Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Terör ve Sınır Güvenliğimiz 

Bugün yaşadığımız dünya üzerinde mevcut ülkelere baktı­ğımızda, herbirinin kendi içinde bir sorunu bulunmakta. Genel­de ülkeler, dünya siyasi arenasında söz sahibi olabilmenin kısa yolu olarak, diğer ülkelerde iç karışıklıklık çıkarmak , çeşitli sorunlar çıkarmak ve böylece kendine muhtaç yapmak olarak görmektedirler. İç karışıklık çıkarmanın en kestirme yolu da, o ülkenin içinde bulunan etnik grubları körüklemek ve ülkenin coğrafî bölgeleri arasındaki dengesizlikleri ön plana çıkarmak olarak düşünülmektedir. İşte bu düşüncenin uygulama alanına konulmasıyla ortaya çıkan kargaşalığa "terör", böyle bir yol izlemeye de "terörizm" denilmektedir. Terörde fiilen görev alanlara " eylemci terörist", terörü gizliden destekleyenlere de "gizli terörist" adı verilmektedir. 

Dünya tarihini yakından inceleyecek olursak, tüm ülkele­rin başına musallat olan bir terörizm hareketi olduğunu gör­mekteyiz. Geçmişte, Selçuklu'da, Osmanlı'da ve diğer tüm devletlerde, devletlerin uğraştığı konulardan en önemlisi, iç ka­rışıklıklar ve isyanlar olmuştur. Geçmişte, eşkiya olarak adlan­dırılan kişiler, bugün terörist olarak anılmaktadır. Eşkiya ya da teröristin tek amacı vardır. O da mevcut devlete karşı gelmek ve onun yıkılması için her türlü eylemi yapmaktır. Böyle olun­ca da, o devleti sevmeyen ya da yıkmak isteyen tüm devletler, açıktan veya gizliden teröristleri desteklemektedirler. 

Terörist odaklarının beslenme sahaları, ya ülke içindeki şer güçler ya da ülkenin sınır olduğu komşu ülkeler olmaktadır. Terörle mücadelede en zor olanı da, komşu ülkelerin içinde beslenen terörizmdir. Ülke menfaatleri ön plana çıkınca, "kom­şu komşunun külüne muhtaçtır" özdeyişi, hemen raflara kaldı­rılmakta, "komşu komşunun teröristine muhtaçtır." özdeyişi or­taya çıkmaktadır. Türkiye için de, durum pek farklı değildir. Bugün Türkiye'nin içinde yaşadığı terörist eylemlerin destek sahaları, komşu ülkeler olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Za­man zaman gündeme gelen olaylar göstermiştir ki, Türkiye için sorun olan terör odakları, hemen hemen tüm komşu devletlerin sahalarında beslenerek, sınırdan içeri sızma yaparak eylem yap­tıkları bilinmektedir. O halde, gündemin baş köşesine, "sınır güvenliği" oturuvermektedir. 

Gerçek yüzölçümü 814.578 km2, olan Türkiye'nin bu­günkü nüfusunun 60 milyonu aştığı bilinmektedir. Türkiye'nin kara sınırları uzunluğu 2.753 km. (Suriye 877 km., BDT 610 km., İran 454 km., Irak 331 km., Bulgaristan 269 km., Yunanis­tan 212 km.), denizlerle olan kıyı uzunluğu ise 8.333 km. ( Anadolu kıyısı 6480 km., Trakya kıyısı 786 km., Adalar kıyısı 1067 km.), toplam sınır uzunluğu ise 11.086 km.yi bulmakta­dır. Bu da 11.086.000 metre demektir. Sınırların her noktasın­dan, terörist girebileceği düşünülürse, sınırlarımızın tamamı ge­ce gündüz aralıksız devamlı bir surette kontrol altında tutulması gerekmektedir. Bir nöbet esnasında en az iki askerin ve en fazla iki saat süreyle nöbet tutabileceği kabul edilirse, bir nöbet yeri için, bir günde 24 askere ihtiyaç vardır. Yine en sağlıklı bir nö­bet mahallinin ortalama 100 metre arayla olması düşünürse, ül­kemiz sınırları için, toplam 110.860 nöbet mahallinin bulunma­sı gerekir ki, her nöbet mahallinin 24 asker beklediği düşünü­lürse, bir günlük nöbet için yaklaşık 2.660.000 askere ihtiyaç vardır. Sadece sınır nöbeti için bu kadar sayıda askeri', Türkiye nüfusunun karşılaması mümkün görülmemektedir. Bu nedenle, sınırlarımızdaki nöbet sistemi, sadece kritik noktalar için düşü­nülmüş ve kara sınırlarımız ön planda tutulmuştur. Dolaysıyla sınır güvenliğimiz tam anlamıyla sağlanamamakta ve terör odakları, değişik noktalardan ve değişik zamanlarda sızma ha­rekatı düzenlemektedirler. Sonuçta, terörle mücadelede tam ba­şarıya ulaşılamamaktadır 

Yetkililerin verdikleri bilgilere göre; son 11 yıl içinde, te­rörle mücadelede 3.402 asker ve 4.378 sivil olmak üzere, top­lam 6.780 vatandaşımızın şehit olduğu belirtilmektedir. Buna karşın teröristlerin kaybı da 19.400'ü bulmaktadır. Yine yak­laşık 10.000 çocuğun yetim kaldığı terör olaylarında, sadece iş makinaları kaybımız 650 milyar lirayı aşmaktadır. Ayrıca 115 köy ve mezra tamamen, 30 köy ve mezra kısmen teröristlerce yakılıp yıkılmıştır. Kurtuluş savaşında vermiş olduğumuz şehit sayısının 9.000 kadar olduğunu belirtirsek, Türkiye'nin bugün için yaşadığı terörle mücadelenin önemi açıkça ortaya çıkar. Gerçekten kaybımız çok büyük... 

Artık bu oyuna bir son verilmelidir. Sivrisinekle mücade­lede, en etkin yol bataklığı kurutmaktır. Terörle mücadelede de, en etkin yol terör odaklarının yurtiçine sızmasını önlemektir. Bunun için de, etkili bir sınır güvenliği sağlanmalıdır. Sanırız, en etkili yol, sınırlarımızın; uydu aracılığı ve otomatik silahlarla donatılmış radar sistemi ile etkili bir şekilde denetlenmesidir. Belki bu yol, bugün için çok pahalı bir yatırım olarak görülse de, uzun vadede yararları düşünüldüğünde, ülkemizin bağım­sızlığı ve huzuru için gerekli bir girişim olacağını söylemek mümkündür. 

Doç. Dr. Ramazan OZEY

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005