Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi
Kredi Kartı Piyasası
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Rüşvet Nedir, Rüşvet Yolsuzluk 

Kamu yönetiminde bulunanların görev ve yetkile­rini çıkar gözeterek yasal düzenlemelere aykırı biçimde kullanmaları sonucunda oluşan yolsuzluğun en yaygın ve bilinen biçimi rüşvettir. Yolsuzlukla nerede ise eş anlamlı olan rüşvet; "herhangi bir kamu görevlisi ya da politikacının pozisyonundan doğan yetkilerini bilinçli bir şekilde kullanıp bir kişi ya da belli bir gruba çıkarlar sağlayıp karşılığında bir takım çıkarlar elde etmesi" (Tekeli/Şayian 1974:92) şeklinde tanımlanabilir. 

Örgütlenmiş tüm toplumlarda her dönemde varlığı­nı korumuş olan rüşvet; yetkilerin çıkar karşılığı usul ve kurallara aykırı bir yöntemle kullanılması şeklinde de tanımlanabilir. Ancak bu tanım çok geniş bir tanım­dır. Bu geniş tanımda "yetkiler"e kamu görevlisi olma­yanlarda sahip olabilirler. Böyle durumlarda rüşvetten çok "emniyeti suistimal" söz konusudur. Rüşvet olgusu için temel öge yetkilinin kamu görevlisi olmasıdır. 

Rüşvet alan, kamu yetkilisidir. Kamu yetkilisinin rüşvet alması devlet otoritesini sarsar, yasa ve kuralları korumaktan ileri gelen sorumluluk çiğnenmiş olur. Rüşvet alma ve rüşvet verme suçlarının konusu memur ve memur sayılan kimselerdir. Bu nedenle, rüşvet suç­ları devlet idaresine karşı işlenen cürümlerdendir ve yeraltı ekonomisi faaliyetlerinin olduğu yerlerde kaçınılmazdır. Ülkede yaşayanların, ister vatandaş, ister yabancı olsun, devlete olan güvenlerinin korunması ve devamının sağlanması büyük önem taşır. "Devlet, me­muruna (kamu hizmetlisine), vatandaşın işlerini yürüt­mek ödevini vermiş ve bu hizmetine karşılık ona bir gelir (maaş) bağlanmıştır. Memur rüşvet almakla, ilk önce memurluk ödevinin satın alınabileceği kanısını karşısındaki vatandaşta uyandırmıştır." Bu da temsilcisi olduğu devlet iradesinin sarsılmasıdır. Bu kanının va­tandaşta uyanması, devlet yönetimine karşı bir güven­sizlik doğurmakta, böylece, memur rüşvet almakla alalâde bir suçtan dolayı doğan tehlikeden daha fazla derecede, yani devletin itibarını sarstığı için, kamu menfaatini zedelemektedir. Bu yüzden rüşvet alan me­murun her devlette cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Devlet sisteminin demokratik veya totaliter olması, bu konuda memura karşı takınılan durumu hiçbir şekilde değiştirmemiştir" (Mumcu, A. 1969:16).

Rüşvet cürmü iki şekilde gerçekleşir: 

Basit rüşvet: Memurun (kamu yetkilisinin), gö­revi gereğince yapmaya mecbur olduğu şeyi yapmak veya yapmamaya mecbur olduğu şeyi yapmamak için rüşvet alması, vaat veya taahhüdünü kabul eylemesidir. Burada memur, görevine uygun olarak hareket ettiği için görevin kötüye kullanılması değil, fakat memurluk sıfatının kötüye kullanılması bahis konusudur. 

Ağır rüşvet: (Mevsuf Rüşvet Alma) Memurluk görevinin kötüye kullanılması suretiyle, memurun gö­revine aykırı olarak bir şey yapması veya yapmaması-dır. Bu durumda yasalarca yasaklanmış bir işlemin her­hangi bir çıkar karşılığı yapılması ya da aksi söz konu­sudur. Diğer bir deyişle, memur yapmaması gerekeni yapmakta ya da yapması gerekeni   yapmamaktadır.

Günümüzde basit rüşvet günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Tapu dairesinden mahkemeler-deki mübaşirlere kadar hemen her kamu kurumunda adeta olağanlaşmıştır. Ancak en çarpıcı örneği vergi dairelerinde yaşanmaktadır. Bizzat devlete olan borcun ödenmesi için, artık sadece dürüst vatandaşların uğra­dıkları vergi dairelerinde bile işlerin süratlendirilmesi için basit rüşvet olağan sayılmaktadır. 

Basit rüşvet zamanımızda, özellikle az gelişmiş ül­kelerde çok yaygın ve müzmindir. Kanuna göre yapıl­ması gereken işlemlerin kısa zamanda yaptırılması, faydası maliyetini aşan hizmetlerde diğer dağıtım ilke­leri yerine (sıra, ihtiyaç derecesi vs.) kendi talebinin öne geçirilmesi için rüşvet vermek çok yaygındır. Bunlar çok olağan işlerde basit bahşişler şeklinde ö-denmektedir. Buna karşılık, talebe kıyasla sunulan miktarı az olan ve ödetilen resmi bedele kıyasla sağla­dığı fayda çok büyük olan bazı hizmetlerde mşvetler büyük tutarlara ulaşmaktadır. Tapu dairelerinde, güm­rüklerde, mahkemelerde evrak kaydı alınması, havalesi, evrakın gösterilmesi gibi küçük ve kanuna uygun hiz­met taleplerinde küçük ve önemsiz bahşişler, bu hiz­metleri yapan personelin iş sahibini biraz bekletmesi ihtimalini, savsaklamasını önlemek için verilmektedir. Buna karşılık, inşaat ruhsatı çıkarılması, döviz tahsisi alınması, bedelsiz bir hastahaneye sıraya girmeden yatı­rılma gibi daha büyük çıkarların söz konusu olduğu işlemlerde, karar sahiplerinden lehe bir tercih koparmak için yapılan ödemelerin daha büyük olması gerekmek­tedir. 

Rüşvet olaylarında iş takipçilerinin ve aracıların rolü çok büyüktür. Bunlar devamlı olarak aynı memur­larla iş yapmaktadırlar. Takipçiler belli bir zamanda en yüksek miktarda iş çıkarmak için, memurların enerji ve gayretlerini kendi işleri lehine harekete geçirmek ama­cıyla onlara bazı ödemeler yapma yoluna giderler. Bu ödemeler her gün tekrarlandığından miktarları az çok bellidir. Ayrıca takipçilerden rüşvet alma halinde ya­kalanma rizikosu hemen hemen hiç yoktur. İş takipçisi, rüşvet verirken rüşvet alan memurla ve onun çıkarı ile dayanışma halindedir (Bulutoğlu, K. 1971:412). 

Ağır rüşvette ise ya tercihler etkilenmek istenir, ya da yasadışı faaliyetlere göz yumulması talep edilir. Ağır rüşvet (bundan sonra sadece rüşvet diye adlandırılacak­tır), en genel hatlarıyla siyasal yapıyı, devletin ve yö­netimin yasallığını ve saygınlığım zedeler. Kamu yö­netimi felce uğrar ve pahalılaşır. 

Rüşvetin Nedenleri 

Rüşvet en eski çağlardan beri toplumsal bir hastalık olarak varlığını sürdürmektedir. Önceleri yönetime ha­kim olan kimselerin lüks yaşama karşı olan tutkuların­dan ve bunun maliyetini karşılayabilmek için başvuru­lan bir yöntem olarak mütalaa edilen rüşvetin temel nedeni kamu sektörünün büyüklüğü ve buna bağlı ola­rak artan kurallar ve kısıtlamalardır. Artan kurallar ve kısıtlamalar sonucu kıtlık kaçınılmazdır. Her türlü kıtlık ise rant oluşmasına yol açmaktadır. Devletin sağladığı veya sağlayacağı kotalar, yetkiler, teşvikler, imtiyaz belgeleri vs. oldukça ya da devletin piyasaya girişleri engellemesi ve tekel durumuna yardımcı olması halinde rantın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Yani kamu sektö­rünün büyüklüğünden dolayı oluşan rant arttıkça, belirli kişi ve/veya kurumlara belirli faaliyetler kısıtlanıp ya da yasaklandıkça rüşvet kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca piyasa ile ilgili bilgilerin tam olarak toplanamıyor ol­ması veya üretim faktörleri üzerinde özel mülkiyetin olmaması da rüşvetin oluşmasına zemin hazırlar (Bkz. Mauro 1996; Aktan 1995; Devrim/Altay 1994). 

Sosyo-ekonomik yapıdaki hızlı değişim, rüşvet için yeni potansiyel alanlar hazırlar. Yukarıda da deği­nildiği gibi sosyo-ekonomik yapıdaki radikal değişik­likler, değer yargılarını sarsar ve rüşvet vs. gibi yol­suzluk türleri doğal karşılanabilir. 

Bazı araştırmalar rüşvetin azgelişmiş ülkelerde da­ha yoğun ve yaygın biçimde görülmesinin temel nede­nini devlet yapısında patrimonial kültürün yaygınlığına bağlamaktadırlar. Rasyonel bürokratik anlayışın yay­gınlaşmamış, demokrasinin gelişmemiş ve yerleşmemiş olması önemli diğer faktörlerdir (Detaylar için Bkz. Cingi 1994) 

Çeşitli araştırmalara göre rüşvetin artmasında ö-nemli olan faktörlerin başında eğitim yetersizliği gel­mektedir. Yoksulluk, caydırıcı cezaların eksikliği, top­lumsal baskının yetersizliği, din ve ahlâk eğitiminin yetersizliği rüşvetin artmasında diğer önemli faktörler­dir. Bu faktörlerin rüşvetin oluşumunda taşıdıkları önem, herbirinin, etkinlik dereceleri itibariyle, zamana, mekana ve çevre şartlarına bağlı olarak karmaşık bir nedenler bütünün elemanları olmasından kaynaklan­maktadır (El-Attas,1988). 

Rüşvetin Ekonomik Analizi 

Rüşvetin doğmasında iki yoldan söz edilebilir: Bunlardan birincisi arz-talep dengesizliği, ikincisi ise arzın bir elde toplanmasıdır. 

Bir kaynağın kullanışı sırasında bir bürokrata rantın doğabilmesi için arzın yani kaynağın talepten az olması gerekmektedir. "Eğer talep arzdan büyük ise bir rant doğacaktır ve arz fırsatlara olan talepten ne kadar küçükse rant o kadar büyük olacaktır. Bu rantın bir kıs­mının fırsatlara ilişkin dağıtım kararını veren bürokrat alacaktır. Burada rantı başka deyimle rüşveti, aynı za­manda marjinal kullanıcının vermeye razı olduğu mik­tar oluşturacaktır. Marjinal kullanıcının vermeğe razı olduğu miktar, kullanıcının varlık durumunun ve bu fırsatı kullanmadaki etkinliğinin fonksiyonudur. Öyle ise bir toplumsal sistemde rüşvetin varlığı, güçlü grup­ların toplum kurallarının dışına çıkabilmelerinde ö-nemli bir kanal haline gelmektedir" (Tekeli,!. Şaylan,G. 1974:101). 

Rüşvetin oluşmasında ikinci yol, arz talep denge­sinden bağımsız, karar yetkisine sahip olan kişinin key­fi tutumuyla arzın tümünü kullanmaya açmaması nede­niyle oluşturduğu suni ortamdan dolayı rant sağlamaya yönelik davranışından ortaya çıkmaktadır. Bu durumda rüşvet, karar vericinin temel şartı haline gelmiştir. Bu gelişmenin en vahim boyutu, rüşvet olgusunun toplum­sal performansı kısıtlayıcı bir nitelik almaya başlaması­dır. 

Rüşvetin yaygınlaşmasında temel neden yasaklar ve kısıtlamalardır. Belirli kişi ve/veya kurumlara belirli faaliyetlerin yasaklanması veya kısıtlanması durumun­da rüşvet kaçınılmaz sonuçtur. Ayrıca piyasaya girişin sınırlı olması, piyasa ile ilgili tam bilginin toplanamıyor olması ya da üretim faktörleri üzerinde özel mülkiyetin olmaması da rüşvetin oluşmasına zemin hazırlar.

İki tarafın katılımı ile gerçekleşen rüşvet, ekonomik bir transferdir. Rüşvetin oluşması için "rüşvet veren tarafından, rüşvet alana" hediye, para ve sair menfaatler temin veya vaad edilmelidir. "Burada en genel anlamı ile, her çeşit menfaat bahis konusudur. Menfaati, yalnız maddi şeylerle sınırlamak doğru değildir. Memuru her­hangi bir şekilde usulsüzlüğe sevkedecek her çeşit va­sıta menfaat sayılmalıdır" (Mumcu, A. 1969:13-14). Rüşvet, karar yetkisini elinde bulunduran kamu yetkili­sinin karar pozisyonundan doğan bir ranttır. Rüşvet bir rant olduğundan bir değer yaratılmamakta, gelir trans­fer edilmektedir. Ancak buradaki transfer görünür piya­sa ekonomisi içerisinde gerçekleşmemektedir. Bu ne­denle hem yasa ve normlara aykırı olarak oluşturulan piyasa, hem de bu piyasada oluşan fiyat gayrimeşrudur.

Rüşvetin oluşması için gerekli koşullar ekonomik bir modelle açıklanacak olursa, rüşvet veren ve rüşvet alan için geçerli olan denklem aşağıdaki gibi formüle edilebilir: 

Rüşvet Veren: (l-p)Rv = pCv + İMv + RM Rüşvet Alan:   (l-p)Ra = pCa + İMa + FM 

p= Rüşvet eylemi sonucunda yakalanma olasılığı Ra ve Rv =Rüşvetten elde edilecek kazanç 

Ca ve Cv =Rüşvet veren ya da alan için uygu­lanacak ceza

İMv ve İMa = Rüşvet veren ve alan için işlem maliyeti

RM = Rüşvetin parasal miktarı

FM = Fırsat Maliyeti 

Fonksiyondaki işlem maliyeti (İM), bilgi toplama ve risk alma maliyetlerinden oluşmaktadır. Rüşveti veren açısından katlanılan işlem maliyeti devlet memu­runun rüşvet alıp almadığının tespiti ve ödenmesi gere­ken rüşvet miktarının belirlenmesidir. Rüşveti alan devlet memuru için işlem maliyeti ise, rüşvet verenin gerçekten rüşvet vermeye niyetli olduğu ve kendisine bir "komplo" düzenlenmediğinin tespitidir. 

Yukarıdaki denklem tamamen ekonomik varsa­yımlar altında incelendiğinde, yani işlem maliyeti ve fırsat maliyeti gibi unsurlar ihmal edildiğinde, kamu görevlisinin rüşvet alma olasılığı, yakalanma olasılığı, elde edilecek kazanç ve verilecek ceza ile ilişkilidir. 

Bir ülkede tüm rüşvet olaylarının yakalanması ola­sılığı olmadığından (hiçbir rüşvet olayının yakalanma­ması durumu da siyasal ve yasal sistemin çökmüş oldu­ğunun göstergesi olduğundan), yakalanma olasılığı (P), sıfırdan büyük, birden küçük bir sayıdır.(0<p<l). Buna göre rüşvet oranı =r/p.c şeklindeki ilişki yardımı ile açıklanabilir. Bu oran l'den az ise rüşvet alınmaz, fazla ise olasılık yüksektir. Oranın l'e eşit olması durumu ise kayıtsızlık durumudur, yani kamu görevlisi rüşveti alıp almamakta kayıtsızdır.

Bu orandan hareketle şu tespit yapılabilir:(R) de­ğişkeni, yani rüşvetten elde edilecek kazanç (rüşvet miktarı) için devletin yapabileceği fazla bir şey yoktur. Ancak (c), yani cezai müeyyideler ve özellikle (p), yani yakalanma olasılığını artırmak suretiyle devlet, rüşvetle etkin mücadele edebilir. 

Rüşvet alan memurun hesaba katması gereken bir başka maliyet unsura ise, fırsat maliyeti (FM) olarak tanımlanan maliyettir. Devlet memuru rüşvet almakla artık "dürüst" bir kesime ait olmaktan çıkacak ve me­muriyet yaşantısı boyunca başka tekliflerle karşı karşı­ya kalabilecektir. Memur burada takdir hakkını kulla­nır. Takdir hakkı, bürokratın kendisince yozlaştırılmaya müsait yumuşak karnıdır. Fırsat maliyeti içerisinde dü­şünülmesi gereken bir diğer unsur sorumluluktur. Bü­rokratın kime karşı sorumlu olduğu sorusu, rüşvetin oluşmasında memurun vicdanı ve üst makamlarla olan diyalogu açılımını   beraberinde getirir.

Rüşvet piyasası genellikle monopol piyasasına benzetilir. Monopol gücünün varlığı, karşı tarafın sö­mürülmesine yol açar. Tarafların güçlü olması, fiyatın oluşmasında önemli etkendir. Rüşvet alacak olanın çok güçlü olması, fiyatın extrem bir değerde gerçekleşme­sine neden olabilir. Buna göre;

Rüşvet = Monopol Gücü + Takdir Hakkı - SoRumluluk

 ilişkisi yardımıyla açıklanabilir. 

Monopol gücün yüksekliği ile takdir hakkının ge­nişliği rüşvet derecesi üzerinde doğrudan olumsuz etki yaparken, sorumluluk yolsuzluğu azaltıcı yönde bir etki gösterir. (Bkz.Klitgaard, 1991, Sali-Ünal 1997)

Rüşvetin Etkileri 

Yeraltı ekonomisinin önemli bir unsuru olan rüşve­tin hem gelişmekte olan ülkelerde hem de gelişmiş ül­kelerde yaygınlaşmış olması, rüşvetin etkilerini tartış­maya açmıştır. Az sayıda da olsa bu araştırmalar ve bulgular sonucu farklı görüşler ortaya çıkmıştır. 

Bazı araştırmacılara göre rüşvetin olumlu etkisin­den bile bahsetmek olanaklıdır. İleri sürülen bir görüşe göre rüşvet; kamu çalışanları için parça başına alınan ek bir ücret gibi etki yapmakta ve doğrudan yapılan bir ödeme olması nedeniyle görevliyi daha istekli kılmak­tadır. Rüşvet veren ise karmaşık bürokratik engelleri kolayca ve hızla aşabilmektedir. Yine bir başka araş­tırmaya göre; rüşvet bürokratik kırtasiyeciliği "by pass" etme olanağı oluşturarak iktisadi kalkınmayı hızlandır­maktadır. Rüşveti olumlu değerlendiren bir diğer o-lumlu görüşe göre ise, otokratik yönetimden demokra­tik yönetime geçiş sürecinde rüşvet ve yolsuzluklarda artış kaçınılmazdır. Bunun nedeni ise yeni yönetimde de devam eden eski kurumlardır. Marcos sonrası Fili-pinler'de, Komünizm sonrası Rusya'da, bağımsızlık sonrası Afrika'nın pek çok ülkesinde, rüşvet toplayan birimler ortadan kalktığı için, onları ikame eden çok sayıda bağımsız rüşvet toplayan birim, etkinliğin düş­mesine yol açmıştır (Detaylar için Cingi 1994). 

Rüşvet konusunda olumlu bakış getiren bu birkaç çalışmanın yanı sıra, ağırlık rüşvetin olumsuz yönüne işaret etmekte ve ekonomik kalkınmanın engellendiği sonucuna varmaktadır.

Rüşvetin olumsuz birçok etkisinin yanı sıra (belki de en önce), evrensel, dokunulmaz ve eşitlik içinde kullanılması gereken "insan haklan ve özgürlükleri" alanını kısıtladığı unutulmamalıdır. Rüşvet, demokrasi­de tüm bireylerin "eşitliği" ilkesini ortadan kaldırmak­tadır. Rüşvet, öncelikle kamu mallarına ve olanaklarına eşitlik içinde ulaşabilme ilkesini ters-yüz etmekte ve böylece kamusal makamları, küçük bir grubun, hak ve yetkilerin gerçek sahibi olan halkın elinden aldığı bir tür ayrıcalıklı yerlere dönüştürmektedir. 

Rüşvet, "eşitlik" ilkesinin zedelenmesinin yanı sıra, yasal otoriteye karşı duyulan saygıya büyük zarar verir. Bu saygı eksikliği yeni yeni sorunların ortaya çıkması­na neden olur. Siyasi otorite halkın desteğinden yoksun kalır; hükümet ile vatandaşlar birbirine yabancılaşır. 

Rüşvet; ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeyi tahrip etmektedir. Gerek ülke ölçeğinde, gerekse dünya gene­linde gelir dağılımı dengesizlikleri veya bölgeler arası kalkınmışlık farklılıklarına yol açmaktadır. 

Rüşvetin ekonomik maliyeti oldukça yüksektir. Rüşvet nedeniyle öncelikle kamu yatırımlarının mali­yeti artmaktadır. Ayrıca ekonomik belirsizlik pekiş­mektedir. Rüşvet, ekonomide kaynakların verimli bir şekilde kullanımım sekteye uğratmakta, uzun vadeli yerli ve yabancı yatırımları frenlemekte, rant sağlamaya yönelik faaliyetler teşvik edilmekte, sektörel öncelikler ve teknolojik tercihler olumsuz yönde etkilenmektedir. Rüşvet olgusu birçok şirketi resmi sektör dışına itmek­te, böylece kayıtdışı ekonomi büyümekte ve büyük vergi kayıplarına yol açmaktadır.

 Ayrıca çok sayıda kamu idaresine rüşvet verildi­ğinde, artan rüşvet tutarı yatırım yapma olanaklarım daraltmaktadır. Bunun yanı sıra rüşvet gizlilik gerektir­diğinden, yatırımlar ülke ekonomisi açısından en uygun projeler yerine, gizliliğe en uygun alanlara yönelmekte ve kaynak dağılımı etkinliği bozulmaktadır.

Ülkeler arası karşılaştırmaların sonuçlarına göre; rüşvetin yaygın olduğu birçok ülkede eğitim ve sağlık harcamalarından çok, büyük alt yapı yatırımları harca­malarına öncelik verilmektedir. Ayrıca regrasyon ana­lizlerinin sonuçlarına göre; rüşvet katsayısının azaltılması (rüşvetin daha az yaygın olması) milli gelirin ve kişi başına düşen gelirin artmasına olumlu katkılar sağlamaktadır (Mauro 1996). 

Türkiye'de rüşvete yol açan nedenlerin etki dere­celeri konusunda yapılan bir araştırma sonucuna göre; ezbere dayanan eğitim sistemi ve kalabalık kamu gö­revlileri (bürokrasi) en önemli faktörler olarak göste­rilmektedir. Beyaz Nokta Vakfı'nm rüşvet konusu ile ilgili çalışmasında kalabalık kamu kadrolarının düşük ücrete ve verimsizliğe, verimsizliğin ise ezbere dayalı eğitim sisteminden kaynaklandığı vurgulanmaktadır.

Aşağıda, Uluslararası Saydamlık Kurumu'nun ha­zırladığı Uluslararası Yolsuzluk Sıralaması yer almak­tadır. Bu sıralamada Türkiye 22. sıradadır. 

 

1

Nijerya

19. Bolivya

37. Hong Kong

2

Pakistan

20. Arjantin

38.Japonya

3

Kenya

21. İtalya

39. Avusturya

4

Bengladeş

22. Türkiye

40. A.B.D.

5

Çin

23. İspanya

41. İsrail

6

Kamerun

24. Macaristan

42. Almanya

7

Venezuela

25. Ürdün

43. İngiltere

8

Rusya

26. Tayvan

44. İrlanda

9.

Hindistan

27. Yunanistan

45. Avustralya

Kaynak:   1996 Transparency International Corruption Perceptions Index 

Rüşvet, listeden de görüldüğü gibi evrensel bir so­rundur. Bu sorun, az gelişmiş ekonomilerde, demokrat ve şeffaf olmayan sistemlerde kendini daha açık gös­termektedir. Gelir dağılımının bozukluğu, yoksulluk, ekonomik ve siyasal istikrarsızlığın fazla olduğu ülke­lerin bu listede üst sıralarda olması şaşırtıcı olmamalı­dır.

Aşırı kamu müdahaleleri, bürokraside liyakat yeri­ne ganimet sisteminin uygulanması, kamu sektörünün rant dağıtıyor olması rüşvetin yaygınlaşmasında önemli unsurlardır. Nitekim, rüşvetin minimum seviyede oldu­ğu 15 ülke incelendiğinde etkin işleyen bürokrasinin, demokrasinin gelişmiş olmasının, kitle kültürünün yük­sek olmasının katkısı yadsınamaz. 

Rüşvet konusunda bakanlarını, üst düzey bürokrat­larını, askeri personelini Yüce Divan'da ya da bağımsız mahkemelerde yargılayabilmiş, suçu sabit görülenleri mahkum edebilmiş, demokratik hukuk devleti olma yolunda sürekli çaba sarfeden Türkiye'nin ise bu listede üst sıralarda yer alması, daha atılması gereken çok ciddi adımların varlığının göstergesidir.

Rüşvete karşı alınacak önlemlerin özü, rüşvet ola­sılığını azaltmaya yönelik olmalıdır. Rüşvette bulunan taraflara ağır yasal yaptırımların öngörülmesi, rüşvetin riskini ve maliyetini yükselteceğinden, rüşvet olasılığı azalacaktır. Ayrıntılarda farklılık olmakla birlikte, gü­nümüzde hemen hemen tüm ülkelerde rüşvet (ve zimmet) ceza yasalarında düzenlenmiştir. Türk Ceza Yasasında da "Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen Cürüm­ler" başlığında rüşvet suçları (md. 221-227) düzenlen­miştir, ancak etkinliği kamuoyu vicdanında şüphelidir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005