Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Kadar Türkiye’nin Milli İktisat Konusundaki Faaliyetleri 

Osmanlı İmparatorluğu'nda millî iktisat ve tasarruf konusundaki ilk ciddi girişimlere İÜ. Selim döneminde başlandı. III. Selim tahta çıkağı zaman, İmparatorluk Rusya ve Avusturya ile savaş halindeydi. Hazine çoktan beri boşalmış bulunuyordu. Bu sebeple savaş sona erdik­ten sonra bir bütün olarak ele aldığı reform programında iktisadî alana büyük önem verdi ve bu konuda lâyihalar hazırlattı. Bunların arasında en önemlisi Tatarcıkzâde Abdullah Molla Efendi'nin lâyihasıdır(1). Abdullah Molla Efendi Avrupa Emtiasına İmparatorluğa verdiği za­rardan oldukça dert yandı. Bilhassa lâyihasının 3. maddesinde bu hususu ifade ederek par­anın dışa akışına sebep olan üç israf noktasını şu şekilde belitti: 

1- "Batı'dan gelen elmas,

2- Rusya'dan gelen kürk ve diğer deri mamulleri,

3- Halep, Şam, Diyarbakır, Bursa ve diğer bazı vilayetlerimizde rahatlıkla üretilmesine rağmen Hindistan'dan getirilen şal, v.b tekstil ürünler". 

III. Selim'e rapor sunanlardan Defterdar Şerif Efendi de genel olarak Tatarcıkzâde'nin değindiği konuları vurguladı. 

Bunun üzerine III. Selim, başta yurt dışına gönderilen hediyeler olmak üzere lüks eşyanın imparatorluğa girişini yasakladı. Yerli malına önem vermeye başladı. III. Selim'in bu tür bir uygulamayı yürürlüğe koymaya başlamasından kısa bir süre sonra Avrupa ülkeleri de benzer önlemler aldı. Çünkü bu dönemde İngiltere tekstil sanayinde oldukça gelişmiş ve başta Avrupa ülkeleri olmak üzere kendisine yeni pazarlar aramaya başlamıştı. Bundan dolayı Fran­sa 1825' ten başlayarak bazı tekstil ürünlerinin ülkesine girişini yasakladı. Fransa'yı Almanya ve Avusturya-Macaristan imparatorluğu takip etti. Hatta Avusturya-Macaristan imparatorluğu 1833'de yürürlüğe koyduğu bir tarife ile 1600 kalem mala ağır ithal vergisi koydu. 69 çeşit eşyanın da ülkeye girişini tamamen yasakladı. Rusya'da aynı yolu takip ederek aynı tarihten itibaren 300'ü aşkın malı, ithali yasak emtialar arasına aldı. Avrupa ülkeleri bu tür önlemlerle yerli sanayilerini korumaya çalışırken Osmanlı Devletinde, III. Selim ve II. Mah­mut'un bütün çabalarına rağmen kapitülasyonlar, iç isyanlar, Yunanistan ve Mehmet Ali Paşa olayları gibi sebeplerden dolayı yerli malını koruma ve yerli sanayiyi kurma projelerinden iste­nilen netice almamadL Sadece gümrük alanında % 3 lük durum muhafaza edilebildi. Bu fırsatı ganimet bilen ingiltere gözlerini Osmanlı Devletfne çevirdi. 16 Ağustos 1838 tarihinde Os­manlı Devleti'ne sağladığı ufak tefek siyasî destekler karşılığında oldukça geniş ticari imtiyaz­lar kopardı. Bunu diğer ülkelerin elde ettiği imtiyazlar izledi.  

Tanınan ayrıcalıklardan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda yerli müteşebbisi ve emtiayı korumak oldukça zorlaştı. Me­sela yeni oluşumu eleştiren Namık Kemal "Bir tek fabrikamız yok, bir anonim şirket büe kura­cak durumda değiliz" derken. Alman yazar Hagemeister, 1841 yılındaki Osmanlı ekonomi­sinden bahsederken şöyle dedi: "Eski zamanlarda Avrupa ülkeleri değerli kumaşları Türkiye'den alırlardı. Şimdi ise Türk fabrikaları yalnız yabana müşterilerini kaybetmekle kal­mamış kendi ülkelerinde, kendi mallarından daha ucuz ve daha iyi olan mallarla rekabete girişmek zorunda kalmışlardır. Bu durum fabrikaların büyük ölçüde azalmasına yol açtı. Bunlar doğruydu. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu'nda 18. y.y. da başlayan batılılaşmaya para­lel olarak yabana mamullerin kullanılması elit tabakada oldukça artmıştı. Bunun farkında olan Batılılar Osmanlı pazarlarını ele geçirmek için ürettiklerini, doğunun zevk ve zerafetine uygun, fiyatlarının da Osmanlı topraklarında üretilenlerden daha ucuz olmasına itina gösterdiler. Rekabete, daha ziyade Osmanlı sanayinin temelini teşkil eden tekstil sahası maruz kaldı. Sonuçta Batı'nın bu politikası Osmanlı ekonomisini yarı sömürge durumuna soktu. Bu durum yerli sanayi birikimini olumsuz yönde etkiledi. Yerli sanayiyi kurma gayretleri de sonuç ver­medi. Mesela 1830-1840 yılları arasında Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın teşebbüslerine bakılarak istanbul ve çevresinde ayakkabı ve askeri malzeme fabrikaları açıldı. Devlet fon­larına ve yönetimine dayanan bu işletmeler ithalatın yarattığı rekabete dayanamadığından ka­pandı. Ama yerli sanayici ve üreticinin desteklenmesinden vazgeçilmedi. 

1850li yılların başından itibaren esnafın durumunu iyileştirmek gayesiyle yeni bazı ted­birler alındı. Bunlardan bazılarını şu şekilde özetlemek mümkündür. 

a) Tanzimat"ın ilanından itibaren sanayi sahasında başarılabilenleri Avrupa ülkelerine göstermek ve bu arada ihracatı arttıracak girişimlerde bulunmak için uluslararası sergilere katılmak. İmparatorluk bu amaçla UM 1851 Londra sergisi olmak üzere 1855 Paris ve 1862 de ikinci Londra sergisine katildi. Sanayileşmiş Avrupa Devletleri sergilere kendilerine yeni pazarlar aramak için katılırken Osmanlı İmparatorluğu sergilerde hammadde kaynaklan ve tarım ürünleri bakımından büyük bir potansiyele sahip olduğunu gösterdi 

b) İmparatorluk içinde üretilen malların kalite, çeşit ve fiyatlarım görmek, üreticinin so­runlarını tesbit etmek, başarılı üreticileri ödüllendirmek ve iç pazarı canlandırmak için İstanbul'da bir sergi açmak. Bu amaçla Avrupa'daki benzerleri örnek alınarak 1863 de İstanbul'da uluslalararası nitelikte "Sergi-i Umumi-i Osmanî" açıldı. 

c) Sanayici ve iş adamlarının sorunlarım tesbit etmek ve bu alanda çeşitli çalışmalar yap­mak üzere "îslah-i Sanayi" komisyonu kurmak. 

d) İç piyasada ihtiyaç duyulan kalifiye elemanı yetiştirebilmek gayesiyle sanayi mektep­leri açmak. 

Alınan tedbirlerde kısmen başarılı olundu. Ancak yapılan reformlar sonucunda halkın ihtiyaçları değişmeye başladığından eski sanayin temelleri sarsıldı. Yeni sanayi kolları da isteni­len neticeyi vermeyince iktisadî çöküntü biraz daha hızlandı. Yeni sanayi kollarının kurula­mayışı ve kurulabilenlerden de istenilen neticelerin alınamayışının başlıca iki sebebi vardı. Bunlardan birincisi yeteri kadar kaliteli elemanın yetiştirilememesi ikincisi de yeterli sermaye­nin bulunamamasıdır. Bu sebeple Tanzimat döneminin ikinci yansında yerli malı konusunu canlandırmaya çalışan Mithat Paşa bir taraftan eleman yetiştirilmesine, çalıştı, diğer taraftan kredi müessesesi olarak banka kurma girişiminde bulundu Bu konudaki ilk adımını Tuna Valiliği döneminde attı. Üretim kooperatifçiliğini kredi kooperasyonu ile birleştirdi. Bölgenin kalkınması ve dar gelirli üreticiye kredi vermek gayesiyle "Memleket Sandıklarını" kurdu. 1868 de Devlet şurası reisliğindeyken fikirlerini merkezi yönetimde savundu. Bilhassa Suriye Valiliği döneminde "yerli malı" politikasına yeni boyutlar kazandırdı. Buradaki çalışmalarının bir kısmını şu şekilde özetlemek mümkündür; 

A- Yerli malı endüstrisinin kurulması ve korunmasını sağlamak, 

B- Yerli malının revaç ve rağbetini arttırmak,

Mithat Paşa yerli malı üreten endüstrinin kurulması ve korunması için de şu tedbirleri aldı:

1 - Hama ve Trablusşam'da bulunan dokuma ve ipek tezgâhlarının İslahı

2- Şam'da büyük bir fabrika açarak en lüzumlu olan patiska, Amerikan bezi ve pamuk­lularını dikmek için iplik, makara ve boya imalathanesini açmak.

3-  Avusturya'dan getirilen mühendis ve ustabaşıların yardımlarıyla yerli ustaları yetiştirmek.

4- Masraflarını kendi gelirleriyle gideren sanayi mektebi açmak.

5- Atölyelerde kullanılacak malzeme için iptidai maddeler üreten debbağ (deri) ve kereste fabrikaları açmak

6- Trablusşam'da yeni bir hapishane yaptırmak. Burada suçluları eğitip meslek sahibi yaparak hapishaneyi aynı zamanda hakiki bir imalathane haline çevirmek.

7- Şam'da cam ve porselen imalına başlamak

8- Suriye'nin mozaikçilerini zamanın modası ile üretim yapabilecek bilgi, beceri ve mal­zeme ile donatmak 

Revaç ve rekabeti arttırmak için de şu önlemleri aldı: 

1 - Devlet daireleri ve okullarında çalışan ve okuyanlara yerli kumaştan elbise giydirmek  (yerli giyen halkın devlet dairelerinde işlerini daha çabuk gördürmek ve onlara mümtaz mua­melede bulunmak)

2- Yerli malı ile döşeli olmayan evlerden gelen daveti kabul etmemek (Bunu kendisi ka­bul etmediği gibi üst düzey memurlarına da kabul ettirmezdi).

3- Bütün devlet dairelerini yerli mali ile döşemek,

4- Yerli sürahi, tabak ve testi kullanmayan evlerden gelen daveti kabul etmemek, me­murlarına ettirmemek. 

Mithat Paşa'nın yerleştirmeye çalıştığı bu model onun boğdurulmasıyla ya tamamen bo­zuldu ya da amacından saptırıldı 

Osmanlı İmparatorluğu'nda yerli malı ve yerli üretimi desteklemeye yönelik politikalar II. Meşrutiyet döneminde yeniden ciddi bir şekilde ele alındı. Ne var ki bu dönemde de aralıksız devam eden savaşlar ve ayaklanmalardan dolayı iç pazarlara canlılık getirilemedi. Yeni sanayi kolları kurulamadı ve sermaye biriktirme girişimleri sınırlı kaldı. Bu sebeple bu dönemde de işletmeye açılan müesseselerin çoğu gayrimüslimlerin veya onları destekleyen ya­bancıların denetimine girdi. Nitekim Alman Dahiliye Nezareti bu gerçeği 1913'de ülkesine şöyle rapor etti: ".. .Sanayiciler arasında Türkler yer almamaktadır. Son yıllar Türkler'in bu tür işlere katılmalarına elverişli olmasına rağmen, sadece ismen bu girişimlere katılmaktan ileri gidememiştir. 

1913 de ittihat ve Terakki'nin tam olarak iktidarı ele geçirmesiyle bu yapı bir miktar değişti. İttihat ve Terakki'nin 1908 de Devlet yönetimine ilk adımını attığı zaman belirgin bir ekonomik politikası yoktu. Fakat kısa bir süre içinde siyasi politikasına parelel olarak ekono­mik alanda da Avrupa'nın malı boyunduruğundan kurtulmak için millî bir ekonomi ve millî bir burjuva sınıfı oluşturma gayretlerine girdi. İttihatçıların bu politikası Cumhuriyet döneminin iktisadî politikasına da öncülük etti.

İttihatçıların genel olarak ithal mallarına karşı örgütlenip yerli malı kullanma politikasına hız verdikleri tarih, Avusturya'nın Bosna ve Hersek! işgal ettiği tarihle birlikte başlatılabilir. îşgalden sonra Avusturya'ya karşı herhangi bir diplomatik önlem almayan İttihat veTerakki Cemiyeti bu ülkeye ait mallara ve bu mallan satan mağazalara karşı örgütlü bir şekilde boykotu başlattı.  

Boykot esas itibarıyla ithal mallarının aracısı olan gayrimüslim tüccarlara zarar ve­rirken Türk tüccarlarının işine yaradı. Avusturya'dan gelen fesin yerine Anadolu'da imal edi­len feslerin alması da bu döneme rastladı. Ancak belli bir gelir seviyesi olan insanlar Avrupa mallarının gösterişine aldanarak yerli mallarına gereken ilgiyi göstermediler. Bu ilgisizliği dile getirenlerden biri olan Celâleddin Sudî "Ecnebilerin süslü yaldızlı, fantazi eşyalarını, sırf ot ve pamuktan ibaret olan kumaşlarım, hile ve terkipleri muzur ve sihati ihlal eden ve memleketlerinde saldırmayıp gönderilen mekûlatam (yenecek şeyleri) almayı taahhüt edelim... Biz onların süslü fakat hileli eşyalarına aldanarak kendi mamulatımıza rağbet etmiyoruz... Ecnebilerin on paralık malım almakla vatandaşlarımızın hakkım ketm etmiş oluyoruz... dedi. Bunun üzerine İttihat ve Terakki Cemiyeti yerli malı konusunda halkın aydınlatılması için Yeni Mec­mua, İktisadiyat Mecmuası, Türk Yurdu gibi dergilerin aracılığıyla iktisadî düşüncelerini de açıklamaya başladı İktisadî milliyetçiliği savunan girişimci örgütler kurdu. Bunların arasında yer alan "İstihlak-i Umumi-i Tensik ve Menafi-i Milliye-i îktisadiye-i Müdafaa Ce­miyeti, Cemiyet-i Müteşebbise, Ticaret ve Ziraat ve Sanayii Cemiyeti Milliyesi ve Millî Fabrikalar Cemiyeti çeşitli özellikleriyle tezimizin konusunu oluşturan "Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti'' ne öncülük etmiştir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005