Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Devletin Kobi Politikalarında Öncelikli İki Sorunu

Ülkemizde devletin, kendi içinde uyumlu sistematik bir KOBİ poli­tikasının olduğu söylenebilir mi ? Kuşkusuz bu soruya olumlu bir yanıt ve­rilemez. Bizde KOBİ'lere dönük politikalar değişik kamu kuruluşlarınca biribirinden farklı yaklaşım ve anlayışlarla sürdürülür. Her kamu kurumu yada ilgili kuruluş konuya kendi anlayış ve benimsediği model çerçevesinde yaklaşır. Kimileri KOBİ'lere dönük politikalarını Almanya modeli bağlamında oluştururken kimileri Fransa, kimileri Japonya mod­elinden alıntılarla öneriler geliştirir, çözümler getirirler.

Farklı modellere dayalı bu çözüm önerileri ve uygulamalar arasında rasyonel bir bütünlük sağlanamadığı içindir ki bir kargaşadır, sürer gider. 

Herşey bir yana, KOBİ tanımında bile ortak bir anlayış yoktur. Türkiye Halk Bankasına göre çalışan sayısı 250'den az olan ve kanuni defter kayıtlarında arsa ve bina hariç makine-teçhizat, tesis, taşıt araç ve gereçleri, döşeme ve demirbaşlarının toplamı net 950 Milyar TL'sını aşmayan fir­malar KOBİ sayılırken, KOSGEB'e göre 1-50 arası işçi çalıştıran sanayi işletmeleri küçük, 51-150 arası işçi çalıştıran sanayi işletmeleri orta ölçek­li sayılır. TOSYÖV'e göre, 1-250 işçi çalıştıran işletmeler KOBİ olarak kabul edilir. Hazine Müsteşarlığı ise "Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Yatırımlarında Devlet Yardımları Hakkında Karar" bağlamında, bağımsız nitelikteki veya sermayesinin en fazla %25'i büyük işletmelere ait olan, imalat ve sanayi sektöründe faaliyette bulunan işletmelerden; kanuni defter kayıtlarında arsa ve bina hariç, makine ve teçhizat, tesis, taşıt araç ve gereçleri, döşeme ve demirbaşları toplamının net tutarı 950 Milyar TL'nı aşmayan, 50 ila 250 işçi çalıştıran işletmeleri orta ölçekli, 10 ila 49 işçi çalıştıran işletmeleri küçük ölçekli, 1 ila 9 işçi çalıştıran işletmeleri mikro ölçekli işletme (KOBİ) olarak nitelendirmektedir. 

Devlet İstatistik Enstitüsü ise, istatiksel çalışmalarında işletme ölçeğiyle ilgili herhangi bir tanıma bağlı kalmazken, TOBB, KOBİ tanımına ilişkin olarak hazırladığı yasa taslağı önerisinde; mikro işlet­meleri, 10'dan az işçi çalıştıran, yıllık satış cirosu 1 milyon Euro karşılığı

TL'nı veya yıllık bilanço değeri 1.4 milyon Euro karşılığı TL'nı geçmeyen, bağlı işletme şeklinde bir şirketler grubu içinde yer almayan veya işçi sayısı ile ciro ve bilanço değeri bakımından sayılan koşullan taşıyan bir şirketler grubu içinde bağlı işletme şeklinde yer alan işletmeler şeklinde tanımlamış, küçük işletmeler için işçi sayısının 50'den az, yıllık satış ciro­sunun 9 milyon Euro veya bilanço değerinin 10 milyon Euro karşılığı TL'yi geçmemesi koşulunu öngörmüştür. TOBB'un yasa taslağı önerisinde, Orta Büyüklükteki İşletmeler için aynı bazda öngörülen rakamsal değerlerin, işçi sayısı bakımından 250'nin, satış cirosu yönünden 50 milyon Euro'nun veya bilanço değeri bakımından 43 milyon Euro'nun altında bulunması gereği vardır.

Değinilen bütün bu tanımların yanı sıra ülkemizde çeşitli kuruluşlarca geliştirilmiş daha değişik tanımlar da vardır. 

Ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeylerine göre, biribirinden farklı KOBİ tanımı yapmaları kuşkusuz mümkün ve doğaldır. Ancak ulusal bazda, konuyla ilgili kavram birliğinin sağlanma gereği de açıktır. Yukarıda değinilen KOBİ tanımları, esas itibariyle sektör ve istihdam edilen işçi sayısı ölçütüne dayalıdır. Dayandığı bu kriterler dikkate alındığında, tüm KOBİ tanımlarının KOS (Küçük ve Ortaboy Sanayi) işletmesi kavramı ile sınırlandırılarak belirlendiği görülür. KOSGEB Yasasında yer alan, mevzu­atımızdaki yegane KOBİ tanımı da KOS işletmesini referans göstermekte­dir. Oysa imalat sanayii sektöründe ölçek ekonomisi önemlidir ve KOS işletmelerinin verimli olarak çalışabilmeleri genelde, yan sanayi birimleri biçiminde organize olmalarıyla yakından ilgilidir. 

Burada asıl önemli olan ve üzerinde durulması gereken, hizmet sektörü alanında faaliyet gösteren KOBİ'lerdir. Kuşkusuz bunlar tanımsal unsurlar göz önüne alındığında KOS işletmesi değildir. Zaten KOBİ'leri sanayi sek­törü ile sınırlandırarak ve KOS işletmeleri ile özdeşleştirerek dar bir alana hapsetmek, gelişen dünya koşullarına ve özellikle sanayi ekonomisinin yerini almakta olan bilim-teknoloji ekonomisine terstir. Bu tersliğin gider­ilme gereği açıktır. Bunun için önce KOSGEB yasasındaki bu yetersiz tanım değiştirilmelidir. İdeal tanıma, sanayi sektörünün yanına yalnızca hizmet sektörünü ilave etmek suretiyle de ulaşamayız. Burada bir önemli unsuru daha kavrama dahil etme gereği vardır. Bu ise bilgi ve teknolojidir. Çağımızda değişen üretim modelleri ve önem kazanan yeni üretim fonksiy­onu karşısında, bilginin önemi her geçen gün giderek artmakta ve bilgi toplumuna geçiş sürecinde ekonomide ve rekabette temel belirgin unsur bilgi ve teknoloji olmaktadır. Bu nedenle, teknolojik içeriği yüksek üretim yapan veya elektrik, elektronik, mikroelektronik, telekomünikasyon gibi faaliyet gösterdiği sektörler yönünden üretimin teknoloji içeriği zaten yüksek olan ve çalıştırdığı işçi sayısı 150'in altında olan işletmelerin sektör ayırımı yapılmaksızın KOBİ olarak nitelendirilmesi, çağımızın gereklerine ve özellikle yeni üretim fonksiyonuna daha uygun düşecektir. 

Yığın üretim yerini esnek üretime, klasik üretim fonksiyonu yerini yeni üretim fonksiyonuna, mekanizasyon yerini otomasyona terk ederken, yani özetle büyük işletmelerin yerini küçük ve orta boy işletmeler alırken doğaldır ki, KOBİ tanımına bütün bu değişimin ana nedeni olan bilim ve teknoloji unsurunun da dahil edilmesi gerekmektedir. 

Devletin KOBİ politikasında öncelikli olarak dikkate alınması gereken ikinci sorun ise vergi ve vergilendirmedeki desteklerle ilgilidir. Ülkemizde KOBİ'lerin geliştirilmelerine yönelik destek ve teşvikler denilince genelde ilk akla gelen finansman konusudur. Oysa finansman kadar belki de ondan daha önemli bir diğer konuda vergilendirmeyle ilgili önlemlerdir. Bugün KOBİ'lerin desteklenmesi bağlamında finansman, finansal altyapı, çağdaş üretim ve teknoloji yöntemleri, nitelikli işgücü temini, dışa açılma ve ulus­lararası işbirliği konularında pek çok çalışma yürütülürken, maalesef vergi ve sosyal güvenlik konularında KOBİ destek politikaları bağlamında her­hangi bir özel önlem ve çaba söz konusu değildir. Özellikle vergi uygula­malarında KOBİ'leri destekleyici özel düzenlemeler yapılmamış ve KOBİ'lerin büyük işletmelerle aynı vergisel kurallara tabi tutulmaları uygulamalarına aynen devam edilmiştir.

Çağdaş batı ülkelerinde KOBİ'ler için uygulanan, Kurumlar Vergisi indirimi, KDV indirimi, yatırım indirimi, mesleki vergi muaflığı teşvikleri oldukça yaygın ve etkindir. Örneğin Almanya'da KOBİ'ler için kurumlar vergisi oranı %50'den %45'e, gelir vergisi oranı %53'den %47'ye düşürülmüştür. İngiltere'de 1987 yılında buyana KOBİ'ler sadece %30 kurumlar vergisi ödemektedirler. Almanya'da KOBİ'lere devletçe sağlanan teşviklerin %61'i, İtalya'da ise %40'ı vergi indirimi şeklinde sağlanmaktadır. 

Türkiye'de maalesef Vergi İdaresi KOBİ'lerin önemini henüz benim­seyebilmiş değildir. Bütün dünyada vergisel teşvikler en etkili özendirme araçlarıdır. Ülkemizin bu araçlardan yararlanamaması çok önemli bir eksik­liktir. Bu çalışmalara çağdaş batı standartları referans kabul edilerek bir an önce başlanmalıdır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005