Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türk İdari Sisteminde ve Kamu Personel Rejiminde Yapılması Gereken Üzerine Birkaç Söz 

Şinasi Kuş 

Giriş 

Halen uygulamakta olduğumuz idari sistemin esası, bazı ufak değişikliklere rağmen Osmanlı İmparatorluğunda uygulanan sistem olup, bu yönetim tarzı ve sistemi, günümüz çağında yetersiz kalmasının yanında sonradan yapılan eklemelerle de, Merkezi İdare ile yerel yönetimler arasındaki çekişmeleri artırarak bir karışıklık ve verimsizlik sistemine dönüşmüş­tür.

Öyleki günümüzde; yerel hizmetler de dahil, kamu hizmetlerinin büyük bir kısmı Merkezi İdarece planlanmakta, böylece yerel halkın ihtiyaç ve istekleri, bu halktan, çok uzakta tesbit edilerek uygulamaya çalışılmakta bu ise, zaman ve para kaybıyla birlikte Devlet­le vatandaşı birbirinden uzaklaştırmaya, ya­bancılaştırmaya neden olmaktadır 

Bu felsefe ile, idaresinde yaşayan insan­ları, hizmete katılımdan uzak, herşeyi Devlet­ten bekleyen, hiçbir şeyi vermeden isteyen bir insan topluluğu haline getirmiş ve bunu ya­parken de kendisi büyümüş ve hantallaşmış­tır. Bunun sonucunda kaynaklan israf eden, hizmetleri pahalı ve yavaşlayan bir idari sis­tem halini almıştır. 

Yetki, görev, sorumluluk sözkonusu sistem içinde birbirine kanşmıştır. Sisteme pa­ralel karışan bir şey daha varki; oda personel rejimidir. Öyleki aynı işyerinde aynı görevi ya­pan, fakat farklı ücret alan, farklı statüye sahip (Memur, işçi, sözleşmeli vb.) personel sınıfları oluşmuştur. Sözkonusu personelin hareketin­de, terfi ve naklinde mevcutmuş gibi görünen düzen ve prensiplerin, fiiliyatta olmaması ise, başlı başına bir problem yumağı olarak sistem içinde bulunmaktadır.

Bütün bu gelişmelerden sonra, herkes ve her kurum mevcut sistemden memnun değildir. 

Nitekim, son zamanlarda Türk İdari Sis­temi ve bu idari sistem içinde personel rejimi konusunda, kapsamlı bir reforma yönelik araştırmalar yapılması yeniden gündeme gel­miş bulunmaktadır.

Kanaatimce; bizler mevcut sıkıntıları evrensel hukuk ve demokrasi ilke ve prensip­lerini, sistemlerini başarılı kabul ettiğimiz ül­kelerin deneyim ve tecrübelerini (örnekleri) gözönüne alarak ve her türlü siyasi, bürokra­tik ihtiraslardan arınmış, milletini seven ve ona güven duyan, devletini yücelten bir zihni­yete sahip olarak, bugün yakındığımız ve hep beraber bir arayış içinde olduğumuz idari sis­temi ve personel rejimini bulmuş ve kurmuş oluruz. 

1- Türk İdari Sistemi Nasıl Olmalı?

2- Devlet Personel Rejimi Nasıl Olmalı?

1- Türk tdari Sisteminde Yeni Yapılanma

Küçülen dünyamızda, diğer ülkelerle gerekli    entegrasyonu     sağlamak,    Devlet-Vatandaş ilişkilerini yeniden düzenlemek ve yerel yönetimlerin daha aktif ve daha verimli bir hale gelmesini sağlamak için, Türk İdari Sistemi, baştan başa yeniden düzenlenmeli ve bu amaçla Anayasa ve kanunlarda köklü deği­şiklikler gerçekleştirilmelidir.

Söz konusu köklü değişikliklerin, mille­tin bütün katman ve kesimlerinin işbirliği sağ­lanarak aşağıdaki prensipler dahilinde yapıla­bilir kanaatindeyiz. 

1-  Türk İdari  Sistemi,  Merkezi  İdare (Merkezi Hükümet) ve yerel idareler (Mahalli İdareler) olarak teşkilatlanmalıdır. (Bu teşkilat­lanmada özerk kurumlar, TRT, Üniversiteler, Bankalar vs.'ye ayrı bir kategori olarak yer ve­rilebileceği gibi, ayrı yasalarla da bunlar dü­zenlenebilir.) Bu teşkilatlanma içinde, Merkez ve Yerel idarelerin görev yetki ve sorumluluk­ları objektif olarak çizilmeli, bu ayırım içinde Merkezi Yönetimin görevleri, Devletin yapısal ve asli görevlere (İç Güvenlik, Adalet, Dış İliş-kiler, Ulaştırma, Haberleşme) yönelmeli, bu­nun dışında kalanlardan (Milli Eğitim ve Sağlık gibi) bazıları iki idare arasında bölüşülmeli, geri kalanlar ise, merkezi idarece belirlenmiş milli politikalar çerçevesinde yerel idarelere bırakılmalıdır. Hatta biraz daha ileri gidilerek, zaman içinde merkezi idarenin yaptığı bazı görevler de yerel idareye bırakılabilir. (Sağlık, Milli Eğitim, Ulaştırma vb.) 

Bunlar yapılırken Merkezi Hükümet (Bakanlıklar) il ve ilçe şeklinde yeniden teşki-latlanmalı ve bakanlıkların sayıları azaltılmalı­dır. İl ve ilçe teşkilatlanmasındaki görev, yetki ve sorumluluk, Merkezi Hükümetin paralelin­de düzenlenmelidir. Yerel idareler ise; özel idareler, belediyeler ve birkaç köyü içine alan yada dağınık belediye birlikleri şeklinde yapı­lanabilir. Burada en önemli özellik, yerel ida­relerin seçimle oluşacak organlarının bütçele­rinin bulunması ve kendi başlarına kararlarını Milli Politikalar, halkın istek ve ihtiyaçları doğ- rultusunda rahatça alabilmeleri olmalıdır. 

2- Merkezi İdare ve yerel idare gelirleri  daha objektif belirlenmeli, paylaşılması daha objektif olmalıdır.  Yerel  idarelere gerekirse vergi koyma hakkı verilmeli ve bundan korkulmamahdır. Bu şekliyle bölgesel farklılıkla­rın ortadan kalkacağı gibi, her sıkıntının Mer­kezi İdarenin eseri olduğu görüşü de ortadan kalkacak ve yerel idareler daha sorumlu ve akılcı hareket etmek durumunda kalacaklar­dır. 

3- Merkezi İdare üst gelirleri (vergi ge­lirleri) tesbit etme yetkisini haiz olmalı, alt ge­lirler (harçlar, yöresel vergiler, bir takım ka­nunlardan  doğan   cezalar)   yerel   idarelerce konmalı ve tahsili sağlanmalıdır. Çünkü ge­rektiğinde yörenin özelliğine göre yerel idare gelirleri zamanın gerisinde kalmaz ve hizme­tin özelliğine göre halkın katılımı, toplumun menfaatleri gözetilerek sağlanabilir. Yerel ida­relerce konacak vergi, harç İl Genel Meclisi­nin onayına tabi olmalı, belediye başkanlıkları İl Genel Meclisinin tabii üyesi durumunda bu­lunmalıdır. 

4-  Devlet üst gelirlerinden belediyelere kesinlikle para yardımı yapılmamalı, yardım sadece projeye dayalı ve hizmetin özelliğine göre belirlenecek oranlara inhisar ettirilmeli­dir. Bu projeli yardımlarda Valiliklerin uygun görüşü alınmalıdır.

5-  Merkezi İdare personel, araç, gereç ve ihtiyaçlarını kendi kararlarıyla, buna karşı­lık yerel idareler ise aynı şekilde personel, araç, gereç ve ihtiyaçlannı kendi organlarının kararıyla oluşturulmalı ve her iki idare kesin çizgilerle birbirinden ayrılan görevlerini yeri­ne getirmelidir. 

6-  Merkezi İdarenin vesayet denetimi, hukuka uygunluk yönünden var olmalı, ancak bu denetim yargı denetimine açık olmalıdır. 

7- Kamu hizmetlerinin büyük bir kısmı­nın yerel idarelere devri, Devletin küçülerek daha modern olmasını sağlayacak ve bu arada günümüzde yaşanan birçok problem ortadan kalkacaktır.

8- Yurt çapında önem arzeden yatırım­larda, münhasır birlik veya idare oluşturulma­lı, söz konusu hizmet bitirildikten sonra bu birlik veya idareye son verilmelidir. (GAP gibi). Kaldı ki idareler yapan değil yaptıran po­zisyonunda olmalıdır. 

II- Devlet Personel Rejiminin Yapılanması 

Giriş bölümünde de ifade edilmeye ça­lışıldığı gibi, günümüzde devlet idaresinde ça­lışan personelin statüsünden, unvanına kadar varan birçok kavram kargaşası yaşanmakta, bunlardan istenen verim ve hizmet alınama­makta, Devlet hizmet vermekten çok maaş ödeyen bir işveren durumuna gelmektedir.

Birinci bölümde ifade edilmeye çalışı­lan idare sisteminin yeniden yapılanması için personel rejiminde de büyük bir reforma ihti­yaç vardır. Bu reformun prensiplerini şöyle sı­ralamak mümkündür: 

1- Devletin küçülmesi prensibi, günü­müzde genel olarak kabul gördüğüne göre öncelikle, personel çeşitliliğini ortadan kaldır-' mak ve tüm devlet iş ve hizmetlerinin bir çeşit personel tarafından yürütülmesi ve bunun adı­na da Memur denmesi sağlanmalıdır.

Özellikle memur denmekle birlikte, bunlara gerekli sendika kurma, siyasi partilere ve mesleki kuruluşlara üye olmalarına izin ve­rilmeli, bu hususlardan korkulmamalıdır. Çün­kü bizim insanımız çağdaş kabul edilen ülke çalışanlarından daha bilinçsiz değildirler. Kal­dı ki bugün oy kullanan memura dönüp "sen sendika kurma ve herhangi bir siyasi partiye girme, memurun siyasi görüşü olmaz" demek pek gerçekçi bir yaklaşım da değildir. 

2- Merkezi İdare, yerel idare memurları, statü olarak aynı şartlara tabi, fakat çalışma şartları ile ücretlendirme olarak tabi oldukları idarelere göre farklılık göstermesi kabul edil­meli ve istihdamı mutlak olarak bağlı olduklan idarece sağlanmalıdır. Bu hususu biraz açmak gerekirse, A yerel idaresine gerekli memuru il­gili organlarının kararı ile bu idare, merkezi idareye bağlı olmaksızın almalıdır. 

3- Batıda olduğu gibi profesyonel yöne­ticilik kabul edilmeli ve özellikle gerek merkezi idaredeki üst yönetici kadrolar (Genel Mü­dür, Genel Müdür Yardımcıları ve hatta Vali­ler) sözleşmeli olmalı ve mevcut hükümetin görev süresi ile birlikte sözleşmeleri bitirilme­lidir. Böylece devlet kadroları her hükümet değiştiğinde şişmeyeceği gibi, zaten siyasi ka­bul edilen bu kadrolar daha ehil ve profesyo­nel yöneticilerce doldurulmuş olacaktır.

Aynı şekilde yerel, idarelerde, üst yöne­timlerinde (seçilmişler hariç) sözleşmeli, pro­fesyonel idarecileri çalıştırmaları, hizmetleri­nin daha verimli yapmalannı sağlayacaktır. Hatta yerel idarelerin sözleşmeli personel uy­gulamasını teknik bir özellik arzeden tüm ko­nulara yaymaları daha uygun olacaktır. Unu­tulmamalıdır ki hiç bir deneyimi olmayan in­san, bir anda seçilmekte ve bir idarenin başına gelmekte, dolayısıyla işe adapte olana kadar uzunca bir zaman geçmektedir. Halbuki pro­fesyonel yönetici kullanılsa sözkonusu zaman kaybı olmayacaktır. Bu nedenle seçilmişleri daima karar organında, profesyonel yönetici­leri ise icrada kullanmak en doğru çözüm ola­caktır.

4- Bugün çalışmayan bir memuru, mev­cut teminatlar sebebiyle çalıştırmak hemen hemen imkansızdır. Dolayısıyla memur temi­natı (işine son verme hususunda) kaldırılmalı, onun yerine, belli bir süre ile işine son verilen memura işsizlik tazminatı ödenerek çalışma­yan memur kolayca ayıklanabilmelidir. 

5-   Bugün aynı işyerinde statü olarak farklı personel olduğu gibi, bunların bağlı ol­duğu değişik sosyal güvenlik kurumlan (Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur gibi) bulun­makta ve aynı kargaşa burada da devam et­mektedir. Farklı sosyal güvenlik kurumlarının bulunması, aynı yerleşim biriminde, aynı gö­revi yapan birden fazla kurum, hastane ve personelin varlığını doğurmakta, bu ise gerek maddi kayıplara, gerekse personel fazlalık ve israfına neden olmaktadır. Kaldıki böyle bir sistem ileri ülkelerde bulunmamaktadır. 

Yeni idari ve personel sisteminde mutİaka sosyal güvenlik kurumları birleştirilmen, hatta insanlarımız bilinçlendirilerek, çalışanların dışındaki insanlarımızın da özel ödemeleri ile aynı sosyal güvenlik hizmetlerinden yarar-landınlması sağlanmalıdır. 

III- Sonuç 

Baştan beri ifade edilmeye çalışılan prensipler doğrultusunda oluşturulacak idare ve bu idare içindeki personel rejimi acaba na­sıl bir sonuç getirecektir? Bunu anlayabilmek için, halkın sıkıntısı çekilen birkaç meseleyi ele alarak, bu prensipler doğrultusunda ve ye­ni sistemde nelerle karşılaşılacağını ortaya ko­yarsak sanırım daha iyi bir fikir edinebiliriz. 

1- Bugün il ve ilçelerimiz ile bir çok kö­yümüzde öğretmen bulunmamakta, buna kar­şılık bir çok yerleşim merkezlerimizde ve özel­likle büyük merkezlerde öğretmen fazlalığı ol­maktadır. Bunlar gerek siyasi, gerekse kıdem sebebi ile ihtiyaç duyulan yerlere gönderile-memektedir. Çünkü bunlar, Merkezi Hükü­metçe işe alınır ve yine merkezden tayinle yurdumuzun muhtelif yerlerine atanırlar. Di­ğer bir ifade ile merkezin memurlarıdırlar. 

Halbuki yeni idare sisteminde okullar da, yerel yönetimlerin elinde ve yönetiminde olacaktır. Düşünün ki A ücra köyünde bir ilko­kul bulunmakta ve burada 3 öğretmene ihti­yaç vardır. Bu durumda köyün, bağlı olduğu yerel idare ilan vererek öğretmen arayacak ve kendisine başvuran öğretmenle uzlaştığı söz­leşmeyi yaparak, buradaki öğrencilerin Merke­zi Hükümetçe belirlenen Milli Eğitim Politikası doğrultusunda yetiştirilmesini sağlıyacaktır.

Yeni idare sisteminde Devlet işveren değil, diploma veren olacağından işi, diploma­lı olan öğretmen arayacak ve bulacaktır. İşi bulacağı yerde de görevi yapmak zorunda ola­caktır. Çünkü her yerel idare bağımsız bir işve­ren durumundadır.

Burada Merkezi İdarenin uzantısı olan il veya ilçe idaresi ise, elindeki memurlarca, eği­timin Milli Eğitim Politikası doğrultusunda ya­pılıp yapılmadığını kontrol ve takip edecektir. 

Bu durum tüm sektörler (Sağlık, Tanm vs.) içinde aynı yararı getirecek, fazla ya da eksik istihdamı ve verimsizliği ortadan kaldı­racaktır. Çünkü hizmetin istenen vasıfta olma­ması, unutulmamalıdır ki var olan sözleşme­nin bitimini getirecektir. 

2- Bugün bazı sanayi ilçelerimizde, hiç tarım arazisi ve hayvancılıkla uğraşan bulun­mamasına rağmen oralardaki tarım teşkilatı bir hayli kabarık personel istihdamı ile görev yapmaktadır. Hatta aynı görevi görecek perso­nel, oradaki belediyelerde istihdam edilebil­mektedir.

Yeni sistemde, yerel idareler kendileri­ne gerekli ve ihtiyaç duydukları teşkilatları ku­rarak personel istihdam edeceğinden, bu gibi yerlerde Merkezi İdarece ayrıca teşkilat ya da personel istihdamına gerek olmayacaktır. 

3- Bugün aynı dairede üç çeşit personel (memur, sözleşmeli, işçi) bir arada istihdam edilmekte ve aynı işi yapan bu personel ara­sında çok büyük ücret dengesizlikleri olmak­tadır. Hatta o dairenin müdürü, yanında müs-tahdemlik yapan birinden çok daha az maaş almaktadır. Takdir edersiniz ki bu durum, iş barışını bozduğu gibi, iş verimini de düşür­mektedir.

Yeni sistemde, sadece özellik arzeden ve üst yöneticiler için sözleşmeli, bunun dışın­dakiler ise sadece memur statüsü kabul edildi­ğinden bahsi geçen sıkıntılar ortadan kalka­caktır. 

4- Merkezi veya yerel idarelerde, yapı­lan her seçimden sonra bir çok üst yöneticiler merkeze alınmakta, bunlann yerine yenileri atanmak suretiyle kadrolar şişirilmekte ve bü- 1 yük maddi kayıplar meydana gelmektedir.

Yeni sistem, profesyonel yöneticileri sözleşme ile istihdamı kabul ettiğinden, bu durumlardaki sözleşmeler seçimle biteceğin­den, kadro şişmeleri, kırgınlıklar ve maddi ka­yıplar tamamen ortadan kalkacaktır. 

5- Bugün vatandaşlarımız her şeyi dev­letten beklemekte ve vermeden almaya alış­mış durumdadır. Vatandaş katılımları ise çoğu zaman yerel idarelerin yetkisizliği ve mevcut yasalann zamanında çağa uydunılmaması ne ticesinde sağlanamamaktadır. 

Yeni sistemde, bazı vergi ve harçları ya da değişik gelir kaynaklarını yaratma yetkisini yerel idarelere verdiğinden, yerel idare A kö­yünde yapılacak bir yatırım için salmayı 20 TL. değil icabında 2.000.000 TL. olarak koyabile­cek ve hizmeti gerçekleştirecektir.

Halkın bu şekilde hizmet üretimine ka­tılması ona, denetleme ve kontrol hakkını oto-matikman getireceğinden, halktaki oto-kontrol fikrinin gelişmesine ve toplumun bi­linçlenmesine yararlı olacaktır. Böylece insan­lar idareye, dolayısı ile demokrasiye daha çok katılacaktır. 

6- Bugün Merkezi İdare ile yerel idare­nin farklı görüşte olması sebebi ile bir çok çe­kişmenin yaşandığı bir gerçektir.

Yeni sistemde, üst gelirlerin her yılba­şında dağıtımının yapılması ve yerel idarelerin kendi gelir kaynaklarını tesbitte özerk olması, bu tür çekişmelere son verecek ve o belde ve­ya köyde yaşayan insanların cezalandırılması gibi çağdaş olmayan düşünceler ortadan kal­kacaktır.

Yukarıda ifade edilen bîr kaç mesele­nin hallinde bile, yeni idare ve personel siste­minin ne yarar getireceği açıkça görülmekte­dir. Tabi ki sistem, illa bizim söylediğimiz gibi olmalıdır demiyoruz. Ancak bir gerçek var ise, o da gerek idari ve gerekse personel rejiminin mutlaka büyük bir reformla yeniden yapılan­ması gerekmektedir. 

Bilinen odur ki; 

Ele aldığımız hususlar sınırlı olabilir. Ancak öncelikle kabulü gereken prensipleri koymak ve başta sorduğumuz iki soruyu sa­mimiyetle ele aldığımızda daha çağdaş ve da­ha yararlı bir sistemi bulup kuracağımızdır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005