Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Kentleşme Nedir, Bilinçsiz Kentleşme 

Kentleşme olgusunun başlangıcı, insanlığın "avcılık ve ço­banlık" evresinden "yerleşik hayata" geçiş dönemine kadar uzan­maktadır. Bu bağlamda da kentlerin ortaya çıkışı uygarlıkların do­ğuşu ile özdeşleşmektedir(l). Nitekim uygarlık, organize edilmiş bir toplumsal yaşam olarak tanımlandığında, bu yaşam biçimini yoğun olarak kentlerde görmek olasıdır. 

Antik çağlarda bazı kent yerleşmelerinin olduğu bilinmekle beraber, bu kentlerin büyüklüklerine ilişkin fazla bilgi bulunmamak­tadır. Ancak MÖ. 6. ve 4. yüzyıllarda nüfusu 100.000 den fazla olan Babil, Syracuse, Roma, Atina gibi kentlerin olduğu bilinmek­tedir. Bu dönemde yerleşimdeki en önemli etken uygun doğal koşul­lar olmuştur. 

Ortaçağlarda da hızlı bir kentleşme yaşanmamıştır. Bu dönem kentlerinde ya siyasal ve kültürel işlevler ya da sadece ekonomik işlevler egemen olmuştur. 

Kentleşme sürecinin hız kazanmasında en önemli etken sanayi devrimi olmuştur. İngiltere'de başlayan sanayi devrimi belirli aralık­la, Almanya, Fransa, İsviçre, Belçika gibi diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Batı da Sanayi Devrimi ile başlayan bu değişim iki yüzyıl sürmüş, günümüzde ise bu toplumlar bir kent toplumu haline dönüşmüşlerdir. 

Kentleşme, günümüz toplumlarının başlıca özelliklerinden birini oluşturmaktadır. Nitekim günümüzde toplumların kentleşme oranlan gelişmişlik düzeyinin önemli bir göstergesi olarak kullanıl­maktadır. Çünkü sanayi devrimi sonrası kentleşme, sanayileşmenin bir yan ürünü olarak gerçekleşmektedir. Bu bağlamda da kentleşme ve sanayileşme birbiriyle yakından ilişkili iki olgu olarak kabul e-dilmektedir. 

Hiçbir uygarlıkta, kent yaşamı, ticaret ve sana­yiden bağımsız olarak gelişmemiştir. Ne antik çağda ne de modern zamanlarda bu kuralın dışında kalan bir du­rum olmamıştır... 

Bu evrensellik, zorunlulukla açıklanmaktadır. Gerçekten, bir kent grubu, ancak yiyecek maddelerini dışarıdan getirerek yaşayabilir. Ancak, bu dışalımın, buna denk düşen ya da bununla eşdeğerdeki mamul ü-rünlerin dışsatımıyla dengelenmesi zorunludur. Böyle­ce, kentle çevresindeki kırsal bölge arasında sıkı bir hizmet ilişkisi kurulur. Bu karşılıklı bağımlılığın sürdü­rülmesi için ticaret ve sanayi vazgeçilmez öğelerdir; sü­rekli alışverişi sağlamak için birincisi, değişim amacıy­la mal sağlamak için de ikincisi olmasaydı kent yok o-lup giderdi(2). 

Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı gibi kentleşme sanayi­leşmenin bir yan ürünü olduğu kadar, tarımsal gelişmeyle de yakın­dan ilişkilidir. Nitekim sanayi etkinliklerin yoğunlaşması sonucu kentlerin giderek büyümesi tarımda verim artışının sağlanması ile olanaklı olabilmiştir(3). XVI. ve XVII. yüzyıllarda Batı Avrupa'da tarımsal yapıda ortaya çıkan değişmeler kentleşme ile sonuçlanmış­tır. XIX. yy. Batı Avrupa'da sanayileşme, kentleşme ve ticaretin gelişme çağı olmuştur. XX. yy. ise gelişme halindeki ülkelerin bir çoğunda kentleşme olgusunun yoğun bir biçimde yaşandığı yüzyılı oluşturmaktadır. 

Kentleşme ve Temel Özellikleri, Çarpık Kentleşme 

Kentleşme olgusunun temel özelliği nüfusun belirli bir alanda yoğunlaşmasıdır. Bu anlamda ve dar bir bakış açısıyla ele alındığın­da kentleşme, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artışını içerir. Bu tanımlamayla kentleşme sadece bir demografik olaydır. Bu demografik nitelikli olay, nüfus artışı veya kırsal kesimden kent­sel alanlara göç yoluyla gerçekleşir. 

Kentleşme olgusu sadece basit bir demografik olay değildir. Bu olguyu yaratan nedenlerin yanısıra, bu olgunun sonucunda orta­ya çıkan sosyo-ekonomik değişmeler söz konusudur. Bu neden so­nuç ilişkilerini kapsayacak biçimde ve geniş bir bakış açısıyla ele alındığında kentleşme;

Sanayileşme ve ekonomik gelişmeye koşut ola­rak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyü­mesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütleşme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikim sürecidir(4).

Kentleşmenin bu geniş tanımından hareketle, bu olgunun bazı temel özelliklerinin saptanması olanaklıdır. Öncelikle kentleşme bir değişimi, bir süreci içeren devingen bir kavramdır. Kentleşmenin bu özelliği kentleşme ile kentleşme düzeyi (oranı) kavramlarının ayrı anlamlarda kullanılmasına yol açmaktadır. Kentleşme düzeyi, bir ülke veya bölge de belirli bir anda belirli bir tanıma göre kent sayı­lan yerleşme yerlerinde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranıdır. Bu bağlamda kentleşme oranı durağan (statik) bir içerik taşımaktadır. Bu anlamda kentleşme, belirli bir ülke veya bölgenin, belirli bir zaman diliminde kentleşme oranında meydana gelen değişme olarak tanımlanabilir. 

Kentleşme olgusunun ikinci temel özelliği, demografik bir sü­reci içermesidir. Bu süreç kentsel alanlarda doğum oranlarının ölüm oranlarından fazla olmasının yanısıra, kırsal alanlardan kentlere gelenlerle yani göçler yoluyla gerçekleşmektedir. Kuşkusuz bu de­mografik hareketlenme de kırsal alanlardaki yapı değişiminin yanısıra kentsel alanlardaki gelişmenin etkisi önemli olmaktadır.

Kentleşme olgusunun üçüncü temel özelliği ekonomik nitelik­lidir. Öncelikle kentleşme, sanayileşme ve ekonomik gelişmeye koşut olarak ortaya çıkan bir olgudur. Bu bağlamda da bir yandan kırsal kesimde verimlilik artışına paralel olarak tarımsal yapı değişime uğrarken, diğer yandan kırsal kesimden kentsel kesime nüfus akta­rımı gerçekleşmektedir. Böylece de istihdam içinde sanayi ve hizmet­lerin payı artarken, tarımın payı azalmaktadır. Bu gelişime paralel olarak ta toplumlar tarım toplumundan sanayi toplumu olmaya yönelmektedirler. Böylece de kentleşmeyle birlikte toplumların eko­nomik niteliği değişmektedir. 

Kentleşmenin dördüncü temel özelliği de "...insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan..." bir süreç olma­sıdır. Bu bağlamda da kentleşme bir toplumsal değişim ve biçim­lenme sürecini kapsamaktadır. Kentleşme tarımsal yapıdaki ve sa­nayideki değişmelerin ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Ancak kentleşme aynı zamanda toplumsal değişme sürecini önemli ölçüde etkile­yen ve bazı toplumlarda hızlandırabilen bir olgudur(5). Bu değişim içinde insan ilişkileri yeniden düzenlenirken, ilişkiler çıkar dengesine dayalı olarak kurulmaktadır. Ayrıca bu ilişkilerde bireyci ve akılcı tutumlar egemen hale gelmektedir. Böylece de kırsal kesimden kente göçenlerde bir "kentlileşme" süreci başlamaktadır. 

Kentlileşme, kentleşmenin toplumsal değişme boyutunu yani kentleşme sürecinde yer alan insanlardaki değişmeyi tanımlar. Bu bağlamda kentlileşme "...kentleşme akımı sonucunda, toplumsal de­ğişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde değer yargıların­da, tinsel (manevi) ve özdeksel (maddi) yaşam biçimlerinde değişik­likler yaratma süreci.." olarak tanımlanabilmektedir(6).

Kentleşme süreci içerisinde kentlileşen insan ekonomik ve sosyal açıdan iki boyutta değişime uğramaktadır(7). Ekonomik açı­dan kentlileşme, kişinin geçimini tamamen kentte ve kente özgü işlerde sağlayacak duruma gelmesiyle gerçekleşir. Sosyal açıdan kentlileşme ise, kır kökenli insanların kente özgü tavır ve davranış biçimlerini, toplumsal ve manevi değer yargılarını benimsemesi ile gerçekleşebilmektedir.

Kentleşme sürecinin beşinci temel özelliği yönetimsel bir ör­gütlenme sürecini de içermesidir. Kentleşme sürecindeki hızlanmaya paralel olarak kentlerdeki büyüme de hızlanmıştır. Hızla büyüyen kentlerde sorunlarda hızla artış göstermektedir. Böylece artan sorun­lara çözüm bulmak amacıyla yeni yönetimsel örgütlenmelere gidil­mektedir. Büyük kent yönetimi biçimindeki örgütlenmeler bu deği­şimin tipik bir örneğidir. Ayrıca kentleşme sonucu nüfusun büyük kısmının kentlerde yaşar hale gelmesi, merkezi yönetim ile yerel yönetimlerin yetki paylaşımının tartışılmasına ve bu bağlamda yerel özerkliğin arttırılması taleplerinin artmasına yol açmaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında kentleşmenin temel özellik­leri aşağıdaki gibi sıralanabilir(8). 

-Kentleşme, ister bir yerleşmenin kente dönüşmesi, ister bir kentin büyümesi biçiminde olsun, nüfusun kentlerde yoğunlaşması olarak demografik bir süreçtir.

-Kentleşme, nüfusun tarımdan sanayi ve hizmetlere kayması ile birlikte kentsel istihdam biçimlerinin ağırlık kazanmasına yol açmaktadır.

-Kentleşme, fiziksel çevre ve yaşam koşullarında bir değişme yaratır.

-Kentleşme, toplumsal değişme ve yeniden biçimlenme süre­cidir.

-Kentleşme, yeni örgütlenme biçimlerini ortaya çıkarır.

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri