Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Gözlem, Deney ve Veri 

Bu kavramsal tanımlamalar her şeyi aydınlığa kavuşturmamaktadır. Çünkü uygulamada en çok tartışmaya neden olan konu kuram, veri, gözlem ilişkisidir. Gerçek hayatta, yani fiili bilimsel etkinlik sürecinde, aksiyom, varsayım, hipotez, kuram model ayınmları belirsizleşmekte, aksiyomların gözlemle, kuramların veri ile ilişkileri oldukça karmaşık hale gelmektedir. Bu ilişkileri açıklamaya yönelik iki temel yaklaşım sözkonusudur. Pozitivist görüş, deneysel verilere ilişkin gözlem önermeleri ile kuramsal önermelerin birbirinden ayrılabileceğini söylerken. antipozjtivistler buna şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Antipozitivistlere göre. gözlem kuram yüklüdür, anlamlar teori bağımlıdır ve olgular teori yüklüdür. Yani. farklı teoriler, aynı olgudan farklı şeyler gözlemlerler, her kelime içinde yeraldığı teorik çerçeveye göre anlam kazanır ve neyin olgu olarak kabul edileceğini teori tanımlar (Suppe, 1974. s. 191). 

İktisatta bu kuram ve veri ilişkisinin açıklığa kavuşturulduğunu söylemek mümkün değildir. "Teori, 'olguları' algıladığımız yoldur ve bir teori olmaksızın olguları algılayamayız" (Friedman. 1959. s. 34). " "Ancak teori yardımıyla olguların neler olduğunu belirleyebiliriz" (Mises, 1960. s. 28). "Bilgi büyük oranda paradigmaya özgüdür. Olgular söyleme özgüdürler: Olgular paradigma ve kurama özgüdür. Teoriler paradigmaya özgü anlam taşımaktadırlar. Teori ile olgu arasında algıyı yöneten ve her biri bağımsız birer veri değil, ürün olan kültür, paradigma ve deneyimin aracılık ettiği bir karşılıklı bağımlılık sözkonusudur " (Samuels. 1990, s. 6). 'Tümüyle dışımızda; kuramdan, gözlemden. ölçümden bağımsız: herkes için aynı; belirli bir gerçek, olay yoktur. Olayların kişiye, gözleyene ve gözleme, bilgi düzeyine, duygu ve bilgi araçlarına göre değişmesi doğaldır" (Bulutay, 1986. s. 3). 

Bu alıntılara bakarak, kuram ile gözlem-olgu arasındaki ilişkinin niteliği konusunda yerleşik iktisadın antipozitivist bir tavır takındığı sonucu çıkarılamaz. Tersine yerleşik iktisadın tercihinin. kuram ile deneyi birbirinden ayırma eğiliminde olduğu söylenebilir. Çünkü iktisadın deneysel bir bilim olabilmesi için. gerçek dünya konusundaki bilgilerin, köken olarak gerçek görüngülerin bazı özelliklerinin gözleminden çıkarsanması gerektiği görüşü yaygın olarak benimsenmektedir (HoScombe, 1989, s. 37). Tamamen uygulamaya yönelik çalışmaların bile. öncelikle kendilerine bir teorik çerçeve çizmeleri, bu konuda yanıltıcı bir izlenim verebilir. Zira bu teorik çerçeve çizme olgusu, uygulamayla teorinin içiçeliğinin kabul edildiği biçiminde yorumlanabileceği gibi, bu ikisinin ayrı şeyler olduğu varsayımının temel alındığı biçiminde de yorumlanabilir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri