Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye’de Konut Sorunu 

En genel anlamda konut, insanların temel gereksinmelerinden biri olan barınma gereksinmesini karşılayan bir araçtır. Günümüzde kentleşmenin hızlı boyutlara ulaşmasıyla birlikte, ülkede barınma gereksinmesinin karşılanmasında önemli sorunlarla karşılaşılmak­tadır. Barınma (konut) sorunu, başta hızlı kentleşme olmak üzere bir çok ekonomik ve toplumsal etken altında geniş boyutlar kazanabil­mektedir. Özellikle de, sınırlı olanaklara sahip gelişmekte olan ülke­lerde sorunun çözümü oldukça güçleşmektedir. 

Konut sorunu, dar açıdan, bir ülkede yaşayan ailelere barın­ma gereksinmesini karşılayacak bir konutun sağlanamaması soru­nudur). Bu anlamda sorun, konut açığı ile sınırlanmaktadır. Ko­nut açığı, bir ülkedeki konut stoğunun (konut sayısının) gerekli olan miktardan az olması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda sorun sadece miktar sorunu ile sınırlı kalmaktadır. Ancak soruna daha geniş bir boyutta bakıldığında, kalite, mekan ve altyapı unsurlarını da içerdiği görülmektedir. Önceki bölümde de görüldüğü gibi kent toprağı, altyapı ve üst yapı (konut) unsurları ile bir bütünü oluştur­maktadır. Bu nedenle altyapı unsurundan yoksun konut kümeleri yetersiz bir oluşumu içermektedir. Bu yetersizlik aynı zamanda sağ­lıksız kentleşme sorununu da beraberinde getirmektedir. 

Konut açığı kavramsal olarak niceliksel bir içerikten çok, niteliksel bir içerik taşımaktadır. Konut açığı bulunan bir ülkede bireyler niteliksiz de olsa barınma gereksinmelerini karşılamaktadır. 

Bu bağlamda da konut açığı, niceliksel bir açıktan çok, bazı ailelerin niteliksiz konutlarda barınması gibi arzulanmayan bir olguyu tanım­lamaktadır. Ayrıca bir ülkede arzulanan nitelikteki konut sayısının yetersiz olması, bu tür konutların kira veya satış bedellerinin çok fazla yükselmesine neden olabilmektedir. Böylece sorun, bir yüksek kira sorunu haline gelebilmektedir. Bu nedenlerle, geniş açıdan ko­nut sorunu, nitelikli konut sayısındaki yetersizlikler nedeniyle, bazı ailelerin çağdaş yaşam düzeyine uygun olmayan ve sağlık koşulla­rından uzak, niteliksiz konutlarda yaşamaları ve nitelikli konutlarda yaşamak isteyenlerin de yüksek kira ödemeleri anlamına gelmekte­dir. 

Konut Sorunları 

Nitelikli konut standartları, zamana ve ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre farklılıklar gösterebilmektedir. Zaman içinde geli­şen konut üretim teknolojileri, nitelikli konut standartlarında deği­şiklikler yaratmaktadır. Ancak ülkelerin gelişen bu teknolojilerden yararlanmaları, mevcut ekonomik olanakları yarı gelişmişlik düzey­leri ile yalandan ilişkili bulunmaktadır. Özellikle sermaye kaynaklan kıt olan ülkelerde konut sorunu, kıt kaynakların olası kullanımları arasında seçimi sorunun bir parçası haline dönüşmektedir. Diğer bir anlatım ile konut sorunu, kalkınma sorununun özel bir sorunu haline gelmektedir. 

Konut sorunu bir yandan toplum bireylerinin nitelikli konut­larda barınması yönünden toplumsal bir içerik taşırken, diğer yan­dan kıt kaynakların olası kullanımları açısından ekonomik bir nitelik kazanmaktadır. Bu iki nitelik birbirinden bağımsız olmayıp, birbir­leri ile yakından ilişkilidir. Bu ilişki konut sorununun bir ülkenin gelişme sürecinde oynadığı işlev nedeniyle ortaya çıkmaktadır. 

Gelişme Süreci ve Konut Sorunu 

Konut sorununun bir yandan toplumsal bir içerik diğer yan­dan ekonomik bir içerik taşıması, konut olgusuna bir ülkenin geliş­me sürecinde önemli bir işlev yüklemektedir. Bilindiği gibi gelişme süreci, kalkınma (veya büyüme) olgusunun yanısıra bir ülkedeki nitel ve nicel tüm yapısal değişimleri içermektedir(2). Bu bağlamda gelişme, geniş anlamda, bir toplumun yaşam düzeyindeki yüksel­meyi ifade etmektedir. Kuşkusuz toplum bireylerinin nitelikli konut­larda barındırılması yaşam düzeyindeki yükselmenin bir göstergesi olmaktadır. Ayıca bireylerin iyi nitelikli konutlarda barınmalarının verimlilikleri üzerinde yaratabileceği olumlu etki, ülkenin üretim potansiyelinin artışına yol açabilecektir. Böylece konut sorununun çözümü, ülkenin gelişme sürecinde önemli bir yer tutan ekonomik kalkınma açısından da önemli bir işlevi yerine getirebilecektir. Bir başka anlatım ile konut sorununun çözümü bir ülkenin gelişme sü­recinde, biryandan verimliliği arttırarak, diğer yandan yaşam düze­yinde iyileşme sağlayarak iki yönlü bir işlev görebilecektir. 

Konut sorununun çözümünün toplumsal işlevi konusunda bir fikir ayrılığı olmamakla birlikte, ekonomik kalkınmadaki işlevi açı­sından ekonomistler ile toplumbilimciler arasında fikir ayrılıkları bulunmaktadır(3). Ekonomistler soruna kıt kaynaklann etkin kulla­nımı bağlamında yaklaşırlarken, bazı toplumbilimciler soruna top­lumsal sorunların özellikle de, kentleşme sorununun çözümü açısın­dan yaklaşmaktadırlar.

Kentsel Konut Sorunu 

Ulusal politikalar içinde konut sorununun çözümüne öncelik verilmesini savunanlar şu görüşleri ileri sürmektedirler.

1. Konut sorununun çözümü, adil olmayan gelir dağılımının iyileştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Konut sorunu makro düzeyde ülkenin gelişmişlik düzeyi ile ilgili iken, bireysel düzeyde gelir yetersizliği ile ilgilidir. Bu bağlamda sorun adaletsiz bir gelir dağılımının mekandaki yansımasıdır(4). Ayrıca nitelikli konut açı­ğının varlığı konut kiralarının ve fiyatlarının artışı ile sonuçlanmak­tadır. Bu olgu bireylerin gelirlerinde reel olarak azalma yaratmak­tadır. Sorun özellikle dar gelirliler açısından daha da önem kazan­maktadır. Bu nedenle konut sorununun çözümü, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin belirli ölçülerde de olsa giderilmesi açısından önem kazanmaktadır. 

2. Konut sorununun çözümü, bireylerin toplumsal uyumunda ve siyasal istikrarın oluşumunda yardımcı olmaktadır. İnsanların temel gereksinmesi olan barınmanın uygun ortamlarda ve sağlıklı koşullarda sağlanması bireylerin yaşam kalitesini yükseltirken, bi­reyin, toplum ile uyumunda olumlu etkiler yapmaktadır. Özellikle de kentlerde dar gelirlilerin barınma gereksinmelerinin ucuz ve sağ­lıklı koşullarda sağlanabilmesi toplumsal barışın oluşumunda ve devamında önemli katkılar sağlamaktadır. Nitekim İkinci Dünya Savaşı sonrasında konut sorunu, bir kalkınma sorunu kabul edilerek, soruna devletin müdahalesi genel bir nitelik kazanmıştır. Daha önce­leri nitelikli konut yetersizliğinden en fazla dar gelirlilerin etkilendiği konusunda tam bir görüş birliği hakim iken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, toplumun bütün sınıflarının barınma gereksinmelerinin giderilmesi düşüncesi kabul görmeye başlamıştır. Bu düşüncenin kabulünde sosyal devlet kavramının ve uygulamalarının gelişmesi kadar, dar gelirli gruplar ile orta gelirli gruplar arasındaki yaşam düzeyi ve tüketim tercihleri arasındaki farkların azalması da etken olmuştur(5). Böylece de konut gereksinmesinin giderilmesinin doğ­rudan bir toplumsal kamu hizmeti olduğu düşüncesi yaygınlık ka­zanmıştır. 

3. Konut sektörü işgücü yoğun bir sektör olarak, önemli öl­çüde istihdam olanağı yaratmaktadır. Bu nedenle de konut yatırım­larına, ekonominin durgunluk dönemlerinde istihdam yaratıcı politi­kalarının bir aracı olarak sıkça başvurulur. Ayrıca konut sektörü yatırımları bağlantılı sektörler yolu ile de iş ve istihdam olanaklarını arttırabilmektedir. 

4. Geniş kapsamlı konut programlarının uygulanmasında, kentler arası tercihler yoluyla kentleşme sürecini etkileyebilme ola­nağı bulunabilmektedir. Böylece de, orta ve küçük ölçekli kentlerde sağlıklı ve ucuz konut edinebilme olanaklarının genişletilmesi, göçün yönünü bu kentlere yöneltebilecektir. Ayrıca kır ve kent arasında konut öncelikleri açısından kır lehine yapılacak tercihlerde nüfusu kırda tutmaya yönelik kentleşme politikası içinde önemli bir işlev görebilecektir. 

5. Son olarak konut sorununa öncelik verilmesini savunanlar, barınma koşullarının iyileştirilmesinin işgücü verimliliğini arttırarak ekonomik kalkınmaya yardımcı olduğu düşüncesinden hareketle bu görüşlerini savunmaktadırlar. Bu bağlamda işgücünün barınma sorununu çözmek amacıyla yapılacak konutların, bir tüketim malı değil bir üretim malı özelliği taşıyacağı ileri sürülmektedir. Ayrıca konut yatırımlarının konut ile ilgili diğer alanlardaki talebi arttırarak ekonomik gelişmeye yardımcı olacağı düşünülmektedir. 

Ulusal politikalar içinde konut sorununa öncelik verilmesini savunanların ileri sürdüğü görüşler karşısında, bazı ekonomistler, özellikle de daha hızlı büyümeyi öncelikli hedef olarak benimseyen­ler, kıt kaynakların etkin kullanımı açısından konut yatırımlarına öncelik verilmesine karşı çıkmaktadırlar(6). Bu görüş sahiplerine göre konut bir tüketim malı olarak kabul edilmektedir. Kaynakları sınırlı olan gelişmekte olan ülkelerde hızlı kalkınma önceliğin doğ­rudan üretim artışı sağlayan üretim malları yatırımlarına verilmesini gerektirmektedir. Bir tüketim malı olarak konut ise, işgücü verimli­liğine olumlu etkileri nedeniyle kalkınmada dolaylı bir etki yapabil­mektedir. Bu bağlamda da konut, özel bir durumu olan yarı tüketim malı olarak kabul edilmektedir.

Yapılan bazı araştırmalara göre, konut yatırımlarının sermaye-hasıla oranı son derece yüksektir. Yani konut yatırımlarının ser­maye birimi başına verimliliği son derece düşük olmaktadır. Ayrıca dış ödemeler dengesine olumlu katkıları olmayan bu sektör, mevcut kaynaklardan yararlanmada tarım, sanayi ve diğer sektörlerle ya­rışma halinde bulunmaktadır. Böylece sektörde yapılan yatırımların artışı enflasyonist gelişmeyi hızlandırmaktadır.

Konut yatırımlarının bir yandan düşük verimli yatırımlar ol­ması, diğer yandan enflasyonu arttırıcı etkilerinin bulunması neden­leriyle, hızlı kalkınmanın amaçlandığı durumlarda, konut yatırımla­rının olabildiğince düşük düzeylerde tutulması gerektiği savunul­maktadır. Ayrıca konut yatırımlarının önceliğini savunanların aksine bu konudaki gelişmelerin toplumsal ve siyasal istikrarı sağlamada yeterli olmadığı ileri sürülmektedir. Bir ülkede barınma koşullarının yetersizliği kadar, işsizliğin de önemli toplumsal ve siyasal istikrar­sızlıklara yol açtığı görülmektedir. 

Konut sorununa öncelik verilip verilmemesi tartışmaları ge­nelde konut yatırımlarının verimliliği noktasında yoğunlaşmaktadır. Bu bağlamda konut yatırımlarının verimliliği, konut öncelikleri tar­tışmasında bir ölçüt konumuna gelmektedir. Nitekim kıt kaynakların konut sektörü ile diğer sektörler arasında en uygun dağıtımını belirlemeyi amaçlayan bir ölçüt geliştirilmiştir(7). Buna göre, konut yatırımlarının işgücünün verimliliğine yapacağı marjinal katkı, ko­nut dışı sektörlerdeki marjinal verimlilikten büyük, en azından ona eşit olmalıdır. Aksi durumda konut yatırımlarına öncelik verilmesi ekonomik kalkınmayı yavaşlatıcı olacaktır.

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri