|
Vergi Aldatmacası
Vergi,
kamu hizmetlerinin maliyetini topluma yayan bir
finansman aracı olarak, hiçbir toplumda sevimli
karşılanmaz. Bu davranış, vergi karşısında
geliştirilmiş olan en ilkel tepkidir. Bu tepki ilkel
olmakla beraber, günümüzde halâ korunmaktadır.
Korunmasının nedeni ise, ideolojiktir. Zira böylece,
vergiye karşı yaygın muhalefet geliştirilerek, kamu
kesimi üzerinde yoğun bir baskı oluşturulmaya
çalışılır. Vergilerin denetlenmesi yolu ile kamu
kesiminin denetimi, üzeri örtülü ve sempatik biçimde
yürütülen, oldukça akıllı bir politikadır.
Vergiye karşı tepki sürdürülürken, izlenen strateji
ve hedef daima güçlü ekonomik çevrelerce
saptanmaktadır. Bu bağlamda izlenen stratejinin de
kabul edilebilir olması, titizlikle dikkat edilir
bir konudur. Bu stratejide vergi yükünden
kurtulmak, daima ana amacı oluşturmaktadır. Örneğin,
vergi sisteminin adil olması ileri sürülmektedir.
Bu, çok doğru ve güzel bir stratejidir! Ancak hemen
onun ardından, adeta adaletin bir temel koşulu gibi,
basit bir sistem istenmektedir. Bu da güzel! Fakat
verginin basitliği, her nedense, tarife yapısında
istenmektedir. Aslında, vergi siteminin en basit
yeri olan tarife yapısında basitleştirme talepleri,
bir göz boyamacıdır. Zira bu planın arkasındaki asıl
amaç ve bu amacı sağlayacak süreçler şunlardır:
Vergi tarifesi basitleştirilirken, tek ya da en çok,
iki oranlı tarife öngörülmektedir. Böyle bir tarife
yapısında çok düşük oranların kabul göreceği
ortadadır. Zengin de, fakir de düşük ve tek oran
üzerinden vergilendirilecektir. Gelir dağılımının
çok bozuk olduğu, fert-başına gelir ölçüsüne göre
uluslararası karşılaştırmalarda çok gerilerde
bulunduğu halde, dünyanın en zengin yüz kişisi
arasına şöhret sokabilen bir ekonomide, tek ya da
iki oranlı bir gelir vergisini önermek, sadece
adalet değil, insaf ölçülerine de sığmaz. Böyle bir
sistemi, adil olarak ileri sürmek ise. topluma karşı
saygısızca yapılan bir yutturmacadır. Eğer böyle bir
yola gidilirse, vergi sistemi. görüntüde basitleşmiş
olabilir, ama içerikte çok karmaşık süreçlerle
adaletsizliğe neden olur. Zira, bu yolla örtülü bir
biçimde, zengin göreli fakire göre çok daha hafif
yük altına girmiş olacaktır. Hem de sistemi
adilleştirmek çığlıkları alında ve devlet
nimetlerinden büyük bölümünü de alıyor olarak!
Vergi sistemi ile öylesine oynanmaktadır ki kamu
kesimine kaynak aktarmak için kurulmuş olan
mekanizma, bazı kesimlere kaynak aktarım sürecine
dönüştürülmekte ve ekonomide monopolleşmeye hizmet
edilmektedir. Bunun adına da vergi teşviki
denmektedir. Yatırım indirimi, hızlandırılmış
amortisman, enflasyon muhasebesi gibi çok çeşitli
vergi araçları, bazı sektörlere önemli ayrıcalıklar
tanırken, bu sektörleri diğerleri aleyhine
desteklemekte, bir anlamda, buralara kaynak
aktarmaktadır.
Vergi ayrıcalıklarının diğer bir sosyal yorumu ise,
kamusal fonların bu yolla belirli kesimlere
aktarılması şeklinde yapılabilir. Kamusal fonların
sahibi ise, devlet değil, toplumdur. Dolayısıyla,
her vergi ayrıcalığı, toplumda birilerinin (vergi
ödeyenlerin) cebinden kaynakları alıp, diğerlerinin
(vergi ayrıcalığından yararlananların) cebine,
devlet otoritesi altında yapılan aktarım anlamına
gelmektedir. Bunun serbest piyasa kuralı ile bir
bağlantısı yoktur. Hatta bu tür önlemlerin fazla
yararlı ve anlamlı olmadığı, çeşitli çalışmalarla da
kanıtlanmıştır.
Vergi sistemi adil olacaksa; tek veya iki oranlı
olamaz bu denli vergi ayrıcalığını bünyesinde
barındıramaz rantiye sınıfını vergi dışı tutamaz
kamu kesiminde açıklar bir ur gibi büyürken,
piyasada nereye saldıracağını bilmeyen nakit sermaye
oluşturulmasına hizmet edemez.
Meslek kuruluşları kendi iktidarlarını etkileme ve
yönlendirme çabası içinde olabilir, demokraside bu
tür çabalar doğaldır. Ancak şeffaflık gereği, bunu
yaparken, lütfen duyguları avlayıcı kılıflar
kullanmasınlar. Örneğin tek oranlı vergiyi kendi
çıkarları doğrultusunda isteyebilirler, fakat bunu
adalet ve basitlik ambalajı içinde topluma
sunmasınlar. Aynı şekilde, vergi ayrıcalıklarına
gerçekten karşı iseler, toplum karşısında
geliştirilen projelerle, kulislerde aynı görüşleri
savunsunlar. Artık davranışlarımızı biraz
çağdaşlaştıralım; kısır, ilkel ve açıkça çıkarcı
davranışlar yerine, daha uzun-dönemli, çağdaş ve
paylaşımcı davranışların toplumun her kesimi
açısından daha akılcı ve yararlı olacağını inanalım.
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|