünce sistemini bireyci ve liberal olduğu için eleştiriyor ve ekonomik olayların yaratıcısının birey değil, toplum olması nedeniyle sorunların her ülkenin kendi ulusal ekonomisinin koşullarına ve gelişme sürecinde vardığı aşamalara uygun olarak düşünülmesi gerektiği tezini savunuyordu. 

List'e göre, bir ulusun zenginliği o ulusun sahip olduğu "girişim gücü"ne bağlıdır. Sanayileşmede gecikmiş bir ülke, Klasiklerin de savundukları gibi, serbest ticarete ve o günkü koşulların izin verdiği uluslararası işbölümüne razı olursa, ekonomisi giderek zayıf düşer ve "girişimci gücünü" yitirir. Oysa bu ülkeler, geçici olarak ve kendi ulusal ekonomileri açısından gelişme potansiyeli taşıyan alanlarda koruyucu gümrükler koyarak üretici güçlerini daha hızlı geliştirebilirler. 

Ulusal ekonomi öğretisinin ve himayeciliğinin Amerika'daki temsilcisi Henry Carey'dir (1793-1879). Çağının Amerika'sının koşullarından etkilenmiş ve Klasik Okulun salt Avrupa'nın koşullarından doğan bir çok kavram ve kuramını reddetmiştir. Örneğin, Carey'e göre Malthus'yen Nüfus Kuramı yanlıştır. Nüfus genişledikçe fakirlik artmaz, aksine ülke ekonomisinin durumu düzelir. Nüfusuna göre geniş topraklara sahip Amerika'da bu fikrin savunulmuş olması kolayca anlaşılır. Aynı şekilde Carey, rantın gitgide daha kötü nitelikli topraklara gidilmesi nedeniyle doğduğunu da kabul etmez. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri'nde, Avrupa'nın aksine nispeten kötü topraklardan iyi nitelikli topraklara gidilmiş ve bu nedenle de tarımda azalan verim yerine, artan verim durumu geçerli olmuştur. Şu halde büyüme sonunda ekonominin sürekli durgunluğa girmesi söz konusu değildir; yeter ki sanayileşme sürecinde yeni doğan sanayiler ve hatta tarım kesimi dış rekabetten korunabilsin. 

KLASİKLERİN BİLİMSEL YÖNTEMLERİNE KARŞI TARİHÇİ OKUL 

Tarihçi Okul genellikle Alman düşünürleri tarafından geliştirilmiş ve savunulmuştur. Bunların klasiklere karşı eleştirileri yöntem konusunda olmuştur. 

Alman Tarihçi Okul'a göre klasikler ekonomi biliminin kuramsal çatısını kurarken genellikle tümdengelim (dedüksiyon) yöntemini kullanmışlar, soyutlamalara gitmişler ve akılcılığa fazla ağırlık vermişlerdir. Bu suretle ortaya sağlam e mantıklı bir çerçeve çıkmıştır ama bu çerçeve gerçeklere uymamaktadır. Çünkü tümdengelim, soyutlama ve akılcılıkla heı zaman ve her ülke için geçerli ekonomi ilkelerinin ortaya konmasına olanak yoktur. Toplumlar sürekli bir değişim ve yenileşme içindedir. Bu nedenle, ekonomi bilimi tarihçi bir yaklaşımla ve diğer bilimlerle işbirliği yaparak bu değişim ve yenilenmeyi incelemelidir. Böylece Klasik Okulun kuramları gibi kesin olmayan, nisbi niteliğe sahip kuramlar ileri sürülebilecektir. Ekonomi kuramı nisbi (göreceli) olmalıdır, çünkü bütün toplumsal kurumların zaman ve mekân içerisinde değişik olması dolayısıyla toplumlar da çeşitli zaman ve mekânlarda değişik aşamalarda bulunmaktadırlar. 

Ekonomide mutlak nitelikte evrensel yasalar yoksa, Klasiklerin evrensel yasalara dayandırdığı doğal düzen de yoktur. Şu halde toplumu optimum refaha (gönence) ekonomik liberalizm değil, yerine göre yapılacak kamu müdahaleleri götürebilir. Ülkeler arasında da liberalizm söz konusu değildir. Ulusal ekonominin korunması için sürekli gümrük himayesi şarttır.

Görülüyor ki, çıkış noktası farklı da olsa, Alman Tarihçi Okulu da Ulusal Ekonomi Öğretisi gibi eninde sonunda koruyuculuğa (himayeciliğe) gelmektedir. Hem Tarihçi Okul'un genel düşünce sisteminde, hem de sonunda himayecilik noktasına gelinmesinde geleneksel Alman romantizminin etkilerini görmemek olanaksızdır. Sanayileşmede İngiltere ve Fransa'nın gerisinde kalınması, bu ülkenin düşünürleri arasında bir az gelişmişlik kompleksi ve Klasik Liberal Öğretiye bir tepki yaratmıştır. Sonuç olarak da, ülkeyi hızla sanayileştirmede birey yerine devlete görev verilmek istenmiştir. 

Alman Tarihçi Okul, ekonomik hayata kamu müdahalesinin öncülüğünü yapmakla, Batı Avrupa ülkelerinde devletin toplumsal nitelik kazanmasında etkili olmuştur. Ayrıca ekonomi tarihi araştırmalarına geniş ilgi uyandırmıştır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri