Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Gelirin Vergilendirilmesinde Global Eğilimler

Dünya ticaretinde son yıllarda gözlenen globalleşme ve elektronikleşme beraberinde gelir vergisi ve kurumlar vergisinin genel kabul gören kurallarının yeniden ele alınıp değerlendirilmesini gerektirmiş bulunmaktadır. Bu kuralların açıklığa kavuşması, hem gelir ve kazanç elde eden mükellefler, hem de bu konuda gelir kaybına uğramak istemeyen devletler yönünden önem arz etmektedir (TOBB, 2001, s.8-9).

Uluslar arası ekonomik ilişkiler yönünden global sorun teşkil eden başlıca konular, şirketlerin iş merkezinin belirlenmesi ile yeni gelir türlerinin ortaya çıkışının karşısında, gelirin tanımlanmasıdır. Kurumlarda iş merkezinin belirlenmesi sorunu, kurum kazancının hesaplanması, transfer fiyatlandırması, ülkede yerleşik olmayan dar mükelleflerin vergilendirilmesi, bu mükelleflere kazançlarının affedilmesinin mümkün olup olmadığı konularını içerirken, gelirin tanımlanmasında elektronik hizmetler, know-how, royalti gelirleri ile ilgili konular ön plana çıkmaktadır 

Globalleşmede vergileme yetkisinin ait olduğu ülke belirlenirken, bu küreselleşmede en önemli rolü oynayan çok uluslu kurumların merkezinin tespiti oldukça hayati niteliktedir. Türk kurumlar vergisi sisteminde de kabul edilen kurala göre 'kurumun işlerinin bilfiil toplandığı yer' uluslar arası ilkeler itibariyle, merkezi yönetim ve denetimin gerçekleştiği, en üst düzeyde yönetim kararlarının alındığı yer olarak tanımlanmaktadır. Bu yer genelde kurum yönetim kurulunun toplandığı yerdir. Ne var ki teknolojik gelişmeler sonucu, video-konferans ya da e-maii aracılığı ile gerçekleştirilen sanal toplantılarda, bir kurum birden çok ülkede faaliyet gösteriyor sayılabilrnekte, bu da çifte vergilendirmeye yol açmaktadır. 

Bu çalışmanın diğer bölümlerinde ele alınan transfer fiyatlandırması ve mukim olmayan satıcıların, daimi temsilci ya da uzaktan satış yoluyla yaptıkları satış hacminin artması, gelir ve kurumlar vergisindeki tam mükellef, dar mükellef ayırımını güçleştirmektedir. 

Gelirin tanımlanması açısından, örneğin yayın, fotoğraf, video, bilgisayar yazılım ürünlerinin elektronik olarak satılmasının, bir dijital mal ve hizmet satışı mı yoksa bir royalti ya da telif hakkı ödemesi mi olarak mütalaa edilmesi gerektiği tartışmalıdır. OECD ülkeleri bu gelişmeler karşısında.

i) Transfer fiyatlandırması ilkelerini elektronik ticaret konusundaki gelişmeleri içerecek şekilde değiştirmek istemektedir.

ii) Web-sitesi ya da sunucunun, sürekli işyeri olarak kabul edilip edilmemesini tartışmaktadır

iü) Dijital ürünlerin uluslar arası işlemlere konu olması halinde, royalti. hizmet satışı ya da kiralaması olacağı konusunda bir rehber düzenlenmesini planlamaktadır.

Tüketimin Vergilendirilmesinde Global Eğilimler 

Bilindiği gibi vergilendirilecek kaynak ile ilgili iki temel teorik tartışma mevcuttur. Bunların birincisi gelir mi tüketim mi vergilenecektir. İkincisi, tüketim vergilemesinde, yurt içinde tüketilen mallar mı, dış ticarete konu olan mallar mı (ithalat mı) vergilendirilecek tartışması ağırlık kazanmaktadır (TOBB, 2001, s.43-45). 

Vergi yükü dağılımında adalet açısından yapılan tartışmalarda tüketim vergilemesinin gelir vergilemesine oranla daha regresif nitelikte (azalan oranlı) olduğu zira tüketim vergilemesinde artan oranlılığın uygulanmadığı, ya da uygulanamadığı şeklindeki yaygın kanaat belli ölçüde değişmektedir. Bunun sebebi katma değer vergisi ya da perakende satış vergisi gibi genel satış (tüketim) vergilerinin statik değil de yaşam boyu tüketim bileşimi açısından bakıldığında sanıldığından sanıldığının aksine ric'i (azalan oranlı) karakterinin fazla olmadığı ve gelir bölüşümünü bozmadığı tespit edilmiştir. Öte yandan gelir vergisi yerine ikame edilmek istenen Kaldor tipi harcama vergisinin de vergi yönetimi açısından güçlükleri verginin sisteme sokulmasını engellemektedir. (Nitekim, bu vergi ile ilgili son yıllarda İsveç'te kurulan Lodin Komisyonu da böyle bir verginin uygulanamayacağı sonucuna varmıştır.). Dolayısıyla gelir-tüketim vergilemesi dengesinde, gerek etkinlik gerek adalet açısından geleneksel tartışmaların ötesine geçilemediği görülmektedir. Genel gözlem, gelişmiş ülkelerde gelir (özellikle sosyal güvenlik vergilerinin ağırlık taşıdığı), buna karşılık gelişmekte olan ülkelerde tüketim vergileri içinde özellikle, Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO), ASEAN, NAFTA ve Mercousur gibi bölgesel örgütlere ve gümrük birliklerine katılım ve bilaterel anlaşmalar sebebiyle dış ticaret vergilerinin ağırlığının azalması, bunu telafi amacıyla yurt içi tüketim vergilemesine yüklenilmesi eğilimi gözlenmektedir. 

Günümüzde 116 ülkede uygulanan genel tüketim vergisi olan katma değer vergisi (KDV) ile ilgili temel sorun, bu verginin yapı ve tasarımının etkinlik ve adalet açısından uygunluğu ile ilgilidir. Bu vergide zor vergilenen kesimlerin varlığı indirim hakkı tanınan işlemlerdeki kısıtlamalar, tüketim tipi KDV uygulamasındaki sapmalar vergideki katmerleşmeyi (şelale etkisini) artırmakta, bu vergiden beklenen yarar sağlanamamaktadır 

KDV'de çoklu oran yapısının benimsenmesi, yük dağılımında adalet amacına hizmet etmesine karşın, vergi yönetimi açısından ciddi güçlüklere yol açmaktadır. Nitekim KDV uygulayan çok sayıda az gelişmiş ülkede bu konuda yönetim maliyetlerine katlanılmaktadır. Bu konuda standart oran dışında en fazla liste ve bağlı oran yapısı benimseyen ülke Kolombiya'dır (Altı çeşit oran). 

Yurtiçi özel tüketim vergilerinde ise bu vergi konusu olan mal ve hizmetlerde seçici (selektif) davranmak ve özellikle topluma negatif dışsallık yükleyen malları vergi konusu olarak seçmek önem arz etmektedir. Talep esnekliği düşük, toplumsal bağımlılığı yüksek bu özel mal ve hizmet vergilerinde iyi bir vergi yapısının özellikleri dar bir tabandan, düşük yönetsel maliyetlerle büyük hasılat toplanmasına bağlıdır. Optimal mal vergilemesinin etkinlik açısından talep esnekliklerinin tersi ile orantılı olması gerektiği kuralından hareketle tütün, alkollü içkiler ve motorlu araçların bu vergiye uygun konular olduğu anlaşılmaktadır.

 Gümrük vergilerinde ise, belirtilen dış ticaret liberalizasyonunun etkileri son döneme yansımış bulunmaktadır. Bu vergilerle ilgili iki temel sorun gözlenmektedir. İlkinde ithalat gümrük vergilerindeki indirimlerin, sektörler arasındaki etkin koruma ile ilgili nispi hadlerde istenmeyen değişikliklere yol açmaması sağlanmalıdır. Bunun içinde gümrük tarifelerindeki indirimlerde, farklı indirimler yerine aynı oranda yapılacak indirimler tercih edilmelidir. İkincisi, gümrük vergilerindeki indirimin doğurduğu gelir kayıplarının telafi edilmesi gereğidir. Burada da üç şey yapılabilir. KDV'nin oranları artırılabilir 

özel tüketim vergisinde telafi edici düzenlemeler öngörülebilir ya da gümrük vergilerindeki istisnaların kapsamı daraltılabilir

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005