Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılanma 

2000 yılına gelindiğinde bankacılık sektöründe yapılan değişikliklere yenileri eklenmiştir, ayrıca bir banka kurulması ve şube açılması şartlarını ağırlaştıran düzenlemeler getirilmiştir. Bankaların denetiminde ve denetim sonuçlarının alınmasında etkinliğin arttırılmasına yönelik düzenlemelerden bazıları şunlardır (Hız, 2002: 41): 

•    2000 yılında bankacılık sektöründe, özel sermayeli bankalar ile kamu bankaları arasında rekabet eşitliğini bozan düzenlemeler kaldırılmıştır. 

•    Kredi tanımı Avrupa Birliği düzenlemelerine son derece yaklaşmıştır. Büyük kredi tanımı getirilmiş, dolaylı kredi ilişkisi yeniden düzenlenmiş ve kredi özkaynak ilişkisi daraltılmıştır. 

•    Bir bankanın mali bünyesinin zayıflaması durumunda denetim otoritesinin hareket yeteneği artırılmıştır. Mali bünyenin güçlendirilmesini sağlayacak ya da bankanın faaliyetiyle ilgili olarak alınacak tedbirlere ilişkin kararlar daha objektif kriterlere dayandırılmış ve karar sürecini hızlandıran değişiklikler getirilmiştir

•    Ortakların ve yöneticilerin şahsi sorumlulukları arttırılmıştır. 

•    Mevzuata aykırı davranışlar nedeniyle ilk kez idari ceza sistemi getirilmiş, adli cezalar ise önemli ölçüde yükseltilmiştir. 

Bankacılık sisteminde yeniden yapılandırma süreci 1999 yılı sonunda uygulanmaya konulan “enflasyonla mücadele” programı ile başlatılmış, 2001 yılında kapsamlı “bankacılık yeniden yapılandırma programı” açıklanmıştır. İlk dönemde yapılanlar büyük ölçüde düzenlemelerin uluslararası standartlara ve uygulamalara yaklaştırılması yönünde olmuştur. Bankalar Kanunu’nda kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Bankacılık alanında idari ve mali özerkliğe sahip düzenleyici ve denetleyici bir otorite olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) oluşturulmuştur. Geçmişte Hazine ve TC Merkez Bankası arasında paylaşılan banka denetim ve düzenleme görev ve yetkileri 2000 yılı Ağustos ayında faaliyetlerine başlayan BDDK’ya geçmiştir. Bankacılık sektöründe yeniden yapılandırma süreci; (i) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesindeki bankaların en kısa sürede çözüme kavuşturulması, (ii) kamu bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılması, (iii) yaşanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen özel bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve (iv) bankacılık sektöründe gözetim ve denetim etkinliğini arttıracak, sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi olmak üzere dört temel unsura dayandırılmıştır (50.Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi, 2008: 41).

Kamu bankalarının yüksek görev zararları ve BDDK’nın bazı özel bankalara el koymak zorunda kalması bu sektörde ciddi bir denetim eksikliği sorunu olduğunu göstermektedir. Genel kabul görmüş muhasebe prensiplerinin uygulanmaması ve mali tabloların bağımsız dış denetim firmalarınca denetlenmemesi sektörde yayınlanan mali tabloların şeffaflığını kuşkulu kılmaktadır. Dolayısıyla, bazen bankalarca yayınlanan ile dış denetim sonucu elde edilen mali tablolar arasında önemli farklar olmaktadır (Toprak ve Demir, 2001: 11). 

Bankacılık sistemi önemli bir yeniden yapılandırma süreci yaşamıştır. Özel bankalar 2001 Krizinden sonra önemli ölçüde kaybettikleri sermayelerini güçlendirmiştir. Bunu yapamayan bankalar birleşmiş veya TMSF’ye alınmıştır. Kamu bankaları yeniden yapılandırılmış, ortak bir yönetim altına alınmıştır. Kamu bankalarındaki görev zararları Devlet iç borçlanma senetleri karşılığı tasfiye edilerek, bankaların mali bünyeleri güçlendirilmiştir. Bankacılık sektörünün takipteki alacaklarının bir kısmı için “finansal yeniden yapılandırma programı (FYYP-İstanbul Yaklaşımı)” uygulanmıştır. Bankalarda risk yönetimi anlayışı, kamusal gözetim ve denetim otoritesinde risk bazlı denetim anlayışı güçlenmiştir. Kamusal gözetim ve denetim işlevi özerk bir yapıya kavuşturulmuştur. Bankaların faaliyetini düzenleyen mevzuat 2005 yılında yenilenerek, uluslararası genel kabul görmüş prensiplere ve uygulamalara önemli ölçüde yaklaştırılmıştır (50.Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi, 2008: 20). 

2001 sonrasının ülkemizde yabancı bankalar açısından özelliği, yabancı sermayenin ulusal bankaların paylarını satın alarak söz konusu bankalarla sermaye çoğunluğuna veya nitelikli paya sahip olmasıdır. Yabancı sermaye, Osmanlı İmparatorluğu ve 1980–2000 dönemlerinde ülkemizde yeni banka kurarak ya da şube açarak bankacılık sektörüne girerken 2000 yılı sonrasında pay satın alma yoluyla yeni bir banka oluşturmadan bankacılık sektöründe faaliyet göstermeye, ağırlığını artırmaya başlamıştır. Ülkemizde yaşanan 2001 bankacılık krizinin bankaların değerleri üzerine etkisi, izlenen özelleştirme politikası, Türkiye ekonomisinin dışa açıklık oranının artması, Basel II’nin etkisine ilişkin beklentiler, finans sektöründe birleşme ve satın alma eğilimleri yabancı sermayenin bankacılık sektörüne geliş ve örgütlenme biçimini etkilemiştir. Yabancı sermayenin bankacılık sektörüne gelişi örgütsel formu, katılım yolları (i) muhabirlik ilişkisi, (ii) irtibat bürosu, temsilcilik açma, (iii) şube düzeyinde faaliyet, (iv) yeni, bağımlı banka kurulması, (v) yerel banka satın alma, (vi) menkul kıymet borsasında banka hisse senetleri alınması, (vii) blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma, (viii) kıyı bankacılığı, şekillerinde olmaktadır. 2001 sonrasında yabancı sermayenin bankacılık sektörüne gelişinde, banka satın alma, blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma ve İMKB’de banka pay senetleri satın alma yoluyla olmuştur. Önceki dönemlerde ise, katılım yolu veya örgütlenme formu, muhabirlik, şube açma, irtibat bürosu kurma, temsilcilik, mevcut şubeyi bağımlı banka şekline dönüştürme yolları ile olmuştur (Akgüç, 2007: 12–13). 

2003 yılındaki yeni yasayla, yabancı sermayeli yatırımlar önündeki akla gelebilecek tüm kısıtlamalar kaldırılmış ve böylelikle Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisiyle bütünleşme süreci tamamlanmıştır. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi siyasi boyutta Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinin nasıl sonuçlanacağı dikkate alınmaksızın Avrupa Birliği merkezli geniş Avrupa ekonomisinin bir uzantısı biçimine dönüşmüştür (Akçaoğlu , 2005: 3). 

2001 bankacılık krizinin bankaların değerleri üzerine etkisi, izlenen özelleştirme politikası, finans sektöründe birleşme ve satın alma eğilimleri yabancı sermayenin bankacılık sektörüne geliş ve örgütlenme şeklini etkilemiştir. Takip eden 2005 yılından itibaren yabancı bankaların Türk bankalarına ilgileri de giderek artmaya başlamıştır (Çelik ve Ürünveren, 2009: 44). 

2001 yılından sonra bankaların risk yönetimi uygulamalarının yönetim boyutu ve teknik yeterlilikleri konusunda önemli çalışmalar yapılmıştır. Bankacılık sektöründe geleneksel denetim yaklaşımından risk odaklı yaklaşıma geçilmesi ile birlikte düzenlemelere dayalı denetim yanında piyasa denetimi de önem kazanmıştır. Yatırımcılar ve kamuoyu tarafından bankaların faaliyetlerinin daha kolay izlenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla muhasebe standartları, raporlama ve kamuoyuna bilgi verilmesine yönelik uygulamalar çok daha etkin hale getirilmiştir. Bankacılık Kanunu’nda risk yönetimi konusunda uluslararası gelişmeler ve uygulamalara uyumlu düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler çerçevesinde bankalar modern risk yönetimi sistemleri kurma yolunda önemli adımlar atmışlardır. Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS - Bank for International Settlements) bünyesinde faaliyet gösteren ve gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ve banka denetim otoriteleri yetkililerinden oluşan Basel Bankacılık Denetim Komitesi (BCBS- Basel Committee on Banking Supervision) tarafından 1988 yılında banka sermaye yeterliliklerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi hususunda yayımlanmış olan Basel Sermaye Uzlaşısı’na (Basel-I) ilişkin köklü değişiklikler getiren Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel-II) Haziran 2004’de yayımlanmıştır. Ülkemizde de Basel-II ile getirilen hususlara ilişkin altyapı unsurlarının (risk yönetimi sistemleri, kurumsal yönetişim sistemleri, muhasebe, bilgi sistemleri, vb.) uluslararası gelişmelere paralel olarak Türk bankacılık sektöründe de tesis edilmesi yönünde çalışmalar 2002 yılında başlatılmıştır. Basel-II hakkında bankacılık sisteminin bilgilendirilmesi, söz konusu düzenlemeler konusunda bankacılık sisteminin görüşlerinin dile getirilmesi ve ortak bir strateji belirlenmesi amacıyla Mart 2003 tarihinde BDDK yetkilileri ile çeşitli bankaların risk yönetiminden sorumlu üst düzey yöneticilerinin katılımıyla Türkiye Bankalar Birliği bünyesinde Basel-II Yönlendirme Komitesi tesis edilmiştir. Komite ile Basel-II’ye geçişe yönelik çeşitli konu başlıklarında çalışmalar yapılmıştır. Diğer taraftan, Basel-II’ye hazırlık sürecinde etkin bir tartışma platformunun oluşturulması ve Basel-II’ye yönelik çeşitli teknik hususlarda çalışmalar yapılması amacıyla BDDK, Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası, SPK, TBB ve münferit banka yetkililerinin katılımıyla Basel-II Koordinasyon Komitesi tesis edilmiştir. Basel-II Yönlendirme Komitesi’nin en önemli çalışmasından biri Basel-II’ye geçiş sürecinin etkin bir şekilde planlanmasına yönelik olarak banka görüşleri alınmak suretiyle "Basel-II’ye Geçişe İlişkin Yol Haritası"nın hazırlanması olmuştur. Rapor BDDK tarafından Mayıs 2005’te kamuoyuna açıklanmıştır (50.Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi, 2008: 47–48).

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005