Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye’de Finansal Sistemin Yapısı ve İşleyişi

Çalışmamızın ilk bölümünde, finansal sistemi oluşturan unsurlardan ve finansal gelişme ekonomik büyüme ilişkisi açısından bu unsurların fonksiyonlarından ayrıntılı biçimde bahsetmiştik. Finansal sistemi genel olarak finansal aracılar ve sermaye piyasaları şeklinde ikiye ayırmış; hem finansal aracıların hem de hisse senedi piyasaları bağlamında sermaye piyasalarının finansal sistemin işleyişindeki fonksiyonlarını analiz etmeye çalışmıştık. Buna karşın finansal sistemin işleyişinde finansal aracıların mı yoksa sermaye piyasalarının mı daha etkin bir rol üstlendiği konusuna değinmemiştik. Bir başka deyişle “büyüme açısından bankalar mı yoksa finansal piyasalar mı daha etkin bir rol oynamaktadır?” sorusunun cevabını vermemiştik. Bu soru bizi “banka-temelli” ve “piyasa temelli” finansal sistem ayrımına götürmektedir. Bu ayrım sadece gelişmekte olan ve gelişmiş finansal sistem ayrımı çerçevesinde değil; aynı zamanda iki gelişmiş finansal sistem açısından da olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse; finansal sistemleri gelişmiş olan ülkelerden Fransa, Japonya ve Almanya banka temelli finansal sistemlere sahiplerken; A.B.D ve İngiltere sermaye piyasası temelli finansal sistemlere sahiptirler. Bu bağlamda amacımız öncelikle Türk finansal sistemini oluşturan unsurların neler olduğunu ortaya koymak; bu unsurların zaman içindeki gelişimlerine kısaca değinmek ve Türk finansal sisteminin işleyişinin banka ya da piyasa temelli olup olmadığını belirlemektir.

Türkiye’de finansal sistemin işleyişi; yani tasarrufların yatırıma dönüşüm süreci temel olarak bankalar ve hisse senedi piyasaları üzerinden olmaktadır.  

Türkiye’de finansal sektörün toplam aktif büyüklüğü Haziran 2009 itibariyle 967,8 milyar TL’ye ulaşmıştır. Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi finansal sistemin en büyük bileşeni bankacılık sektörüdür. Tablonun en sağ sütununda Haziran 2009 itibariyle bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün tüm finans sektörünün % 79,4’üne tekabül ettiğini görmekteyiz. İkinci en büyük bileşen olan TCMB ise tüm aktiflerin % 11’ini teşkil etmektedir. Diğer bileşenler olan finansal kiralama, faktoring, tüketici finansmanı şirketleri, menkul kıymet aracı kuruluşları, menkul kıymet, gayrimenkul ve girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının finansal sektör içindeki payları yok denecek kadar azdır. Sigorta, emeklilik şirketleri ve menkul kıymet yatırım fonlarının payları küçük olmalarına rağmen giderek artmaktadır. Bu şirketlerin de birçoğunun bankalara ait olduğu düşünülürse, Türkiye’de finansal sistemin en önemli bileşeninin bankalar olduğu çok açıktır.

Bunun dışındaki en büyük finansal yatırım aracı % 11,7’lik pay ile devlet iç borçlanma senetleridir. Hisse senedi piyasasında değerlendirilen tasarruf miktarı ise tüm yurtiçi yerleşiklerin finansal sisteme aktardıkları miktarın sadece %5,2’sini kapsamaktadır. Yurtdışı yerleşiklerin ise finansal sisteme aktardıkları miktarın % 61,5’lik kısmı hisse senedi piyasasında değerlendirilirken; % 26,5’lık kısmı devlet iç borçlanma senetlerine gitmektedir. Mevduatların payı ise % 10,7’dir. Tablonun en sağındaki sütunda ise Haziran 2009 itibariyle yurtiçi ve yurtdışı yerleşiklerin finansal sisteme aktardıkları 676.859 milyon TL miktarındaki değerin tüm finansal sistem içinde nasıl dağıldığı oransal olarak verilmektedir. Bu dağılıma göre bu miktarın % 86’sı yurtiçi yerleşiklerden, % 14’ü yurtdışı yerleşiklerden gelmektedir. Bu miktarın % 62’si mevduat olarak (mevduat+döviz tevdiat+kıymetli maden hesabı) bankacılık sektöründe değerlendirilmektedir. DİBS’lerin (devlet iç borçlanma senetleri), hisse senetlerinin ve yatırım fonlarının alım-satım işlemlerinde genel olarak bankaların ya da bankaların sahip oldukları aracı kurumların hizmet verdikleri düşünüldüğünde, finansal yatırımların çok büyük bir kısmı bankalar aracılığıyla yapıldığı sonucuna ulaşmak kaçınılmazdır. Hisse senedi piyasasına giden varlıkların ise tüm finansal yatırımlar içerisindeki oranı % 10,1’dir.

 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005