Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi

Adam Smith’ten yaklaşık bir kırk yıl sonra David Ricardo, Mutlak Üstünlükler Teorisi’ne ilişkin analizleri geliştirerek Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’ni ortaya atmış ve Mutlak Üstünlükler Teorisi’nin eksikliklerini gidermeye çalışmıştır. Böylece bir ülke bütün malların üretiminde diğer ülkelere göre maliyet avantajına sahip olsa da, ya da bir ülke bütün mallarda diğer ülkelere göre maliyetlerde dezavantajlı olsa da, dış ticarete girerek kazancını ve refahını artırabileceği öne sürülmüştür. Ricardo serbest dış ticaretin ticarete giren bütün taraflara yararlı olduğunu öne sürmüştür. Çünkü döneminde serbest dış ticaretten en büyük yararı sağlayacak olan ülke kendi ülkesi İngiltere’dir. 

Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi’nin dayandığı temel varsayımlar şunlardır (İşgüden, 1973: 9);

- Uluslararası ticaret iki ülke arasında yapılmaktadır.

- Ticarete yalnız iki mal konu olmaktadır.

- Nakliye, sigorta gibi masraflar yoktur.

- Ticaret, takas esasına dayanmaktadır.

- Üretim faktörleri ülke içinde tam hareketli; ülkelerarasında ise tam hareketli değildir.

- Maliyetler, üretim miktarlarına bağlı olmayıp, emek maliyetleri itibariyle sabittir.

- Teknoloji, faktör arzları ve iş gücü yeteneği veri  olarak kabul edilmiştir.                      

Ricardo şöyle yazmaktaydı “Amerika’nın ihracatı karşılığında Avrupa’dan ithal edebileceği malların Avrupalılara fazla veya az emeğe mal olmasının her hangi bir önemi yoktur. Amerika’yı ilgilendiren husus, malları bizzat kendisi üretmek yerine satın almanın kendisine daha az emeğe mal olacağıdır” (Hatiboğlu, 1969: 70). Teorinin asıl amacı uluslararasında serbest ticaretin, ticarete katılan bütün ülkeler için yararlı olacağını ispatlamaktır. Zamanla teoride, özellikle emek-değer teorisine dayanmasından rahatsız olan neoklasik iktisatçılarca bazı değişikliklere gidilse de, karşılaştırmalı üstünlükler çerçevesinde uzmanlaşma halen oldukça etkili bir argüman olarak devam etmektedir. Ancak günümüzde teorik olarak hakimiyetini sürdürmekle beraber, uluslararası ticarete Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) hâkim olması, üretim faktörlerinin farklı derecelerde de olsa ülke içinde ve ülkelerarasında oldukça hareketli olması, uluslararası ticaretin büyük bölümünün gelişmiş ülkeler arasında ortaya çıkması ve endüstri içi ticarete konu olması, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arası gelişmişlik farklarının giderek artması gibi nedenlerle teorinin dünya ticaretini açıklama kapasitesi oldukça sınırlı kalmıştır.

Neoklasik iktisatçılar, Ricardo’nun varsayımlarından emek-değer teorisini ve üretimde sabit maliyetleri (ölçeğe göre sabit getiri) kaldırmıştır. Çünkü neoklasikler, üretimde sermaye, doğal kaynaklar ve müteşebbis gibi diğer faktörlerin de bulunduğunu, ayrıca emeğin homojen olmayıp çeşitli kalitelerinin bulunabileceğini kabul etmişlerdir. Nitekim J. Viner emeğin yanında diğer üretim faktörlerinin de modele sokulması durumunda karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin geçerliliğini koruyabileceğini belirtmiş. G. Haberler ise fırsat maliyeti teorisi ile konuya açıklık getirmiştir. Haberler, emeğin dışındaki diğer üretim faktörlerinin de dikkate alınması durumunda iki ülkedeki fırsat maliyetleri farklı ise, karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin emek-değer teorisine dayanmadan dahi aynı sonuçları vereceğini öne sürmüştür (Karluk, 1996: 17).

Fırsat maliyeti teorisine göre bir malın fırsat maliyeti, o malın üretimi için vazgeçilen bütün üretim faktörlerinin toplam maliyetine eşittir. Böylece burada, üretim faktörünün sadece emek olduğu ve emeğin homojenliği varsayımları terk edilmektedir. Aynı zamanda bir malın maliyetinin veya fiyatının emeğin içeriğine bağlı olduğu varsayımı da terk edilmektedir. Sonuç olarak, bir ülke, fırsat maliyetinin daha düşük olduğu malın üretimi hususunda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmaktadır (Salvatore, 1998: 35).

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri