Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Euro’nun Türk Ekonomisine Etkileri

Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinde Kopenhag Kriterleri’ni, EPB’ye üyelik sürecinde ise Maastricht Kriterleri’ni yerine getirmesi gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin önündeki ekonomik engellerin önemli bir kısmının, EPB’ye makro ekonomik uyum kriterlerinden kaynaklandığı söylenebilmektedir.

EURO’nun Türkiye üzerindeki etkilerini şu şekilde inceleyebiliriz:

Makro Ekonomik Politikalara Etkileri

EURO’nun Türkiye’nin iktisat politikası üzerinde önemli etkileri olacağı açıktır. Maastricht Kriterleri dikkate alınarak uygulanacak makro ekonomik politikalar, aşamalı olarak enflasyonu düşürüp, bütçe açıklarının kapanmasını sağlayacaktır. AB’de İstikrar ve Büyüme Paktı kapsamında alınan kararlar çerçevesinde ise Türkiye’de borçlar disiplin altına alınırken, faiz oranlarında da düşüşler görülebilecektir. Bunların yanı sıra EURO’nun beraberinde getirdiği şefaflık ve artan rekabet yapısal reformların gerçekleşmesinde ve makro ekonomik istikrarın sağlanmasında önemli bir katkı sağlayacaktır. Tutarlı makro ekonomik politikaların oluşumundan sonra, orta ve uzun vadeli olarak fiyat istikrarının sağlanması, bütçenin garanti altına alınması, yapısal reformların ve ekonomik büyümenin sürekliliği, tasarrufun arttırılması, adil gelir dağılımının yapılması, yatırımların ve istihdam olanaklarının arttırılması sağlanabilecektir.

Ayrıca, AB içinde ulusal paraların yerini EURO’nun alması, Türkiye’nin daha etkin bir döviz kuru politikası izlemesini sağlayabilecektir. Çünkü etkin kur politikası dış ticarette daha istikrarlı bir yapıyı beraberinde getirecektir.

Dış Ticaret Üzerindeki Etkileri

Günümüz şartlarında gerek ihracat bakımından gerekse ithalat bakımından Türkiye için en büyük Pazar kuşkusuz Avrupa’dır. AB ekonomik entegrasyonun son aşamasına gelmiştir. Bu gelişmelere bağlı olarak Avrupa’da rekabet her alanda artacaktır. Türkiye’de parçası olmayı arzu ettigi bu oluşumda yerini almak için bu rekabetçi ortama ayak uydurmak mecburiyetindedir.

Türkiye’nin AB ile GB’yi gerçekleştirmiş olması ve toplam dış ticaret hacmi içinde EURO bölgesi ülkelerle yaptığı ticaretin payının fazlalığı dikkate alındığında, APB’nin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisinin diğer üçüncü ülkelere oranla daha büyük olacağı düşünülmektedir. GB, Türk dış ticaretinin EURO ile ortaya çıkacak yoğun rekabet düzenine uyum sağlama ve bundan faydalanma yönünde bir avantajı beraberinde getirmiştir.

EURO ile birlikte, Birlik üyesi ülkelerde üretimde etkinlik artışı olacağı, faktör verimliliğinin artacağı, birçok firmanın sektörel bazda uzmanlaşmaya gideceği ve ölçek ekonomilerinin avantajlarından yararlanarak birim maliyetlerini düşürecekleri beklenmektedir. Faktör verimliliğinin yükselmesi ve buna bağlı olarak sermaye stokunda meydana gelebilecek artışlar bu ekonomilerdeki üretim miktarını artıracaktır. Üretimde mey-dana gelmesi beklenilen bu artışın Türkiye’ye yansıması ise ithalatında artış şeklinde olacaktır. EURO alanında kur riskinin ve uluslararası işlemlerde birden fazla para biriminin kullanılmasının yarattığı maliyetin ortadan kalkacak olması, ortak pazarda etkinliğin artmasını sağlayarak EURO alanı ülkelerinde mal ve hizmet sektörlerinin rekabet gücünün artmasına katkıda bulunabilecektir. Bütün bunların sonucu olarak Türkiye’nin, Ekonomik ve Parasal Birlik üyesi ülkelerde meydana gelecek bu gelişmelerden olumsuz etkilenmesi ve böylece ithalatında artış meydana gelmesi mümkündür.

EURO’nun güçlü veya zayıf olması da Türkiye’nin ticaret gelir gideri üzerinde etkili olacaktır. EURO’nun güçlenerek piyasalarda değer kazanması durumunda, APB ile ticaret yapan Türkiye’nin ihracat geliri artarken, ithalat gideri azalacaktır. Gelir ve gider üzerindeki net etkiyi hesaplayabilmek için Türkiye’nin dış ticaret işlemlerinde kullandığı diğer paraların EURO karşısında değer yitirmesinin ortaya çıkacağı durumu da göz önüne alınmalıdır.

Türk firmaları ve Türkiye’nin ihracat ve ithalatı EURO’nun neden olacağı rekabet artışından, fiyat ve maliyet değişimlerinden ve yeni piyasa koşullarından etkilenebileceklerdir. Türkiye ucuz yatırım malı temini açısından yarar sağlayabilecek, ancak tüketim malları ithalatındaki artış devam edebilecektir. Düşük fiyatlı ithal ürünlerin APB’den ithalatı karşısında özellikle ithalata ikame mallar üreten yerli sanayi açısından yurtiçi rekabetin artması ve makro açıdan dış ticaret açığının kontrolü gibi

 

güçlükleri beraberinde getirebilecektir. Türkiye; ihracat gelirlerinin düşmemesi ve APB’nin Birlik dışındaki ülkeler açısından yaratabileceği ticaret yaratıcı etkilerden faydalanması için öncelikle yapısal reformları gerçekleştirerek verimlilikte artış sağlamalıdır.

Sermaye Piyasası Üzerindeki Etkileri

EPB çerçevesinde tek para uygulamasına geçilmesiyle, Türkiye için EURO cinsinden   borçlanmanın   maliyeti   nispeten   düşmüş,   EURO   alanındaki   sermaye piyasalarından yapabileceğimiz borçlanmalar ise göreceli olarak artmştır. Diger taraftan, AB içinde kısa vadeli yatırımların getirisi düşük olacağından, bu yatırımcıların ülkemizdeki koşulların elverdiği ölçüde Türk sermaye piyasasına yönelmesi de olası görülmektedir. Bunu sağlamak için yapılması gerekli olan ise, ülkede siyasi ve ekonomik istikrarın devamlılığının sağlanmasıdır. Bu bağlamda, Türkiye’nin döviz gelirleri ve EURO Bölgesi’yle ticari ve ekonomik ilişkilerimiz dikkate alındığında, dış borç portföyümüz üzerinde gelecekte EURO’nun ağırlığının daha da artacağı beklenebilir.

Avrupa’da mali piyasaların serbestliği ve likiditenin artması, kur riskinin kalkması, piyasaların entegrasyonu, düşük işlem maliyeti, düşük faiz oranları, kredi maliyetinin düşmesi, derinliğin ve esnekliğin artması büyük yatırımcıların yanı sıra borçlanmak isteyenler için de uygun şartlar sağlamıştır. Avrupalı yatırımcılar EURO cinsinden tahvil ihracına daha çok ilgi göstermeye başlamışlardır. Faiz oranlarında yaşanan düşüş ve döviz arbitrajının ortadan kalkması gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye açısından da EURO cinsinden tahvil ihracının artmasını sağlamış, daha kolay ve daha düşük faizle finansman sağlanmasını mümkün kılmıştır.

APB öncesi AB ülkelerindeki işletmeler finansmanlarını çoğunlukla bankalar aracılığı ile aldıkları kredilerden sağlamaktaydılar. APB ile EURO bölgesinde yatırım kültürü değişmiş ve sermaye piyasalarına olan talepte artış meydana gelmiştir. Bu talep artışı, Avrupalı yatırımcıların Türkiye ile ekonomik bağlarını göz önünde bulundurarak, portföylerini çeşitlendirme yoluna gitmelerine, fonların riskli fakat getirisi yüksek oranlı gelişen piyasalardan olan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na (İMKB) yöneltmelerine neden olacaktır. Türkiye’nin büyüme hızının EURO bölgesi ortalamasının üstünde olması da yüksek getiri arayan kurumsal yatırımcıların fonlarını hisse senetleri piyasası getirisi bakımından cazip olan İMKB’ye yöneltmeye başlamalarına bir başka neden olarak sayılabilmektedir. Yabancı fonların İMKB’ye yönelmesi kısa vadeli yabancı sermayenin (Sıcak Para) Türkiye’ye yönelmesine sebep olmaktadır. Sıcak paranın devlet kağıtlarına yatırılması ise yüksek reel faiz kazancını sağlamaktadır.

AB üyeliginin sermaye piyasamıza getireceği temel farklılıklar ise özetle şöyledir:

•      Menkul kıymetler alanında yatırım hizmetlerine iliskin AB düzenlemeleri çerçevesinde ülkemizde bankaların da sermaye piyasası faaliyetinde bulunması saglanacaktır.

•      Aynı düzenleme çerçevesinde, AB üye devletlerinde faaliyet gösteren yatırım firmaları, banka veya borsaların, Türkiye’de de faaliyet göstermesi sağlanacaktır.

•      Tazminat sisteminde yapılacak değişiklikle sadece hisse senedi degil, tüm sermaye piyasası araçlarına yatırım yapan yatırımcılar koruma kapsamına alınacaktır.

•      İzahname düzenlenmesine yönelik muafiyetler halka arzları kolaylaştıracaktır.

•      Münhasıran yatırım fonu portföyü yönetmekle yetkili yönetim şirketleri kurulması gündeme gelecektir.

•      Yatırım fonu portföyünü saklamakla yükümlü kuruluşların sorumluluğu artırılarak, saklamacı kuruluşlar fonun işlemlerinin uygunluğunu sağlamakla da görevli olacaklardır.

•      Sermaye piyasası araçlarının çeşitlenmesi gündeme gelecek, örneğin mevzuatımızda yeri bulunmayan değişken sermayeli yatırım ortaklığı kurulabilecektir.

•      Sermaye piyasasının iki temel suçu olarak nitelendirilebilecek manipülasyon ve içeriden öğrenenlerin ticaretinin tanımlamalarının daha detaylı yapılması gündeme gelecektir.

Ayrıca, piyasa sartlarına ve teknolojik gelismelere paralel olarak düzenleyici ve denetleyici kurumlara konuya iliskin düzenleme yetkisi verilmesi söz konusudur.

Bankacılık Sektörüne Olan Etkileri

EURO’ya geçişle bankaların; kendi özel faaliyetlerindeki değişiklikten doğan etkilerin yanı sıra, müşterileri konumundaki finansal sektör dışındaki firmaların ve gerçek kişilerin kendi, faaliyetlerindeki değişimlerden de etkilenebilecekleri düşünülerek, banka yöneticileri, çalışanları ve müşterileri EURO konusunda bilgilendirilmeye çalışılmıştır.

1999 yılı başından itibaren kaydi olarak kullanılmaya başlanan “EURO”, Türkiye ekonomisini ve özellikle de bankacılık sistemini yakından etkilemekte olup, yeni para biriminin kullanımının öncelikle dış ticaret islemlerinden başlayarak Türkiye’de de yaygın olarak kullanıldıgı görülmektedir.

Her türlü finansal aracı sunan bankacılık sektöründe EURO ile uluslararasılaşma artacaktır. Bunun yanı sıra; Türkiye’deki ulusal Pazar içerisinde yüksek kar marjı ile çalışan bankalar daha şeffaf, rekabetçi bir Pazar olan APB finans sektöründe yeniden yapılandırmanın da etkisi ile banka birleşmeleri, devralmaları ve şube kapatmaları yaygın bir şekilde yaşanmaya başlanmıştır. EURO ile piyasada şeffaflık artmış, fiyat farklılıkları ise azalmıştır. Türk bankacılık sektöründe rekabet çok düşük düzeyde kalmaktadır. Birleşme ve devralmalar ile ölçek ekonomilerinden yararlanılarak maliyetler azaltılırken, kaynaklar verimli kullanılmaya çalışılmakta, faaliyet etkinliği ve rekabet gücü arttırılırken, büyük ölçekli uluslar arası şirketlerin bankacılık hizmet talepleri karşılanmaya çalışılmaktadır.

Bankalar tek para sistemi ile; APB üyesi ülkelerin ulusal para birimleri üzerinden yaptıkları işlemler sonucunda, bu paraların kur dalgalanmalarından dolayı ortaya çıkan kur riskine maruz kalmaktan kurtulmuş, işlem maliyetleri azalmıştır.

EURO’nun bankacılık sektörüne olan diğer etkisi ise EURO ile bankalar menkul kıymetleştirme aracılığı ile yeni birtakım senet ve ürün çeşitlerine kavuşabilecek ve bunları pazarlamaları kolaylaşabilecektir. Ayrıca ortaya çıkması öngörülen faiz düşüşleri, Türkiye’nin ülke riskinin azalması ölçüsünde, bankalara Avrupa finans piyasalarından daha düşük maliyetli fon temini olanağı yaratmaktadır.

EURO’nun kullanılması ile APB üyelerinin para birimleri arasındaki döviz alım-satım işlemleri, hedging işlemleri, Birlik içi-ticarette aracılık hizmetleri ve döviz transferleri gibi gelir getirici faaliyetler ortadan kalkmıştır.

Avrupa ile Türkiye arasındaki finansal ilişkinin yoğunluğu, büyük hacimli para akışını mümkün kılmaktadır. Üzerinde en çok durulması gereken nokta ise muhabir banka seçimidir. Burada EURO ödemelerinde hızlı işlem yapılabilmesi, sağlayacakları bilgiler, geniş bir hizmet ağına sahip olmaları, sundukları ürün ve hizmetin kalitesi, anında cevap alabilmeleri, güçlü teknolojik yapıya sahip olmaları ve uygun fiyat imkanı yaratabilmeleri rekabet olanaklarını arttıracaktır.

EURO’nun yürürlüğe girmesi ile aynı gün valörlü işlem yapılması imkanı artmıştır ve bu durum Türkiye’nin dış ticaret işlemleri için olumlu bir gelişmedir. Son olarak EURO’nun bankacılık sisteminde kullanımının artması, sistemde bilgi teknolojisinin etkin ve geniş kullanımını beraberinde getirmiştir.

Sektörde görülen olumlu etkilerin yanı sıra, EURO bölgesinde maliyetlerin düşmesiyle yoğunlaşan rekabet, Türk bankacılık sektörünün rekabetini kaybetmesine sebep olmuş ve bankaların etkinliklerini arttırmaları zorunlu hale gelmiştir. Bu sebeple karlılıklarını   arttırabilmek   için   altenatif   dağıtım   kanallarına   yönelim   olmuştur.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri