Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İkincil Pazarlar 

İkincil pazarlar, daha önce de değinildiği gibi birincil pazarda işlem görmüş fınansal varlıkların tekrar alınıp satıldıkları pazarlardır. Bu pazarlar menkul kıymetler borsaları ile serbest pazarlardan oluşmaktadırlar. İkincil pazarda yatırımcılara menkul kıymet alım satımında hizmet veren birey ve kuruluşlar kendi nam ve hesaplarına alım-satım yapan tüccürlar (dealer) ile komisyon üzerine aracılık görevi gören brokerler (komisyoncular) dır. Pazarın kuralları, işleyişi ve organizasyonu her ülkenin gereksinmeleri ve tarihsel gelişmesine göre farklılıklar göstermekle birlikte, işleyiş ve organizasyon yapısına ilişkin benzerlikler gözlenmektedir. Kitabımızın bu Ayrımında serbest ve organize sermaye pazarları tanıtılacaktır. 

Serbest Sermaye Pazarı 

Serbest sermaye pazarı deyimi ile, fınansal varlıkların alınıp satıldığ bir pazar yeri değil, fakat menkul varlık alım ve satımının yapılış şekli anlatılmak istenmektedir. Bu pazar fınansal varlık alım-satımının yapıldığı her yerde oluşmaktadır. Alım-satım belirli bir bölgeyi içine alabileceği gibi bütün ülkeyi ve hatta diğer ülkeleri de kapsamına alabilmektedir.

Serbest sermaye pazarında alım-satıma aracılık yapan bireyler, genel olarak aracı kurumlar olarak bilinirler. Bunlar, pazarda iki şekilde görev görmektedirler. Birinci şekil ajan veya komisyoncu sıfatı ile alım-satıma aracılık yapmak, ikinci şekil ise tüccür (dealer) sıfatı ile kendi hesaplarına fınansal varlık alım ve satımı ile uğraşmaktır. 

Serbest sermaye pazarında menkul kıymetlerin fıatları pazarlıkla (istem ve sunu Hatlarının bildirilmesi sonucu) oluşur. Bir fınansal varlığı kendi hesabına veya komisyoncu sıfatı ile müşterisi hesabına satın almak isteyen bir firma, o menkul kıymet için vereceği fıatı bildirir. Bu fıata istem fıatı (bid price) adı verilir. Satış için yapılan fiata ise sunu fiatı (asking price veya offering price) denilmektedir. Sunu fıatı ile istem fiatı arasındaki fark (spread) sunuda ve istemde bulunan aracı kurumlar arasında pazarlık yapılarak sıfıra indirilebilirse alım satım gerçekleştirilmiş olur. 

İkincil serbest pazarda kendi hesaplarına çalışan tüccarlar çeşitli finansal varlıklar için stok oluştururlarken, ajanlar veya komisyoncular, alım-satıma komisyon karşılığı aracılık ettiklerinden stoka sahip olmaları için bir neden bulunmamaktadır. Ancak, tüccarlık ile komisyonculuk sıfatlarının çoğu kez aynı firmada birleştiği görülmektedir. 

Serbest pazarda alım ve satımlar toptan ve perakende olabilir. Bir firma diğer tüccarlara stokundaki menkul varlıkları toptan olarak satar ve toptan alış yapan diğer tüccarlar stoka aldıkları varlıkları yatırımcılara perakende satarlar. Kendi hesaplarına alım-satım yapan tüccarların satış ve alış fiatları arasındaki fark onların brüt kârlarını oluştururken komisyoncuların brüt kârı alım-satım değerleri üzerinden aldıkları komisyondan oluşur. Gerek tüccarların, gerek komisyoncuların brüt kâr marjı çeşitli nedenlere bağlı olarak yüksek veya düşük olabilir. Örneğin yüksek kaliteli, diğer bir deyişle riski az finansal varlık satışından sağlanan brüt kâr, yüksek riskli finansal varlık satışından sağlanan brüt kârdan düşüktür. Keza, bir partide alman veya satılan, finansal varlık sayısı ve değeri de brüt kâr marjını düşüren veya arttıran etken olabilir. Büyük meblağlara ulaşan alım ve satımlarda kâr marjı düşük tutulurken, az sayıda alım ve satımlarda bu marj büyük tutulur. Son olarak, pazarın sağlam veya gevşek olması da brüt kâr marjının büyüklük ve küçüklüğü üzerine etkili olabilir. 

Serbest sermaye pazarlarında genellikle alım ve satımlar anonimdir. Finansal varlığa yatırım yapmak isteyen veya portföyündeki finansal varlıkları satışa çıkaran yatırımcının kimliği açıklanmadığı gibi, aracılık yapan kurum da perde arkasında kalabilir. Bunun gerçekleşmesi, alım veya satımda bulunan tüecarın veya alım ve satıma aracılık eden komisyoncunun satın alma veya satma isteklerini pazardaki diğer tüccarlara bildirmesi ve onların aracılığı ile alım-satımda bulunması ile olur.

Serbest sermaye pazarlarının yatırımcıya sağladığı yararlar yanında bazı sakıncalarının da bulunduğu söylenebilir. Serbest pazarda genellikle küçük ve riskli firmaların fınansal varlıkları işlem görür. Riskin büyük olmasına karşın bu fınansal varlıkların verimleri oldukça yüksektir. Keza, adı geçen finansal varlıkların fıatları zaman içinde büyük artışlar gösterebilir. Bu nedenle sadece temettü geliri ile yetinmek istemeyip, sermaye kazancı da elde etmeyi arzulayan bir yatırımcı için serbest sermaye pazarı iyi bir alım-satım ortamı oluşturmaktadır. Alınan hukuksal önlemler serbest sermaye pazarlarının taşıdığı riski azaltabilir. Bu risk azaltmasına serbest sermaye pazarlarının, iletişim araçlarındaki gelişmeye paralel olarak yatırımcı ve aracılara sür'atli ve yeterli bilgi verebilme yeteneklerinin artması da katkıda bulunmaktadır.

Serbest sermaye pazarında bir yatırımcının, gerek alım veya satım fıatında, gerek aracılık giderlerinde manipulasyon yapılmak sureti ile aldatılma olasılığı oldukça yüksektir. Bu olasılığın menkul kıymet borsası işlemlerinde çok düşük olduğunu söylemek gerekir. Serbest pazar yatırımcıya satımda sür'at sağlayamaz. Bu nedenle serbest pazardan fınansal varlık satın almış bir yatırımcının, bunu gerektiğinde sür'atle likide etmeyi beklememesi gerekir. Ancak, batı ülkelerinde son yıllarda serbest sermaye pazarında, bu pazarın sakıncalarını azaltıcı yönde olumlu gelişmeler olmakta, bu gelişmeler yatırımcıların bu pazarlardan da yararlanma olanağını arttırmaktadır. Örneğin, A.B.D.'de serbest sermaye pazarında aracılık görevi üstlenmiş aracı birey ve kurumların gönüllü (kendi iradeleri ile) kurdukları Menkul Kıymet Tüccarları Milli Kuruluşu (National Association of Security Dealers - NASD), serbest piyasa için, organize pazar kesımindekilere benzer kurallar koymuş ve üyelerinin bu kurallara uymalarını sağlamak maksadı ile çeşitli yaptırımlar uygulamasına geçmiş bulunmaktadır. En önemlisi, bu kuruluş, (NASDAQ) olarak bilinen iletişim ağı aracılığı ile serbest pazarda işlem gören fınansal varlıklara ait tüm bilgileri üyelerine ve dolayısı ile yatırımcılara sağlamaktadır. 

Menkul Kıymetler Borsası 

Menkul kıymet borsaları, kote ettirilmiş tahvil ve pay senetlerinin alım ve satım işlemlerinin yapıldığı kapalı pazar yerleridir. Bu tanımlamadan anlaşılacağı gibi bir menkul kıymet borsasında yalnızca o borsaya kayıtlı fınansal varlıklar alınıp satılabilir. Ancak, bazı özel durumlarda borsaya kote ettirilmemiş tahvil ve pay senetlerinin de borsada işlem gördüğü gözlenmektedir 

Menkul kıymet borsalarının genel olarak sermaye pazarına ve özel olarak da yatırımcılar ile sermaye pazarından fon talep eden bireylere sağladıkları önemli yararlar vardır.66 Bu yararların başında borsaların menkul kıymetler için devamlı bir pazar yaratmaları gelir. Devamlı pazardan maksat fınansal varlıkların çok küçük fıat dalgalanmaları ile birbiri ardından kolaylıkla alınıp satılabilmesidir. Belirli bir finansal varlık 

a.  Sık sık el değiştirebiliyorsa,

b. İstem ve sunu fıyatları arasında çok küçük bir marj oluşuyorsa,

c.   Alım ve satım işlemleri hızla sonuçlanıyorsa ve

d. İşlemler arasında çok düşük fıat farklılıkları ortaya çıkıyorsa,

bu finansal varlık için devamlı bir pazar yar demektir. Böyle bir fınansal varlığın, sermaye pazarında sağlam bir istemi olacağı kuşkusuzdur. Bu istemin varlığı ve devamlılığı ise fınansal varlığı sağlam bir yatırım aracı haline getirir. Zira, bir yatırımcı portföyüne alacağı fınansal varlıkta, diğer özellikler yanında kolayca satılabilme ve satış fıatının alış fıatından düşük olmaması gibi özellikler arar. İşte menkul kıymet borsaları devamlı pazar oluşturarak yatırımcılara, fınansal varlık sunan firmalara ve genel olarak sermaye pazarına önemli bir hizmette bulunurlar.

Menkul kıymet borsalarının ikinci yararı borsada işlem gören pay senetleri ve tahviller için doğru fiatın oluşmasını sağlamalarıdır. Doğru fiatın oluşması borsanın aşağıdaki özellikleri ve işleyişinin bir sonucudur: Borsada işlemler sunu ve istem kurallarına uygun olarak yapılır. İşlem gören menkul kıymetleri çıkarmış olan ortaklıkların en yeni ve doğru finansal verileri borsa aracılığı ile kamunun incelemesine sunulur. Bu inceleme olanağı, yatırımcıya veya fıat oluşturan profesyonellere fınansal varlığın gerçek fiatını belirleme olanağı verir. Dolayısı ile alım satım işlemleri doğru fiatın ne olması gerektiği bilinerek yapılır. Bu da doğru fiatın oluşmasına katkıda bulunur. Borsada oluşan fiatlar ile sunu ve istem fiatları çok kısa zamanda borsa dışına, bütün ülkeye ve hatta ülke dışına yayilabilmektedir. Borsa dışına taşan bu bilgilenme borsada sunu ve istem dengesini kurmaya katkıda bulunacak bir kâğıt akışına neden olarak arz veya talebin yetersizliği nedeni ile sun'i fıat oluşmalarının önünü keser. Borsada işlem gören finansai varlıklar üzerine yüklenen borsa ücreti ve diğer giderler minimum düzeyde tutulmaktadır. İşlem giderlerinin düşüklüğü borsaya yatırımcıların ilgisini artırarak işlem hacminin artmasına, işlemlerin derinlik kazanmasına neden olur. Bütün bu özellikler, tam rekabet şartlarına uygun bir pazarı oluşturabilecek niteliktedirler. Bu nedenle borsada işlem gören tahvil ve pay senetleri için, belki çok kısa dönemde değil ama, makul bir zaman içinde, doğru fıat oluşabilmektedir. Doğru fıatın oluşmasının, yatırımcıları, sermaye pazarına açılan ortaklıkları ve genel olarak ülke ekonomisini olumlu etkileyeceği açıktır. Bu etkileme, yatırımcıların portföy oluştururken aldanmamaları, bu nedenle de sermaye pazarlarına güvenle bakmaları şeklinde oluşarak fon gereksinmesi duyan bireylerin pazardan bu konuda kolayca yararlanmalarını sağlar. Sonuçta da tasarruf ve yatırımların ülke yararına gerçekleşmesi sağlanmış olur. 

Menkul kıymet borsaları, fon gereksinmesi duyan ortaklıkların bu gereksinmelerini kolaylıkla ve âdil biçimde karşılamalarına yardımcı olarak da yararlı olurlar. İkincil pazarda işlem gören tahvil ve pay senetleri sağlam bir pazar bulan ortaklıkların yeni fon gereksinmelerini birincil pazardan kolaylıkla sağlamaları doğaldır. Borsaya kote edilmiş tahvil ve pay senetleri için iyi bir pazar oluşturan menkul kıymet borsaları, bu finansai varlıkları çıkarmış ortaklıkların birincil pazardan fon sağlamalarını da kolaylaştırmaktadırlar. Keza, borsaya kote edilmiş pay senetlerine ait öncelikle satın alma hakları da borsada işlem göreceği için öncelikle satın alma haklarının borsada geniş, sür'atli ve doğru bir pazar bulacağı bunun birincil pazara sunulan yeni pay senetlerinin satışını olumlu etkileyeceği bir gerçektir.

Menkul kıymet borsalarının bir diğer yararının ülke ekonomisinin yakın geleceğini, bugünden, borsada işlem gören pay senetleri ve tahvil fıatları üzerine yansıtarak tahmin etmeye yardımcı olmasıdır. A.B.D.'de yapılan araştırmalar, borsada fıatların düşmeye başlamasından dört-beş ay sonra ülke ekonomisinin gerilemeye başladığını göstermiştir. Ancak, 1939 yılına kadar çok açık olarak gözlenen bu paralelliğin o yıldan sonra etkisini kaybettiği, pay senetleri ve tahvil fıatlarının yükselmeye devam etmesine karşın ekonominin durgunluğa girdiği veya aksinin olduğu dönemlere rastlanabilmiştir. 

Menkul kıymet borsalarının, devamlı pazar oluşturmaları ve finansai varlıklar için doğru fiatın oluşmasına katkıda bulunmaları, gerçekten bu borsaların yararlı kurumlar olduklarını ortaya koymaktadır. 

Ancak, okuyucuya yanlış kanı vermemek için hemen şunu da söylemek gerekir ki, borsalar spekülatif işlemler için de pazar yeri olabilmektedirler veya bazı menkul kıymetler için devamlı pazar oluşturamamaktadırlar.

Bir menkul kıymetler borsasının organizasyonu borsa kuruluşuna temel oluşturan ana sözleşme veya kanunla belirlenir. Ülkemizin tek menkul kıymetler borsası olan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 1864 yılında İstanbul'da çalışmaya başlamış ve 1929 yılında 1447 sayılı yasa ile reorganize edilmiştir.67 1980'li yılların başına kadar çok az yaşam belirtisi gösteren İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, 6 Ekim 1983 tarih ve 18183 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 91 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ve bu kararname hükmüne göre 2/10/1984 günlü Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelik hükümlerine göre yeniden teşkilatlandırılarak 1986 yılı başından itibaren çalışmalarına başlamıştır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası hakkında 10. Ayrımda bilgi verilecektir.

Bir tahvil veya pay senedinin borsaya kote ettirilmiş olmasının yatırımcı ve çıkarıcı ortaklık için faydalar sağladığı söylenebilir. Yatırımcı için sağladığı faydaları özetlersek: 

1.   Borsaca kote edilmiş fınansal varlık usulüne uygun olarak kurulmuş bir anonim ortaklığın, usulüne uygun olarak çıkardığı pay senedi veya tahvil demektir. O halde yatırımcı için aldanma söz konusu değildir

2.  Finansal varlıkları borsaya kote edilmiş ortaklıklar borsaya en yeni finansal verilerini vermek zorundadırlar. Bu nedenle yatırımcı finansal varlık alırken veya satarken ilgili ortaklık hakkında doğu, yeterli ve yeni bilgileri borsadan her an sağlayabilir.

3.  Borsaya kote ettirilmiş finansal varlıklar için devamlı pazar vardır. Yatırımcı portföyündeki bu tür pay senetleri veya tahvilleri çok kısa sürede nakde dönüştürebilir.

4.  Borsada oluşan fiatlar günü gününe yayınlandığı için yatırımcı sahibi olduğu finansal varlıkların fiat değişmelerini her zaman izleyebilir ve kendisini oluşabilecek risklerden koruma için gerekli önlemleri zamanında alabilir.

5.   Borsaya kote ettirilmiş finansal varlıklar borsada alınıp satılırken yatırımcı çok küçük bir komisyon ödeme durumundadır. Alış veya satış fiatmı resmen bilebilir. Bu nedenle çok az maliyetle işlem yapabilir ve aldatılma olasılığı hiç yok gibidir.

6.  Borsada işlem gören finansal varlıkların Hatlarında spekülatif dalgalanmalar olmadığı için kote edilmiş kıymetler yatırımcı için emin yatırım olanağı oluştururlar. 

Finansal varlıklarını borsaya kote ettiren bir ortaklığın elde edeceği faydalar ise, 

1.   Kote edilmiş pay senetleri ve tahviller sağlam bir pazar oluşturacakları, Hatları büyük dalgalanmalar göstermeyeceği için, finansal varlıkları borsada işlem gören bir anonim ortaklık daha sonraki finansal varlık çıkarımlarında uygun bir pazar bulabilir.

2.  Ortaklık yönetimleri dolaşımdaki pay senetleri ve tahvillerinin günlük borsa fiatlarını borsa bültenlerinden izleyebilecek, fiatlarda ortaya çıkan olumsuzlukların aldıkları işletme kararlarından kaynaklanması halinde uyguladıkları politikalarda gerekli değişiklikleri yapabileceklerdir.

3. Borsa bültenlerinde pay senetleri ve tahvilleri yer alan ano nim ortaklık bu yolla kamuya kendini tanıtma olanağına da kavuşacaktır. 

Emir Türleri 

Bir yatırımcının ikincil pazardan finansal varlık satın almak istediğinde veya portföyünde bulunan bir finansal varlığı satmaya karar verdiğinde, genellikle bir aracı kuruma başvurduğu, nadir olarak da bir başka yatırımcı ile ilişki kurduğu görülmektedir. Bir finansal varlık satın almak veya satmak isteyen yatırımcı aracı kuruma alım-satımla ilgili talimat (emir) verir ve bu talimatının yerine getirilmesini ister. Emrin uygulamaya konulması bir menkul kıymetler borsasında veya serbest pazarda olabilir. Aracı, emri bir menkul kıymetler borsasında uygulamaya koyuyorsa, komisyoncu olarak görev görür. Yatırımcı borsa dışından da finansal varlık satın alabilir veya elindeki fınansal varlıkları borsa dışında da satmak isteyebilir. Böyle bir durumda aracı kurum yatırımcının satmak istediği menkul kıymetleri kendi nam ve hesabına satın alır veya satışa aracılık eder. Yatırımcının satın alma emri vermesi durumunda, aracı firma kendi stokunda bulunan finansal varlıkları yatırımcıya satabileceği gibi başka bir bireyin satma emrini uygular. Birinci durumlarda aracı firma bir tüccar olarak devrede bulunur, ikinci durumda ise, komisyoncu olarak görev yapar.

Sermaye pazarları gelişmiş ülkelerde çeşitli emir türleri bulunmaktadır. Bu türlerden en önemlilerine aşağıda kısaca değinilecektir. 

a.   Pazar Emri (Market Order): Bir satma veya satın alma emridir. Bir yatırımcının acentasına bu emri vermesi halinde acentanın hiç vakit kaybetmeden emri yerine getirmesi ve o anda pazarda bulabileceği en iyi fiata satın alma veya satma işlemini yerine getirmesi beklenir. Emri veren yatırımcı, acentaya satmak veya satın almak istediği finansal varlık türünü, ortaklığın unvanını ve kaç adet satacağını veya satın alacağını bildirmekle yetinir. Hiç bir fıat belirtmez. Pazar emrinin acentanın menkul kıymet borsasındaki memuruna ulaşması ile memur derhal emri yerine getirir. Bu emir türü sermaye pazarında aktif bir dolaşıma sahip olan finansal varlıkların alım-satımı ile acil likidite gereksinmesi duyan yatırımcının finansal varlıklarını hızla nakde dönüştürmesi için kullanılır. Ancak, pazarın zayıf olması durumunda emrin yatırımcıyı zarara sokması beklenebilir. 

b.  Sınırlı Emir (Limit Order): Sınırlı emir, belirlenmiş bir fiata satın alma veya satma emridir. Bu emri veren yatırımcı, örneğin portföyünde bulunan X A.Ş.'nin pay senetlerinden 100 adedini 125.000 TL'ya satmak istiyorsa acentaya o yolda emir verir. Acenta belirlenmiş fiatın üzerinde satmaya çaba göstermekle beraber emirde belirtilen fiatı bulduğu anda satışı yapar. Sınırlı emrin bir sakıncası emirde bildirilmiş alım veya satım fiatına pazar fiatının yaklaşmasına rağmen o fiatı hiç bir zaman bulamaması olasılığıdır. Ancak, bu yakınlaşma durumlarında acenta yatırımcı ile ilişki kurarak emirde değişiklik yapıp yapmayacağını öğrenebilir. Böyle bir durumda yatırımcı sınırlı emrini pazar emrine çevirebilir. Yatırımcının sınırlı emirde ısrarlı olması halinde, acenta fınansal varlık borsada işlem görüyorsa, emri yerine getirme görevini sürdürür. 

c. Zararı Durdurma Emri (Stop Order veya Stop-Loss-Order):

Bu emir türü sınırlı emir türü ile pazar emir türünün karışımından ibarettir. Bu tür emri veren yatırımcı veya spekülatör zararını azaltma veya kârını koruma yönünde tedbir almaktadır. Emir, sahip olunan-finansal.varlığın fiatının belirtilmiş fiatın altına düşmesi halinde en iyi fiatla satmayı veya yükselen fiatlar karşısında belirtilmiş fınansal varlığın fiatının belirtilmiş fıata çıkması halinde en uygun fıata satın almayı içerir. Bu hali ile emir sınırlı ve pazar emirlerini bir arada dikkate almayı gerekli kılmaktadır. 

Emrin örnekle açıklaması yapılacak olursa: Varsayılsın ki bir yatırımcının portföyünde beheri 1150 TL ya satın alınmış X anonim ortaklığnın 100 adet pay senedi vardır. Pay senetlerinin hali hazır pazar fıatı 1450 TL. dır ve böylece kağıt üzerinde yatırımcı pay başına 300 TL. kârlı durumdadır. Yatırımcı pay senedinin fiatının düşme olasılığına karşı acentasına X A.Ş.'nin pay senetlerinin fiatının 1350 TL.ya düşmesi halinde satma emrini verir. Böylece fıatların düşmesi halinde kârını koruma olanağını bulmuş olur. Eğer fıat 1350 TL.ya düşerse, acenta en iyi fiatla pay senetlerini satar. Fiatın daha aşağıya inmesi ve tekrar yükselmeye başlaması gözlenirse, yatırımcı aynı ortaklığın pay senetlerini tekrar alarak kârlı duruma geçmiş olur.

d.   Zamanla Sınırlı Emirler: Zamanla sınırlı emir türlerinde emirin uygulanması emirde belirtilmiş süre içinde geçerlidir. Örneğin günlük emir verilmiş ise emrin bir gün içinde yerine getirilmesi gerekir. Emir o gün uygulanamamışsa ertesi gün geçerliliğini yitirir. Zamanla sınırlı emirler yatırımcılar tarafından pek kullanılmamaktadırlar. Aksine açık veya iptal edilesiye kadar geçerli (öpen veya good until canceled) emir yatırımcılar tarafından sık sık kullanılmaktadır. Acentaya yatırımcı tarafından verilen satma veya satın alma emri açık emir türünde ise acenta emirde belirlenmiş koşullara uygun bir satış veya alım yapasıya kadar, zamanla bağımlı kalmaksızın, gayret gösterir. Emrin geçerliliği, ancak yatırımcının emri iptal etmesi ile ortadan kalkar. 

Açıktan Satma (Short Sales) 

Açıktan satma bir bireyin sahip olmadığı bir pay senedini, daha sonra ucuza satın almayı ümit ederek bugünden satması işlemidir. Bu işlem satıcıya pahalı satıp daha sonra ucuza satın almak sureti ile kâr sağlama olanağını verebilir. Ancak, kârın olabilmesi için, ileriki alış fıatı, satış giderlerini karşılayacak ve bu giderler çıktıktan sonra bir kâr bırakacak kadar düşük olmalıdır. İşlemin sonuçta satıcıyı zarara sokma olasılığı da bulunmaktadır. Nitekim, satılan pay senedinin flatınm düşme göstermemesi, aksine daha da yükselmesi bu açıktan satma işlemini yapan kişiyi zarara sokabilecektir. 

Sermaye pazarında tahvil ve pay senedi alım ve satımları, satıcının sattığı menkul kıymeti, makul bir süre içinde alıcıya teslim etmesini gerektirir. Bu nedenle, açıktan satış yapan bir satıcının da sattığı pay senedini alıcıya belirli bir süre sonunda teslim etmesi zorunluluğu vardır. Halbuki, satıcı bu menkul kıymetlere satış anında ve teslim için tanınan süre içinde sahip değildir. İşte bu nedenle açıktan satma işleminde, satıcının alıcıya teslim etmek için, sattığı pay senedini bir başkasından ödünç alması gerekir. Ödünç alma ya satışa aracılık eden aracı firmadan ya da onun yardımı ile bir başka aracıdan yapılır. Ödünç almanın bir süresi vardır ve bu süre sonunda menkul kıymetin geri verilmesi gereklidir. Stokundaki pay senedini ödünç veren firma, genellikle ödünç verdiği menkul kıymetin o günkü pazar değerine eşit bir depozitonun kendisine verilmesini ister. Bu depozito, daha sonra, satıcı pazardan, ödünç aldığı pay senedini satın alıp ödünç verene teslim ettiğinde iade edilir. Ödünç alınan pay senedine, ödünç süresi içinde kâr payı ödemesi yapılırsa, bu kâr payı ödünç verene ait olur. Diğer bir ifade ile ödünç alan bu meblağı da ödünç verene öder. Ödünç alınan menkul kıymetin pazarda az bulunan, kıymetli bir pay senedi olması gibi durumlarda ödünç veren firma depozitoya ek olarak bir prim veya kira talebinde de bulunabilir. 

Konuyu bir örnekle açıklayalım; Varsayalım ki yatırımcı A pazarda 1450 TL.dan işlem gören Y anonim ortaklığının pay senedi fiatının yakın gelecekte düşeceğini tahmin etmektedir. Yatırımcı A'nın elinde bu pay senetlerinden yoktur. Bu durumda yatırımcı A aracı kurumdan 30 gün sonra iade etmek üzere 500 adet pay senedi ödünç alarak, bu pay senetlerini adedi 1450 TL.dan satar. 30 gün içerisinde Y anonim ortaklığının pay senedi fiatı l250 TL.ya düşerse, pazardan 500 adet senet satın alarak pay senetlerini ödünç veren aracı kuruma verir. Böylece, yatırımcı A pay senedi başına 200 TL. kazanç sağlamış olur. Ancak 30 günün sonunda Y ortaklığının pay senetleri fıatı 1600 TL.ya çıkmışsa, 500 adet pay senedini bu fıata satın alıp, aracı kuruma iade etmek durumunda kalabilir ve pay başına 150 TL. zarar etmiş olur. Çoğu kez, 30 gün boyunca, Y anonim ortaklığının pay senedi fıatı düşme yerine yükselme eğilimine girecek olursa, zararını azaltmak maksadı ile yatirımcı, pay senedinin fîatı belirli bir noktaya çıktığında (örneğin 1500 TL.), satın alma emri vererek, zararını azaltma eğilimine girebilir. 

Açıktan satma işlemi ülkemiz sermaye pazarında sık görülen bir işlem türü değildir. İşlemin yapıldığı diğer ülkelerde açıktan satma sermaye pazarını düzenleyen yasalarca kurallara bağlanmıştır. Açıktan satmayı hukuksal düzenleme kapsamına alma, pay senedi Hatlarında düşme eğilimi olduğu dönemlerde, düşüşün hızlanmasına açıktan satma yolu ile neden olmayı önleme gereğinden kaynaklanmaktadır. Fiatların düşme ihtimalinin belirdiği bir dönemde çok sayıda tüccar açıktan satma işlemi yapar ve satış fıatlarını cari pazar fîatının altında tutarlarsa, pay senedi pazarında, arzı arttırmak sureti ile, fıatlarda hızlı düşmelere neden olabilirler. 

A.B.D.'de Menkul Kıymet Değişim Komisyonu (Securities and Exchange Commission -kısa adı SEC) açıktan satma işleminin yapılabilmesi için, esham-tahvilat borsasında yerine getirilecek emirde bunun belirtilmesini öngörür. Keza, açıktan satma fıatı, konu menkul kıymetin son işlem gördüğü fıatın üzerinde olmalıdır. Eğer daha önceki satış fıatı, yine aynı dönemdeki bir başka satış fıatından farklı ise açıktan satma fiatı önceki satış fıatına eşit olabilir. 

Açıktan satma, sermaye pazarında uzmanlaşmış kişilerin basan ile uygulayabilecekleri bir işlem niteliğindedir. Zira sermaye pazarının yakın gelecekteki bünyesini ve satışa konu pay senedinin fiatlarında beklenen değişmeleri bu günden kestirebilme bu tür satışla hayati önem taşımaktadır. Bu tahminleri başarı ile yapabilmek ise uzmanlığı gerektirir. Bu nedenle, açıktan satma işlemi yapanlar, özellikle profesyonel pazar aracıları ve bilhassa borsa acentası olan bireylerdir. 

Marj İşlemleri (Margin Transactions) 

Sermaye pazarında alım-satımlar genellikle peşin yapılır. Bu demektir ki bir pay senedi veya tahvil satın alan yatırımcı, pazarda geçerli olan süre içinde satın aldığı menkul kıymetin bedelini satıcıya öder. Ancak satın alınan fınansal varlığın bedelinin belirli bir yüzdesinin peşin, geri kalanının vadeli ve çoğu zaman taksitlerle yapılması söz konusu olabilir. İşte bu tür işlemlere marjlı işlemler (Margin Transaction) adı verilmektedir. Marjlı bir işlem yapan bir yatırımcı alış bedelinin % 70'ini peşin, bakiyeyi aylık taksitlerle altı ayda ödemek koşulu ile 10.000 TL.lık pay senedi satın almış ise, 7.000 TL. peşin verecek, bedelin geri kalan 3.000 TL.sini ise her ay 500 TL.lık taksitlerle ödeyebilecektir. Marj işlemlerinde yatırımcıya, taksit kolaylığını satın almaya aracılık yapan tüccar yapabileceği gibi, bir kredi kurumundan sağlanan kredi de bu amaçla kullanılabilir. Marjlı işlemin konu olduğu bu durumda satıcıya menkul kıymetin bedeli peşin ödenecek, alıcı 3.000 TL.yı aracı kuruma veya kredi kurumuna borçlanacaktır. Kredi ister aracı tüccar tarafından açılsın, ister bir kredi kurumundan sağlansın, yatırımcının borçlanılan meblağ için, kredi açan kuruma bir faiz ödemesi gerekecektir. Bu faizin fıatının cari faiz fıatı olacağı doğaldır. Bu tür kredi işlemleri, genellikle krediye konu menkul kıymetlerin teminat olarak verilmesini gerekli kılar. 

Marjlı işlemler, bu işlemi yapan yatırımcıya kaldıraç faktöründen (leverage) yararlanma olanağını verir. Bu tür işlemleri yapan kişiler, satın aldıkları pay senetlerini ileride daha yüksek fiatlarla satarak sermaye kazancı elde etmeyi ümit ederler. Doğaldır ki satın alacağı menkul kıymetlerin bedelinin bir bölümünü borçlanan kişi, menkul kıymetin tümünü nakitle satın alan kişiye göre yaptığı yatırımdan daha büyük oranda verim sağlar. Örneğin, birim fıatı 2000 TL.dan 10 adet pay senedi satın alan ve bu pay senetlerini üç ay sonra 2200 TL.ya satan kişi bu işlemden 2000 TL. kâr sağlar ve yatırdığı sermayenin (ki 20.000 TL.dır) yıllık kârlılığı % 40'dır. Eğer bu kişi pay senetlerini satın alırken yıllık maliyeti % 20'den 5000 TL. borçlanırsa (% 75 marj), üçüncü ay sonunda net kazancı 1750 TL. olacak, böylece yatırdığı sermayesinin (ki 15.000 TL.dır) yıllık verimi % 46.64'e ulaşacaktır. Marjın daha küçük tutulması sermayenin verimini daha da yükseltir. Marjlı işlemlerin yatırımcıya sağladığı bu yarara karşı sakıncası, borçlanmanın beraberinde getirdiği risktir. İleride, marjlı satın alınmış pay senetlerinin fıatının düşmesi, yatırımcıyı marjın büyük veya küçük olması oranında karşılıksız borç altına sokabilir 

Marjlı işlemlerde iki tür marjdan söz edilebilir. Birincisi ilk marj (initial margin) ikincisi elde tutma marjı (maintenance margin). İlk marj, marjlı alışlarda tanınan marjdır. Elde tutma marjı ise, marjla alınmış pay senedinin pazar fıatının düşmesi halinde marjlı işlem yapan tüccarın veya kredi kurumunun izin verebileceği en düşük marjdır. Pay senedinin fıatında düşme marjı düşürür. Fiat düşmesi devam ederek marjın elde tutma marjına inmesi halinde, yatırımcı marjı yükseltici önlem almak zorundadır. Bu önlemi almadığı takdirde kredi veren birey marjlı işleme son verilmesini ister, yani açılmış kredinin geri ödenmesini talep eder veya teminat olarak tuttuğu pay senetlerini satarak alacağını tahsil etme yoluna gider. Anlatılanları bir örnek aracılığ ile açıklarsak: Varsayalım ki bir yatırımcı % 70 ilk marjla 10.000 TL.lık pay senedi almıştır. Elde tutma marjı % 25 dir. Bu demektir ki satın alma anında yatırımcı 3.000 TL. borçlanacak ve 7.000 TL.da kendisi ödeyecektir. Kredi verenin, ek teminat istemesi veya borcun tahsili hususunda harekete geçmesi için, elde tutma marjı % 25 olduğuna göre, pay senetlerinin pazar değerinin 4.000 TL.ya düşmesi gerekecektir.74 Bu durumda yatırımcının yatırımın pazar değeri içindeki payı % 25'e düşmüş olacaktır. Marj işlemine aracılık eden aracı kurum ise, ödünç verdiği 3000 TL.yı pay senetlerini satarak tahsil edebilecektir. Ancak riski oldukça artmıştır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005