Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

ÜNİTE 1 - ÜNİTE 2 - ÜNİTE 3 - ÜNİTE 4 - ÜNİTE 5 - ÜNİTE 6

BANKACILIK : MEVDUATLAR 

KREDİLERİN KAYNAĞI OLARAK MEVDUATLAR

            Verilen kredileri bankacılık sektöründe gerçekleştirilen üretimin nihai çıktısı olarak kabul edersek bankalar bu çıktıyı elde edebilmek için çok sayıda girdi kullanırlar. Bankalar, bu firmalardan farklı olarak, para ticareti ile uğraştıkları için, kullanılan girdiler de, nihai çıktı gibi, parasal kaynaklardır. Bu kaynaklar içinde en önemlisi ve bankaların temel fon kaynağı niteliğindeki mevduatlardır.  

         Bankalar rezerv yaratmak ve bunları faiz geliri elde edebilecekleri kredilere dönüştürmek amacıyla mevduat toplarlar. Bir bankanın mevduat talebi bu nedenle talep türev niteliğindedir; yani bankanın mevduat talebi müşterilerin kredi talebinin ve bankanın bu talebi karşılama arzusunun sonucudur.  

Toplam ve Marjinal Ürün           

         Mevduat talebi kısmen bu mevduatların verimliliğine bağlıdır. Toplam ürün, belirli bir miktar girdi ile gerçekleştirilen toplam üretim düzeyini ifade ettiği için, bir banka açısından 100.000 YTL’lik mevduatla 80.000 YTL’lik kredi yaratılıyorsa toplam ürün 80.000 YTL değerindeki kredidir.  

Diğer girdiler sabitken, değişken girdinin kullanım miktarındaki bir birimlik artış karşısında toplam üründe meydana gelen değişiklik marjinal ürün olarak adlandırılır. Örneğin, mevduatlardaki 100.000 YTL’lik artış karşısında kredi miktarı 80.000 YTL artıyorsa, mevduatların marjinal ürünü 0,80 liradır. 

         Değişken girdi miktarı artarsa bu girdinin marjinal ürünü hızlı bir çıkıştan sonra yavaş yavaş azalmaya başlar. İktisat literatüründe bu olgu azalan marjinal verim ilkesi olarak adlandırılır.  

Azalan marjinal verim ilkesini bankacılık faaliyetlerine uyguladığımızda, kullanılan diğer kaynaklar sabitken, mevduat miktarında gözlenen artışların mevduatların marjinal ürününde tedrici bir düşüşe neden olacağını söyleyebiliriz. Banka daha çok mevduatı kendine çektikçe, bu mevduatların marjinal ürünü, bir diğer deyişle bankanın açacağı yeni kredi miktarı azalacaktır. 

Kredilerin Yatırılması 

            Kısmı rezerv bankacılığı kavramını kullanarak mevduatlarla krediler arasındaki bağlantıyı kolaylıkla kurabiliriz. Bankalar yasalar gereği topladıkları mevduatların belirli bir oranına karşılık gelen kısmını rezerv olarak tutmakla yükümlüdürler. Zorunlu rezerv oranı (rr) adı verilen bu oran çerçevesinde, bankalar mevduat hacimlerine göre zorunlu rezerv tutarlar. Eğer mevduatları D ile gösterirsek, bankalar mevduatlarının zorunlu rezerv ayrıldıktan sonra kalan kısmını kredi olarak verebilirler. Bu durumda açılabilecek kredi miktarı (L)

         L = (1 - rr) x D             olarak yazılabilir.  

         Örneğin, Merkez Bankası tarafından belirlenen zorunlu rezerv oranı %7 ise ve banka 100.000 YTL’lik mevduata sahipse, ilke olarak 93.000 YTL’lik kredi hacmine ulaşabilir. Oysa, banka azalan marjinal verim ilkesi gereği bu miktarın tamamını krediye dönüştüremeyebilir. Bu nedenle, bankalar açısından kredi hacmindeki artış oranları mevduatlardaki artış oranının mevduatlardaki artış oranının gerisinde kalabilir. 

PÜR REKABETÇİ BİR BANKANIN MEVDUAT TALEBİ 

            Kredi piyasasında ele aldığımız gibi, pür rekabetçi bankalar ve piyasa gücüne sahip bankalar farklı biçimlerde davranmaktadırlar. Önce pür rekabetçi bir bankayı ele alarak talep edilecek mevduat miktarının ve bunlara ödenecek faiz oranının nasıl belirlendiğini ele alacağız.

Bir banka için Bireysel Mevduat Arzı ve Piyasa Mevduat Arzı 

Pür rekabet koşullarının geçerli olduğu mevduat piyasasında faaliyet gösteren her banka mevduat piyasasının bütününe göre oldukça küçük kalır ve fiyat üstlenici olduğu için mevduatlara piyasada belirlenen faiz oranını uygulamak isterse, hiç kimse bu bankaya mevduat yatırmayı tercih etmez. Mevduat piyasasının pür rekabet koşulları altında çalışması halinde, mevduatlara ilişkin piyasa arzı ile piyasa talebinin eşitlenmesi mevduatlara uygulanacak faiz oranını belirlemektedir.        

Bankanın mevduat talep etme nedeni, mevduatların kredi yaratılmasında kullanılabilecek temel kaynak olmasıdır. Mevduatlar ise hane halkları ve işletmeler tarafından arz edilir.



Şeklin A bölümü mevduat piyasasında gerçekleşen dengeyi göstermektedir. Mevduatlara uygulanacak faiz oranı, mevduat arzı ve mevduat talebi eğrilerinin kesişme noktasına göre %15 olarak belirlenmektedir. 

         Bankanın piyasada karşılaştığı mevduat arzı eğrisi piyasa faiz oranında yatay eksene paraleldir. Yani pür rekabet koşullarında çalışan bir banka piyasada tam esnek bir mevduat arzı ile karşılaşır. 

         Mevduatların Marjinal Ürün Değeri 

         Pür rekabetçi bankalar mevduat çekebilmek için mevduatlara piyasada belirlenen faiz oranını (id) ödemek zorundadırlar. Önceki ünitemizde gördüğümüz gibi, pür rekabet koşullarda çalışan bir banka kredi pazarlayabilmek için de, kredilere piyasa koşullarında belirlenen faiz oranını (iL) uygulamak durumundadır. Pür rekabet koşullarında çalışan bankalar kredilere uygulanacak ve mevduatlara ödenecek faiz oranları üzerinde bir kontrol gücüne sahip değilken, bu faiz oranında açacakları kredi miktarını kendileri belirlerler. Burada da amaç kar maksimizasyonudur. 

         Burada cevabını aradığımız soru bankalara kar maksimizasyonu olanağı sunan kredi hacmine ulaşmak için ne kadar mevduata ihtiyaç duyulacağıdır. Bankaların ek bir birim mevduat elde ederek yarattıkları ek krediye mevduatların marjinal ürünü (MPD) adını verilir. Bankalar verdikleri kredilere piyasa faiz oranı (iL) uygulamak zorunda olduklarından, söz konusu marjinal ürünün değeri (VMPD)  

         VMPD = iL x MPD şeklinde hesaplanabilir. 

         Karını maksimize etmeyi amaçlayan banka, mevduatların marjinal ürün değeri mevduat elde etmenin maliyetine (iD) eşit oluncaya kadar mevduat toplanmaya devam edecektir. 

         VMPDD           

            Bunun nedenini görebilmek için örnek verelim. Bir bankanın mevduatlarındaki 100 YTL’lik artış karşısında kredilerini 80 YTL artırabildiğini kabul edelim. Buna göre mevduatların marjinal ürünü 

                    ΔL          80
         MPD = -----  =  -----  =  0,80         olarak bulunur.
                    ΔD         100 

Eğer kredilere uygulanan faiz oranı %20 ise, marjinal ürün değeri

         VMPD = iL x MPD  =  0,20 x 0,80  =  0,16 TL  olarak ifade edilir. 

Ø
       VMPD > iD [ banka karını artırdığı için kredi miktarını da artıracak dolayısıyla mevduat hacmi artacaktır.
Ø
       VMPD = iD [ banka karını maksimize eder. Banka vereceği kredi hacmini dolayısıyla toplayacağı mevduat hacmini bu noktada belirler.

VMPD < iD [ banka karlarında düşüş yaşayacağından kredi hacmi düşer,dolayısıyla mevduat hacmi düşecektir.


Şekilde pür rekabet koşullarında banka çalışan banka için kar maksimizasyonu sağlayan mevduat miktarının (D*) nasıl belirlendiğini gösterilmektedir. Grafikte dikey eksende mevduat faiz oranı,yatay eksende ise mevduat miktarı ölçülmektir. Bankanın piyasada karşılaştığı mevduat arz eğrisi %15 faiz oranında yatay eksene paraleldir. 
 

Mevduatların marjinal ürün değerinin (VMPD) mevduatlara ödenen faiz oranına eşit olduğu noktada banka kar maksimizasyonunu sağlayan mevduat (D*) miktarına ulaşmaktadır. VMPD eğrisi, mevduatlara çeşitli düzeylerinde bankanın talep ettiği mevduat miktarını belirlemeye olanak sağladığı için, pür rekabet koşullarında çalışan bankanın mevduat talep eğrisi olarak da değerlendirilebilir. Talep eğrisinin negatif eğimli olmasının nedeni ise azalan verim ilkesidir. 

PİYASA GÜCÜNE SAHİP BANKANIN MEVDUAT TALEBİ 

         Yukarıda yaptığımız analiz ve elde ettiğimiz sonuçlar, piyasada belirlenen faizi kabullenmek zorunda olan küçük bankalar için geçerlidir. Oysa biliyoruz ki ,piyasada faaliyet gösteren büyük bankalar kredi faiz oranlarını düşürme gücüne sahip olabilirler. Piyasa gücüne sahip bankaların kar maksimizasyonunu sağlayabilmek için ne kadar mevduat talep edeceklerini incelerken iki olasılığı göz önüne almalıyız. Bu olasılıklardan ilki bankanın kredi piyasasında güce sahipken mevduat piyasasında fiyat kabullenici olmasıdır. İkinci olasılık ise bankanın her iki piyasada birden piyasa gücüne sahip olmasıdır. 

Kredi Piyasasında Piyasa Gücüne Sahip Banka : İlk olarak kredi piyasasında faiz oranını etkileme gücüne sahip, ancak mevduat piyasasında piyasa faiz oranını kabullenmek durumunda olan bir bankayı ele alalım. Kredi piyasasında piyasa gücüne sahip banka negatif eğimli bir kredi talebi eğrisi ile çalışır. Banka, mevduat piyasasında pür rekabet koşulları altında çalıştığı için ancak piyasa faiz oranından mevduat toplayabilir. Dolayısıyla, piyasada karşılaştığı mevduat arz eğrisi piyasa faiz oranında yatay eksene paraleldir. Şekilde bu durumu göstermektedir.



Bankanın elde ettiği her ilave mevduat banka kredilerini mevduatın marjinal ürünü (MPD) kadar arttırır. Banka kredi cephesinde piyasa gücüne sahip olduğundan, ilave kredi verebilmek için kredi faiz oranını düşürmek zorundadır. Bankanın ilave kredi vererek elde ettiği ek gelire kredilerin marjinal geliri (MRL) adını verebiliriz. Bankanın kredi vererek elde ettiği ek gelire kredilerin marjinal geliri (MRL) adını verebiliriz. Bankanın kredi vererek elde ettiği marjinal gelir (MR) gelirdeki değişme miktarının kredilerdeki değişme miktarına oranlanması ile hesaplanmaktadır. 

                       ΔR
             MRL= -------
                       ΔL 

         Kredilerdeki artış sonucu elde edilen ek gelirle (MRL) mevduattaki değişme sonucu ortaya çıkan kredi artışını (MPD) çarparsak, mevduatlar için marjinal ürün gelirini (MRPD) elde ederiz.         

         MRPD = MRL x MPD

         Bu eşitliği kullanarak kredi piyasasında piyasa gücüne sahip bir bankanın karını maksimize edebilmesi için ne kadar mevduat kabul edeceğini belirleyebiliriz. Mevduat cephesinde faiz oranı piyasada belirlenen faiz oranı (iD) ise,  

  • MRPD > iD à Banka karını artırdığı için kredi miktarını da artıracak dolayısıyla mevduat hacmi artacaktır
  • MRPD = iD à Banka karını maksimize eder. Banka vereceği kredi hacmini ve dolayısıyla toplayacağı mevduat hacmini bu noktada belirler
MRPD < iD à Banka karlarında düşüş yaşayacağından kredi hacmi düşer, dolayısıyla mevduat hacmi düşecektir.



Şekildeki MRPD eğrisi sadece kredi piyasasında piyasa gücüne sahip bu bankanın mevduat talep eğrisidir. Dikey eksende pür rekabet koşullarında belirlenen mevduat faiz oranı, yatay eksende ise mevduat miktarı yer almaktadır. Mevduatlara ödenen piyasa faiz oranı %2,25 iken, bankaya karını maksimize etme olanağı veren mevduat miktarı 100 YTL’dir ve bu noktada MRPD = iD olmaktadır. 

2. Kredi ve Mevduat Piyasalarında Piyasa gücüne Sahip Banka : Büyük bankalar çoğu zaman hem kredi piyasasında hem de mevduat piyasasında piyasa gücüne sahiptirler ve bu durum mevduata ödenen faiz oranında düşme eğilimi yaratır. Karını maksimize etme gayreti içinde olan banka, ilave mevduat elde etmenin yaraları ile bunlara ait maliyeti karşılaştırır. Banka, kredi piyasasında piyasa gücüne sahip olduğu zaman ilave mevduat elde etmenin yararlarına ilişkin ölçüt mevduatlara ilişkin marjinal ürün geliridir (MRPD)

Ancak söz konusu ilave mevduatları elde etmenin maliyeti, banka mevduat piyasasında piyasa gücüne sahipse farklılık gösterir. Çünkü bu durumda bireysel olarak bir bankanın piyasada karşılaşacağı bireysel mevduat arz eğrisi pozitif eğimli olur. Şekilde bu eğri S ile ifade edilmektedir. Örneğin, banka D0 kadar mevduata sahipse ve bu mevduat hacmini D1’e çıkartmak istiyorsa, faiz oranını iD0’dan iD1’e çıkartmak durumundadır. 

Bu durumda bankanın ilave mevduatları elde etmesinin maliyeti cari piyasa faiz oranı değil, mevduatların marjinal kaynak maliyetidir (MRCD). Mevduatların marjinal kaynak maliyeti, mevduatlarda meydana gelen değişikliğin bu mevduatların maliyetinde neden olduğu değişikliktir;

               ΔC
MRCD = ---------
               ΔD 

Hem kredi piyasasında hem de mevduat piyasasında piyasa gücüne sahip olan bir banka, mevduatlara ilişkin marjinal kaynak maliyeti (MRCD), bu mevduatlardan elde edilen marjinal gelire (MRPD) eşitleninceye kadar mevduat toplayarak karını artırabilir. 

·         MRPD > MRCD à Banka karını artırdığı için kredi miktarını da artıracak dolayısıyla mevduat hacmi artacaktır

·         MRPD = MRCD à Banka karını maksimize eder. Banka vereceği kredi hacmini ve dolayısıyla toplayacağı mevduat hacmini bu noktada belirler

·         MRPD < MRCD à Banka karlarında düşüş yaşayacağından kredi hacmi düşer,

dolayısıyla mevduat hacmi düşecektir.



Şekilde MRCD ve MRPD eğrilerinin kesişme noktası A ile gösterilmekte ve bankanın karını maksimize eden mevduat miktarı D* olarak belirlenmektedir. Bankanın D* kadar mevduatı kendisine çekebilmek için uygulayacağı faiz oranının ise iD* olduğu görülmektedir. Şekilde ele alınan banka, mevduat piyasasında piyasa gücüne sahip olduğu için, D* kadar mevduatı çekebilmek amacıyla mümkün olan en düşük faizi uygulamak ister. Söz konusu faiz oranı mevduat arz eğrisi üzerinde yer alan B noktası aracılığı ile iD* olarak belirlenmektedir. 

         Bir diğer deyişle, banka mevduat sahiplerine iD* gibi bir faiz teklif ederse arz edilen mevduat miktarı D* olacaktır ve bu miktar mevduat bankaya kar maksimizasyonu sağlayan mevduat miktardır. Şayet, banka söz konusu faiz oranından daha düşük bir faiz oranı teklif ederse, mevduat miktarı D* düzeyinin altında kalacak ve kar maksimizasyonu sağlanamayacaktır. 

            BELİRSİZLİK VE BANKA MEVDUATLARI 

            Bir bankanın karını maksimize edebilmek için mevduat aracılığı ile yaratılan rezervlerin krediye dönüştürülmesi gerekir. Oysa, bankalar bu işlemi yaparken likiditesi yüksek olan varlıkları (rezervler) likiditesi daha düşük olan varlıklara (krediler) dönüştürmektedirler. Bu durum ister istemez mevduat sahiplerinin fonlarını bankadan çekmek istemeleri halinde bankanın yeterli likiditeye sahip olmaması olasılığını gündeme getirmektedir.  

         1. Mevduat Çıkışları 

            Uygulamada, bankalar mevduat sahiplerinin bankada paralarını ne kadar süre tutacağını tam olarak bilemezler. Bankalar bu belirsizlik sorununun üstesinden gelmek zorundadırlar. Bankalar bu belirsizliğin giderilmesinde büyük sayılar kanunu adı verilen bir ilkeden yaralanırlar. Bankacılık sektörüne uyarladığımızda, büyük sayılar kanununu şu şekilde ifade edebiliriz: Mevduat sahiplerinin sayısı büyük ise bankadan mevduat çekme kararları birbirinden bağımsız ise; banka, mevduat sahiplerinin taleplerini karşılamaya olanak tanıyacak ölçüde, açabileceği en yüksek kredi hacmini büyük bir doğrulukla belirleme olanağına sahiptir. 

         Yani bankada hesabı bulunan mevduat sahiplerinin sayısı arttıkça, bankaya belirli bir süre içinde çekilecek mevduat miktarını artan bir doğruluk yüzdesiyle önceden belirleyebilir. Tek bir müşteri açısından düşünüldüğünde, çekilecek miktar konusunda bir belirsizlik mevcut olacaktır. Ancak, banka, çok sayıda mevduat sahibinin ortalama davranışını esas aldığında bu tesadüfilik veya belirsizlik büyük ölçüde ortadan kalkmakta ve banka mevduat çıkışlarını karşılayabilmek için ihtiyaç duyacağı rezerv miktarını büyük bir doğruluk yüzdesiyle belirleyebilmektedir. 

         Hangi miktarda rezerv tutacaklarına karar verirken bankaların göz önünde tuttuğu faktörler şunlardır; 

Ø        Mevduat çıkışlarının sıklığı : En önemli faktördür. Örneğin, haftanın ilk iş günü mevduat çıkışlarının hızlandığı, haftanın son iş günü ise mevduat girişlerinin hızlandığı bilinen bir durumdur.

Ø       Mevduatların ve mevduat sahiplerinin sınıflandırılması : Örneğin, bir bankanın sahip olduğu vadesiz mevduatların bakiye miktarına göre sınıflandırılmasında, mevcut hesapların yaklaşık yarısında bakiyenin 1 milyar liranın altında olduğu biliniyorsa, bu banka sık sık nakit çıkışlarına maruz kalacağı için yüksek rezerv bulundurması gerekebilir.

Ø       Ekonominin içinde bulunduğu durum : Ekonominin durgunluk dönemlerinde bankalardan mevduat çıkışlarının hızlandığı gözlenmektedir. 

         Bir banka, müşterilerinin nakit taleplerini karşılayabilecek ölçüde yeterli likit varlığa sahip değilse, bu bankanın ödeme güçlüğü içinde olduğu ifade edilir. Bankalar rezerv ihtiyaçlarını çeşitli biçimlerde karşılayabilirler; 

Ø       Banka elinde bulunan likit varlıkların bir kısmını satarak nakde dönüştürebilir veya alacaklarının bir kısmını başka bir bankaya devredebilir. Ancak, varlıkların nakde dönüştürülmesi vakit alıcı olduğu ve bu varlıkların fiyatı piyasa koşullarına göre belirlendiği için sermaye kaybı riski söz konusudur.

Ø       Bankalar çoğu zaman bankalar arası para piyasasına yönelerek kısa vadeli borç bulma yoluna gitmektedirler.

Ø       Diğer olanak da merkez bankasının reeskont kredileridir.
 

2. Banka Panikleri 

Bir bankanın mevduat sahiplerinin paralarını ödeyememesi kamuoyunda diğer bankaların da aynı durumda olduğu veya olacağı kuşkusunu yaratırsa finansal sistemde bir banka paniği başlayabilir. Böyle bir durumda mevduat sahipleri mevduatlarını bankadan çekme girişiminde bulunurlar ve bu davranış sistemdeki diğer sorunsuz bankaları da tehdit eder. 

Bir banka, varlıklarının değeri yükümlülüklerinin altına düştüğü zaman iflas etmiş kabul edilir. Zira, böyle bir durumda, bankanın tüm varlıkları nakde dönüştürüldüğünde borçlarını karşılayamamaktadır. Bu durumu son yıllarda ülkemizde de popüler olan bir deyimle de ifade edebiliriz: “Varlıkları ile borçlarını karşılayamaz hale gelmek” 

Ticari bankacılığın iki özelliği sağlıklı olan bankalarında paniklerden etkilenmesine neden olur. 

Ø       Öncelikle, günümüz bankacılığı mutlak değil, kısmi rezerv bankacılığıdır. Yani bankalar topladıkları mevduatın ancak bir kısmını rezerv olarak ellerinde tutarlar. Dolayısıyla, mevduat sahiplerinin aynı anda paralarını çekmek istemeleri durumunda, kasasında bu taleplerin tamamını karşılayacak nakit, hiçbir bankada yoktur.

Ø       Öte yandan, banka yükümlülüklerinin büyük bir bölümü talep edildiğinde ödenmesi gereken mevduatlardan oluşur. Bir panik durumunda bankalar potansiyel bit tehditle karşı karşıyadırlar: Banka; müşterisine talep ettiği anda parasını ödeme sözü vermiştir; ancak, çok sayıda mevduat sahibi aynı anda bu sözün yerine getirilmesini istediğinde bu ödemeleri gerçekleştirebilmek mümkün değildir. 

         Bankalar, merkez bankasında bulunan serbest rezervlerini fon ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla kullanabilirler. Ancak fon çıkışı devam ettiği müddetçe bu rezervlerde yetersiz kalacağı için portföylerinde bulunan menkul kıymetleri satarak fon elde edebilirler. Bu da menkul kıymetlerin fiyatını hızla aşağıya çekeceği için sorunların daha da büyümesine neden olabilir. Menkul kıymet fiyatlarındaki hızlı düşüş sonrasında, sağlıklı bankaların müşterileri de benzer kuşkulara kapılacağı için sonuç banka paniğinin daha da şiddetlenmesidir. İşte bu nedenle banka panikleri bir kartopuna benzetilmektedir. 

         Bu tür panik ortamlarında uygulamaya konan önlemler şunlardır; 

Ø       Bankaların yapacakları her türlü ödemenin ertelenmesi

Ø       Daha radikal bir önlem olarak bankalardaki mevduatın belirli bir süre için dondurulmasıdır.

Ø       Merkez bankasının üstlendiği “likiditenin son kaynağı olma” fonksiyonunu yerine getirmesidir. 

Bu son fonksiyon, panik ortamlarında, merkez bankasının bankacılık sisteminde ihtiyacı olan bankalara ek rezerv yaratması ile yerine getirilir. Burada temel felsefe : Amaç bankalara para vererek onları kurtarmak değildir. Asıl amaç, merkez bankasının fona ihtiyaç duyan bankaların arkasında olduğunu kamuoyuna hissettirmesi ve böylece sağlıklı bankaların fon ihtiyacı içine düşmesine engel olunmasıdır. 

         3. Mevduat Sigortası ve Kötü Niyet Sorunu 

         Günümüzde birçok ülkede uygulanmakta olan mevduat sigortası sistemi bir banka paniği yaşanması olasılığını büyük ölçüde düşürmektedir. Her ülkede uygulama esasları farklılık göstermesine karşın, mevduat sigortasında amaç, iflas eden bir bankadaki mevduatın belirli oranlarda güvence altına alınmasıdır. 

         Örneğin, ülkemizde mevduatların 50 bin YTL’lik kısmı devlet garantisi altındadır. Yani, bir banka iflas ettiğinde bu bankada bulunan her miktardaki mevduatın 50 bin YTL’lik kısmının sahiplerine ödenmesi devlet tarafından garanti edilmektedir. Yakın bir geçmişe kadar, ülkemizde bankalardaki mevduatın tamamı devlet garantisi altında idi. Doğal olarak, bu tür bir garanti altında bankanın iflasına karar verilmesinin de bir anlamı kalmamaktadır. 

         Mevduat sahiplerini sakinleştirerek banka iflaslarının banka paniklerine dönüşmesine engel olmasına karşın, günümüzde birçok iktisatçı mevduat sigortası uygulamalarını sorgulamaya başlamıştır. Çünkü, mevduat sigortasının olmadığı bir ortamda, mevduat sahipleri durumunu tehlikeli buldukları bankalardan daha sağlıklı olduğuna inandıkları bankalara kayacaklardır. Bankaların müşteri kaybına uğramak tehlikesinden uzak kalabilmek amacıyla riskli işlemlerden kaçınacakları söylenebilir. 

         Mevduat sigortasının varlığı banka paniği olasılığını azaltmaktadır. Ancak bu durum, bir başka sorunu daha gündeme getirmektedir : Kötü niyet (moral hazard – bazı kitaplarda bu sorun “ahlaki riziko”, “ahlaki tehlike” olarak da adlandırılmaktadır). Kötü niyet, bir finansal işlemin gerçekleşmesinden sonra ortaya çıkan bir asimetrik enformasyon (eksik bilgilenme) sorunudur. Finansal işlemlerde taraflardan bir tanesi riskle karşı karşıya iken, diğer tarafın arzulanmayan sonuçlar doğuracak kararlar alması ve uygulaması halinde kötü niyet sorunu ortaya çıkar. 

         Mevduat sigortasının uygulandığı bir ortamda mevduat sahipleri, bankanın iflas etmesine karşı sigortalandıkları için, bir banka mevduat hesabı açtırmadan önce bu bankanın sağlığı hakkında inceleme yapmayacaklardır. Bu sayede, aşırı riskli krediler açan ve risk yönetimi ilkelerine özen göstermeyen bankalar istedikleri kadar mevduatı bankaya çekebilirler. Sonuçta, mevduat sigortasının varlığı, mevduat sahiplerinin riski yüksek olan bankaya yönelmesi tehlikesi yaratmaktadır. Bu da sistemde haksız rekabete ve fiilen iflas eden banka sayısının artmasına neden olur.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri