Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Makroekonomik Hedef Önceliğini Seçmek, Makro Ekonomik Hedefler

Her ne kadar rasyonel beklentiler teorisi, ekonomiye, yeni makroekonomik politikaları uygulamaya sokmak suretiyle devlet mü­dahalesinin yararlı olmayacağını hatta tam tersine zararlı sonuçlar doğurabileceğini ileri sürüyorsa da yukarıda ortaya koyduğumuz itiraz ve ayrıca henüz mali disipline yönelik altyapının tam oluşturulamadığı gerekçesiyle, Türkiye ekonomisi açısından biz aksini düşünüyoruz. Üstelik geçmişteki sürprizlerden farklı olarak doğru politikaları uygulamaya koymak Türkiye açısından yeni bir sürpriz oluşturacağından, rasyonel beklentiler teorisinin doğruluğu kabul edilse bile, ekonomik istikrar politikalarından bu sürpriz çerçeve­sinde sonuç almak mümkün olabilecektir. 

Türkiye'nin bugün Önünde bulunan birincil ekonomik sorun enflasyondur. O halde Türkiye bu sorunun çözümü için önlemler almak ve diğer makroekonomik hedeflerini bir süre feda etmek zorundadır. Bununla birlikte kamu açıklarını azaltma ve enflasyo­nu düşürme yönündeki önlemlerin, durgunluğa yol açmaması için son derecede dikkatli uygulanması gerekmektedir.

Türkiye'nin temel ekonomik sorununu enflasyon olarak belir­ledikten sonra, bu sorunla mücadele için uygulanacak ekonomik istikrar programının genel çerçevesini çizmeden önce, çeşidi eko­nomi okullarının enflasyonla mücadelede uygulanacak istikrar po­litikalarıyla ilgili önerilerini kısaca ele almak yararlı olacaktır. 

Klasik iktisatçılar ekonomide tam istihdam dengesini genel du­rum olarak ele aldıkları için ekonomik dengesizlik hallerini geçici olgular olarak kabul etmektedirler. Klasik ekonomi teorisinin te­mel postülalarından birisi olan Say Kanunu'na göre her arz kendi talebini yaratacağı için, dengesizlik halleri genelde arz yönlü bazı sorunlardan doğmaktadır. Piyasa kendi haline bırakıldığında, arz yönünde ortaya çıkacak değişiklikler "görünmez elin" yardımıyla piyasanın yeniden tam istihdam dengesine gelmesini kendiliğin­den sağlayacaktır. Ekonominin ve piyasaların yaşadığı dengesiz­liklere devletin düzeltme amacıyla müdahale etmesi doğru değil­dir. Bu tür müdahaleler piyasanın kendiliğinden dengeye gelme­si yerine, zorlamayla dengeye gelmesine yol açacağı için bu tür zo­raki dengeler yeniden bozulmaya mahkûmdur. Klasik iktisatçılar, piyasanın ve ekonominin bütününün dengeye gelebilmesine en­gel oluşturabilecek her türlü koşulun ortadan kaldırılmasından ve devletin nötr bir ekonomi politikası izlemesinden yatladırlar. Buna göre en iyi bütçe denk bütçe ve en iyi vergi politikası nötr vergi po­litikasıdır. Klasik ekonomi teorisinin piyasaları kendiliğinden den­geye getirdiğine inanılan anahtar postülası ücret ve fiyatların ko­layca uyumlanabilen esnek bir yapıda olduğu görüşüdür. 

Keynesyen iktisatçılar, klasik iktisatçıların aksine, tam istih­dam dengesinin özel bir durum olduğunu, ücret ve fiyatların kla­sik iktisatçıların iddia ettikleri gibi kolayca uyumlanabilen bir ya­pıda olmadığını, dolayısıyla dengesizlik hallerinin kalıcı olabile­ceğini ve devlet karışımının gerekli olduğunu iddia etmektedir. Keynesyenlere göre enflasyonla mücadelede en etkin yol, vergile­rin artırılması ve kamu giderlerinin azaltılmasıyla ulaşılacak bütçe fazlası yönünde bir maliye politikası izlenmesidir. Keynesyen eko­nomi, ekonomideki dengesizliklerin arz yönünden çok talep yö­nünde ortaya çıkacağını ve bu nedenle talep yönetimi ağırlıklı bir maliye politikası izlemek gerektiğini öne sürmektedir. Böylelikle ekonomide enflasyona yol açan aşırı talep giderilmiş ve fiyat artış­ları denetim altına alınmış olacaktır. 

Monetaristler, daha çok klasik ekonominin postülalarından ha­reketle denk bütçe ve onun kadar önemlisi sabit bir parasal büyü­me oranını kural haline getirmeyi önermektedirler. Madem ki pa­ra arzındaki artışlar (diğer değişkenler sabit tutulduğunda) fiyat­lar genel düzeyini fonksiyonel olarak etkilemektedir [P = f (M)j, o halde para arzı artışı durdurulur ve para arzı artışına neden olan bütçe açıklan denk bütçe uygulamasıyla giderilirse, fiyatlar genel düzeyinin yükselmemesi sağlanmış olur. Enflasyonun temel nede­nini para arzı artışının yarattığı talep artışına bağlayan monetarist­ler, bu sorunla mücadelede temel ağırlığı talebi denetlemeye yöne­lik para politikasına vermektedirler. 

Arz yönlü ekonomi görüşünü savunan iktisatçılar, konuya tü­müyle arz yönünden yaklaşmakta ve ekonomik dengesizlik duru­mu ne olursa olsun (enflasyon, durgunluk, stagflasyon) ekonomi­nin canlandırılması gerektiğini savunmaktadırlar. Bu görüşü savu­nanlara göre örneğin vergi indirimleri yapılmak suretiyle üretim artırılırsa, hem durgunluk giderilmiş olacak hem de talep fazlası emilerek fiyatların düşmesine yol açılacaktır. Görüleceği gibi arz yünlü ekonominin, Say Kanunu'na dayalı klasik ekonomi teorisi­nin değişik bir ifade şekli olduğu açıktır. 

Yeni klasik iktisatçılar, koşullar ne olursa olsun sabit bir para­sal büyüme kuralı ve sabit vergi oranları konulmasını, devletin iz­leyeceği bütün politikaları önceden açıklaması ve açıkladığı gibi iz­lemesi gerektiğini ileri sürmektedirler. Yeni klasik iktisatçılar, kla­sik ekonominin temel postülalarmı monetarist okulun görüşleriyle bir araya getirerek yeni bir çerçeve içinde sunmakta ve devle­tin ekonomiye ani karışımlar yapmak yerine izleyeceği politikaları açıklayarak ekonomik birimleri rasyonel kararlar alan ve ekono­miyi yönlendiren birimler haline getirmenin gereğini ortaya koymaktadırlar.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri