Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Verimlilik Nedir

Verimlilik üretim sistemlerinin performans değerlendirmesinde sıkça kullanılan bir ölçüdür. Diğer bir deyişle üretime soktuğumuz kaynaklar bize ne kadarlık ürün sağlıyorlar. Elde edilen ürün bizim için yeterlimi, daha az maliyetle daha fazlasını üretebilir miyiz. İşte bütün bunları gösteren bir kriterdir verimlilik.

Başka bir tanıma göre ise verimlilik çağdaş dünyanın ekonomik sorunlarını çözümleyecek anahtar kavramlardan biri olarak da belirtilebilir. Gerçekten de verimlilik, günümüzde kalkınmanın, kalkınmış ülke ya da toplum olmanın en şaşmaz ölçütlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda verimlilik, kalkınmanın itici gücüdür. Ulusal ekonominin bir sektöründeki verimlilik artışları, başka kesimleri de harekete geçirici bir rol oynayabilmektedir.

Mesela  sermaye yoğun mal sektöründeki bir gelişme tarım sektörünü de geliştirecektir.  Şöyle ki tarımda emeğin yerini makineler almaya başlamakta ve üretim artık daha çabuk ve daha verimli olmaktadır.

            En genel anlatımıyla, üretim sürecine sokulan çeşitli faktörlerle(girdiler) bu sürecin sonunda elde edilen ürünler (çıktılar) arasındaki ilişkiyi ifade eden verimlilik, savurganlıktan uzak, kaynakları en iyi biçimde değerlendirerek üretmek demektir.

 Bundan dolayı teknik anlamda verimlilik, "üretilen mal ve hizmet miktarı ile bu mal ve hizmet miktarının üretilmesinde kullanılan girdiler arasındaki oran" olarak tanımlanır ve genellikle bu ölçü, çıktı/girdi olarak formüle edilir.  Bu çok basit ve klasik bir yöntem olup buna katma değeri de eklemek daha sağlıklı sonuç almamızı sağlayacaktır.
 

Verimlilik Çeşitleri

Kısmi Verimlilik

Üretim faaliyeti sonunda elde edilen çıktının bu üretimde kullanılan girdilerden herhangi birine oranlanmasıyla kısmi verimlilik hesaplanmaktadır. Verimlilik analizine konu olan girdilerin emek, arazi, sermaye verimliliği ve arazi verimliliği olarak adlandırılmaktadır. Toplam çıktı miktarı net veya brüt olarak anılır ve herhangi bir üretim faktörü ile ilişkilendirildikten sonra elde edilen kısmi verimlilik oranı net veya brüt olarak bir anlam ifade eder.

         Kısmi verimlilik, zaman içerisinde çıktı ünitesi başına belirli girdilerde meydana gelen tasarrufları ölçer. Buna göre zamanla çıktı miktarı başına belirli girdiler kullanılmak suretiyle elde edilen tasarruflar ölçülebilmektedir. Ancak kısmi verimlilik hesaplarında faktör  paylarından sağlanan ölçülmekle beraber, belirli bir üretim faaliyeti sonucu ortaya çıkan verimliliğin ölçüsü değildir. Çünkü kısmi verimlilik katsayıları faktör ikamelerinden ve genel verimlilik oranının kısmi verimlilik ölçüsü olarak kabul edilebilmesi için söz konusu girdinin toplam girdi miktarındaki payın büyük olmaması gerekmektedir. Örneğin, bir üretim faaliyetinde emek verimliliğinin ölçülebilmesi, emek girdisinin diğer girdilere göre nispi oranının daha büyük olması, diğer girdilerin ise sabit kalmasıyla mümkün ve anlamlı olur.

         Verimliliğin hesaplanmasında üretim faktörleri için gerekli  olan bilginin yetersizliği verimlilik ölçümlerini zorlaştırmaktadır. Bundan dolayı, üretim faktörlerinin tümü için bir verimlilik oranının hesaplanabilmesi zor olmaktadır. 

Toplam Faktör Verimliliği

         Bir üretim faaliyeti sonucu elde edilen çıktının bu üretim faaliyetlerinde kullanılan girdilere bölünmesiyle hesaplanan verimlilik türüdür. Toplam Faktör verimliliği üretimde kullanılan tüm kaynakların etkinlik derecelerini ölçmektedir.

         Üretimde kullanılan kaynakların birinin önemli olması yanında, diğerlerinin de aynı derecede önem taşımaları ve bu kaynaklarda değişmelerin meydana gelmesi verimliliği tek bir faktöre göre değil de tüm faktörlere göre ölçmek mümkün olmakla beraber, genel verimlilik düzeyi hakkında da bir fikir verebilmektedir.

         Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde üretim faaliyetlerinde kullanılan girdilerin yetersizliği ve faktör bileşimindeki dengesizlik, söz konusu faktörlerin verimliliğe esas alınacak bilgilerin de eksik olmasına neden olmaktadır. Bu bakımdan gelişmekte olan ülkelerde toplam faktör verimliliği yerine genellikle kısmi verimlilik hesaplamaları tercih edilmektedir.

Verimlilik Artışı

İşçilere daha çok ücret, işverenlere daha çok kar, devlete daha çok vergi sağlamanın havuzunu oluşturan verimlilik, iç ve dış pazarlarda rekabet eden bir işletmenin kalite, sonrası hizmetler ve imaj gibi kozları arasında seçkin bir yer tutar. Bir işletme, ürettiği mallara yönelik talebi sürekli kılabilmek ve böylece pazarlarda tutunabilmek için ürün fiyatını düşük tutmak, ürün kalitesini yükseltmek, satış sonrasında sunduğu hizmetleri geliştirmek ve imaj yaratmak için olduğu kadar, verimlilik düzeyini yükseltmek için de savaş vermek durumundadır.

Bu yüzden firmalar verimliliği artırma yönünde çalışmalara yönelmektedirler. Yapılan yönetim kurulu toplantılarında verimlilikle ilgili önemli kararlar almaktadırlar. Onlarda bilmektedirler ki, daha fazla satış yapıp, daha çok kâr etmenin en önemli yollarından biride verimlilikten geçmektedir.

Verimliliği yükseltmek demek, eldeki emek, sermaye ve toprak gibi üretim faktörlerinden eskisine göre daha çok ürün elde etmek demektir. Verimlilik artışları bireylerin yaşam koşullarını derinden etkilemektedir. Genel olarak toplumu oluşturan bireylerden hiç birinin gelirini azaltmadan en azından bir kişinin gelirini yükseltebilmek yalnızca verimlilik artışlarına bağlıdır. Öte yandan verimlilik artışları geniş kuşaklara daha uzun süreli eğitim sunabilme olanağını sağlayan temel kaynaktır da. Yetişkinler, kendilerini yaşatacak düzeyin çok üstünde bir üretim düzeyini başardıklarında genç kuşakları yaşatmanın ötesine geçerek onlara daha uzun süreli bir eğitim fırsatı da sunmuş olurlar. Çalışma dönemlerini noktalayıp emeklilik dönemine adım atmış insanların gönenç düzeylerindeki yükselişler de ancak verimlilik artışlarıyla kalıcı bir biçimde temellen dirilebilir. Ve bütün bunlar ölçüsünde önemli olan bir konu da şudur: Dinlenebilmek ve kendilerini geliştirebilmek işin boş zamana en çok gereksinim duyan yetişkinlere, istediklerini verecek temel kaynağı da verimlilik artışlarından başka yerlerde aramamak gerekir.

O zaman gelişimin tamamlamış çağdaş medeniyetler seviyesine çıkabilmek içinde verimliliğin artırılması önem taşımaktadır. Şöyle ki bir ülke düşünün verimliliği düşük olsun. Mesela diyelim ki sanayi yoğun mal üretiminde yeterli verimliliğe ulaşamamış olsun. Yani on tane kaynağı üretime sokmasına rağmen dokuz tane ürün elde etmiş olsun. Bu durumda giderek daha çok üretim faktörü kullanarak her seferinde daha az ürün elde edecektir. Buda ülke kaynaklarının israfına neden olacaktır. Çünkü gelişimini tamamlamış, verimlilik artışıyla ilgili kriterlere daha çok önem veren toplumlar daha az kaynakla daha fazla ürün elde edebilmektedirler. Yeterli verimliliği sağlayamayan ülkenin ekonomisi devamlı bir düşüş gösterecek sonuçta krizlerle boğuşmak zorunda kalacaktır. Sonrada bazı ülkeler gibi (mesela Türkiye) uluslararası kredi sağlayan kuruluşlara bağımlı kalacaktır.   

Verimliliğin Ölçülmesi

Tek bir girdi kullanan ve bununla da yalnızca tek bir mal üretilen bir işletmede girdiyi, çıktıyı, dolayısıyla da girdi başına çıktı olarak tanımlanan verimliliği ölçmekte bir zorluk yoktur. Yapılacak iş, topu topu çıktıyı girdiye bölmektir. Çünkü verimlilik, fiziksel büyüklükleriyle ölçülen girdilerin gene fiziksel büyüklükleriyle ölçülen çıktıları ne ölçüde oluşturabildiğini yansıtan bir göstergedir. Girdileri ve çıktıları fiziksel olarak ölçmenin sorun olmadığı bir yerde, verimliliği ölçmek de sorun olmaz. Girdi ve çıktı türlerinin çoğaldığı durumlarda ise büyük bir sorunla yüz yüze gelinmektedir:

Türdeş nitelikte olan girdiler ve çıktılar toplanabilirken biri başka, öbürü başka niteliklerde olan girdiler nasıl toplanabilir?

Burada baş gösteren zorluklardan birincisi girdilerin, ikincisi de çıktıları ölçümü konusundadır. Acaba on usta ile on mühendis ya da on kilogram şeker ile on kilogram küspe nasıl toplanabilir?

Girdiler ve çıktılar, ancak içerdikleri ortak varlık bakımından toplanabilir. Elma ile armut toplanamazsa da içerdikleri ortak varlık olan ağırlık bakımından toplanabilir. Bu bağlamda, girdiler içerdikleri ortak varlık olan maliyet bakımından, çıktılar ise yine içerdikleri ortak varlık olan değer bakımından toplanabilir. İşte verimlilik ölçümlerinde yapılan işlem de budur.

Solow Büyüme Modeli ve Solow Artığı

Toplam Faktör Verimliliği (TFP) verimlilik artışı ile ilgili araştırmalarda sıkça karşılaşılan bir kavramdır. Verimlilik ölçümü yapan birçok kişi ve kuruluşlar tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bu tarz yaklaşıma göre teknolojinin gelişmesinden kaynaklanan ekonomik büyüme çok azdır veya yoktur. Yani bir ülkenin büyümesi ve gelişmesi demek teknolojinin de ilerlediği anlamına gelmemektedir. Teknoloji sadece hayatı biraz daha kolaylaştıran bir alettir. Dolayısıyla ekonomiye etkisi ne kadar olabilir ki gibi bir soru çıkıyor karşımıza.

Bu yaklaşıma göre üretimde sadece iki üretim faktörü kullanılmaktadır. Bunlar sermaye (K)  ve emek (L) dir. İşte bu iki faktör en uygun şekilde tam rekabet piyasasında kullanılırsa o zaman piyasada işsizlik ve eksik istihdam olmayacaktır. Eğer ekonomide bir dengesizlik söz konusu ise daha çok emek (L) ve sermaye (K) istihdam edilerek tekrar denge durumuna gelmek mümkün olacaktır.

Neoklasiklerin görüşünden yola çıkan Solow bir çalışmasında ABD deki büyümenin nedenlerini incelerken K ve L’nin artış miktarını hesaplamış ve üretimdeki artışın bunlardan daha çok olduğunu saptamıştır. Bunun sonucunda Solow uzun dönem büyümenin kaynağının teknolojik ilerleme olduğu kanısına varmıştı. O’na göre büyümenin önemli bir kısmı teknolojik ilerlemeden, geri kalan kısmı ise sermaye yoğunluğundaki artıştan kaynaklanıyordu.

Solow artığına karşı eleştirilerde olmaktaydı. Bunlardan en önemlisi ise bu tarz büyümenin sadece teknolojik ilerlemeden kaynaklanıyor olmasıydı. Bunun yanında emek ve sermaye miktarındaki artışından kaynaklanan büyümede olsaydı daha uygun olacaktı.
Kaynaklar: PETER DRUCKER’in bir makalesi, Doç.Dr. Deniz BÜYÜKKILIÇ , MPM Araştırma Bölümü Uzmanı (milli prodüktivite merkezi), Dr. Halit SUİÇMEZ - Anahtar Dergisi

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri