Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Harcama PolitikasI

Klasik maliye anlayışına göre, kamu harcamalarını ekonomideki istikrarsızlıkları önlemede kullanmak gereksiz oluyordu. Çünkü klasik düşüncede kamu harcamalarının küçük hacimde ve mümkün olduğu kadar tarafsız nitelikte olması benimsenmiştir. Günümüzde kamu harcamalarına ekonomik istikrarın sağlanmasında önemli fonksiyonlar verilmektedir. 

Konumuz yönünden bizi ilgilendiren kamu harcamaları fonksiyonu, onun, ekonomide enflasyonist eğilimlerin hüküm sürdüğü zamanlarda toplam talebi tam çalışma seviyesindeki toplam arza denkleştirme görevidir.

Kamu harcamalarının enflasyonla mücadelede kullanılması bazı güçlükler arzeder. Şöyle ki:

Herşeyden önce devlet, enflasyonu kontrol altına almak veya önlemek için cari ve yatırım harcamalarını kısmak zorunda kalacaktır. Halbuki modern devlet görüşü içinde devletin görevi hergün biraz daha artmakta, bu da devlet harcamalarında artışı zorunlu kılmaktadır. Bu sebepten ekonomik istikrarın temini için kısa bir süre de olsa kamu harcamalarını artıran faktörleri kontrol altına almak büyük güçlük gösterir.

Ekonomik istikrarda kamu harcamaları yönünden asıl güçlük ise, bu harcamalann değişken ve seyyal olmayışıdır. Gerçekten de sosyal siyaset ve sosyal güvenlikle ilgili harcamalarla, devlet borçlan, idari giderler, milli güvenlik giderleri ve önceki yıllarda başlanmış yatırım faaliyetlerinin bitirilmesi için gerekli giderler ekonomik konjonktüre göre kolayca ayarlanamazlar.

 Kamu harcamalarının istikrarı sağlamada kullanılması noktasında dikkat edilecek bir husus da; iş çevresi, halk ve devlet adamlarının enflasyon hakkındaki kanaatleridir. Çünkü bu muhitlerde, ekonominin içinde bulunduğu durum bakımından, politikayı tespit eden ve yürütenlerin aksine bir kanaat bulunuyorsa, yani, mevcut durum enflasyonist gelişme ortamı olarak değil de refah devresi olarak kabul ediliyor ve bu refahın çok hassas olduğu kanaati hakim bulunuyorsa, harcamaları kısarken çok dikkatli davranmak gerekecektir. 

Nihayet, bir güçlük de politik alandan gelir. Çünkü milletvekilleri genellikle, kamu harcamalarının artırılmasından yanadır. Halbuki bu durumda kamu harcamalarını azaltma mecburiyeti vardır. Milletvekillerinin kamu harcamalarını azaltmaya karşı oluşlarının sebebi, başlayacak işlerin gecikmesi, başlayanların da bitirilmesinden geriye bırakılmak zorunda kalmasıdır.

Harcamalar politikası olarak akla gelen, sosyal sabit sermaye yatırımları ile bayındırlık harcamaları ve sübvansiyonlar (mali yardımlar) dır. Çünkü, yukarıda da işaret edildiği gibi, devletin Adalet, Genel İdare. Milli Güvenlik vb. temel hizmetlenni gösteren harcamalarının iktisadi istikrar düşüncesiyle kullanılması düşünülemez. 

Harcamalar politikasının, harcama seviyesini bizzat ve fiilen hükümete bırakması gibi bir üstünlüğü vardır. Başka bir deyişle, hükümetler harcama politikası sayesinde masraf seviyesini istediği gibi ayarlamak suretiyle, yani masrafın yerini ve çeşidini mevcut şartlara en uygun gelecek şekilde tayin ve tespit ederek, amaca en kısa yoldan ulaşmak imkanına sahiptirler.

Bu durumu şöyle bir örnek vererek açıklamak mümkündür: 

Memleketin herhangi bir bölgesinde bir işsizlik söz konusu olduğunda, para ve vergi politikası yoluyla genel harcama seviyesini artırarak işsizliği gidermek mümkün ve yeterli değildir. Aksine böyle bir uygulama ülkenin diğer bölgelerinde enflasyonist bir akıma yol açabilmektedir. Halbuki bu durumda hükümet, harcama politikası yoluyla; yani işsizliğin hüküm sürdüğü bölgeye daha çok yatırım yapmak suretiyle, o bölgedeki işsizliği ve dolayısıyla istikrarsızlığı gidermiş olacaktır.

Durumu daha iyi açıklayan bir örnek de şu olabilir:

Bir ailede diğerlerinden daha çok gıda alması gereken bir kişi var diye bütün aileye aynı gıdayı verecek yemekleri pişirmeye; veya kişinin perhiz yapması gerekirken bütün aileye perhiz yaptırmaya gerek olmadığı gibi; bir ülkenin bir bölgesindeki istikrarsızlık için genel etkisi olabilecek tedbirlere (vergi ve para politikası) başvurmaya mahal yoktur.

Ekonomideki istikrarsızlığı önleyecek harcama politikası bir yönüyle bir yatırım politikası olarak düşünülebileceğine göre, hükümetler ellerinde her an uygulamaya hazır projeler bulundurmalıdırlar. Bu projeler, gerektiğinde kolayca uygulamaya konabilecek cinsten olmalıdır. Yani, hükümetlerin harcama politikasında uygulayacakları projeler, tedariki kolay malzeme ve teçhizatı gerektiren ve orta kalitede elemanlarla sonuçlanabilecek kısa süreli projeler olmalıdırlar. Bu onların başarı şansını büyük ölçüde artıracaktır57. 

Kamu harcamaları içinde istikrar için etkinliği olan bir diğer harcama çeşidi de sübvansiyonlardır. Sübvansiyonlar, bilindiği gibi verginin tersi bir etkiye sahiptirler Bu yüzden enflasyon ve deflasyona karşı kullanılabilirler. 

Kamu harcamaları politikasında kamu harcamalarının finansmanı da konumuz bakımından büyük önem taşımaktadır. Şimdiye kadar ele alınan konular içinde kamu harcamalarının kaynağı dikkate alınmadan, harcama yoluyla istikrarsızlığın giderilmesi konusu açıklanmaya çalışılmıştır. Şimdi ise, bu harcamaların finansman durumuna göre ne gibi sonuçlar gösterebileceği üzerinde durulacaktır.

Konuya bu açıdan bakılınca şu görüşler ileri sürülebilir.

-Kamu harcamaları geniş ölçüde müterakki vergilerle finanse edilmişse, enflasyonun gelir dağılımındaki adaletsizliğe sebep olan sonuçlarını önlüyor demektir.

-Kamu harcamaları geniş ölçüde dolaylı vergilerle karşılanıyorsa, yine enflasyonu giderici etkisi var demektir.

-Kamu harcamalarının kişilere karşı borçlanma yoluyla finanse edilmesi halinde ise, atıl (kullanılmayan) fonların harekete geçirilmesi temin edileceğinden, enflasyonist etki söz konusudur.

-Kamu harcamalarının banka sistemine karşı borçlanarak karşılanması, bankaların kaydi para yoluyla mevcut para arzını artırmaları sebebiyle, enflasyonist sonuç doğurur.

Yukarıdaki açıklamaya göre, son iki kaynağa başvurmak enflasyonu önlemek yerine enflasyonu artırmak anlamını taşır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri