Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İhracatçı Kobilerimiz İçin Yeni Ekonomide Rekabet Avantajı: EFQM Mükemmellik Modeli

Giriş

Günümüzde işletmeler, yeni ekonomik düzenin getirmiş olduğu kurallara uyum gösterebildikleri ölçüde yaşam şanslarını arttırabilmektedirler. Ekonomik sistemin en önemli ve vazgeçilmez aktörlerinden biri olan işletmeler insanlık tarihinin hiçbir döneminde bugün  olduğu kadar dış faktörlerin etkisinde kalmamıştır. Öyle ki, gerek dünya ölçeğinde gerekse Türkiye ölçeğinde son yıllara damgasını vuran ve bu yeteneğini hala sürdürebilen işletmelerin, içersinde bulunduğu değişen şartları anlamlandırabilen ve bunlarla kendini özdeşleştirebilenler olduğu açıkça görülmektedir. Diğer taraftan, bilgi çağı olarak adlandırılan içinde bulunduğumuz yeni dönemde; ülkemizde oluşturulan/oluşturulmakta olan sayısız yapısal düzenlemelere rağmen aşılamayan sorunların ya da elde edilemeyen başarıların temelinde, uygulayıcılarının sahip olduğu, söz konusu çağa uygun olmayan anlayışlar ve değerler dizisinin (paradigmaların) varolduğunu ileri sürmek pek de yanlış olmaz. Konuyla ilgili tarafların, ekonomik kalkınmanın çağımızdaki itici gücünün insan kaynağı olduğu noktasında görüş birliğinde olmaları da söz konusu tespiti daha da anlamlı ve önemli kılmaktadır. Bu bağlamda sürekli ve hızlı bir değişimin yaşandığı 2000’li yıllarda; ülkemizdeki işletmelerin, özellikle sosyal ve ekonomik kalkınmada  göreli önemi bakımından KOBİ’lerimizin ihtiyaç duyduğu kurumsal paradigma değişimine katkı yapabilmek ve akabinde çağdaş bir yönetim modeli önerisiyle uluslararası arenada rekabet edebilen bir KOBİ oluşumuna destek verebilmek bu çalışmanın temel amacıdır.             

Çalışmada kullanılan yöntem; amaca uygunluk, konunun kapsamı ve yol göstericilik kriterleri çerçevesinde bulgusal yöntem olarak belirlenmiştir. Özetle; temel amaca ulaşma yolunda ilk aşama olduğu varsayılan ilgili tarafların bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ve desteklenmesi yoluyla sonuca gidilmesi hedeflenmiştir. Bu nedenle ele alınan konularla ilgili uzman görüşlerinin analizi ve literatür taramasıyla genel görünüme bir bakış açısı getirmeyi amaçlayan bir süreç izlenilmiştir.

Makaledeki yer sınırlaması, işlenen konunun başlı başına bir araştırma konusu olabilecek alt başlıklar içermesi ve önerilen modelin oldukça yeni olmasından dolayı uygulama sonuçlarına bakılarak avantaj ve dezavantajlarının analiz edildiği ayrıntılı çalışmaların bulunmaması da bu makalenin en önemli kısıtlarıdır. Bununla birlikte yeni ekonomi, ihracat, KOBİ ve EFQM Mükemmellik Modeli olarak sınıflandırabileceğimiz alt başlıklara ilişkin detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler için anılan alanlarda yazılmış, referans olabilecek temel eserler mümkün olduğunca belirtilmiştir.                                                                                                   

İzleyen bölümde; ülkeler ve firmalar açısından ihracatın artan değerinin temelinde yatan etkenler ve ekonomi ile yönetim alanlarındaki çağdaş paradigmaların ana belirleyicileri olduğu varsayılan yeni ekonomi ve küreselleşme olgularına yer verilmiştir. Daha sonraki bölümde; yeni ekonomi ve küreselleşmenin tetiklediği ve ülkemizin ekonomik hedefleri doğrultusunda artık vazgeçilmez olan ihracat olgusu, ulusların kalkınmalarında oynadığı rol bakımından analiz edilmiştir.

Tüm dünyada istikrarlı ihracatın, ekonomik kalkınmanın ve sosyal dengenin temel yapı taşı olduğu varsayılan KOBİ’lerin, Türkiye açısından öneminin sorgulandığı dördüncü bölümde; KOBİ’lerin ülkemizin ihracat stratejisindeki yeri ve önemi değerlendirildikten sonra var olan sorunlara alternatif çözümler getirmesi amacıyla analitik bir yaklaşımda bulunulmuştur. Çalışmanın beşinci bölümünde ise; 21. yüzyılda KOBİ’lerimiz açısından uluslararası pazarlarda varlığını sürdürebilmenin ilk koşulu olduğu savunulan, rekabetçi bir yapı oluşumuna destek verme hedefi doğrultusunda; yönetim düşünce sistemindeki en çağdaş yaklaşımlara dayanan EFQM Mükemmellik Modeli genel hatlarıyla tanıtılmıştır.

Sonuç ve önerilere yer verilen son bölümde de; makale içersinde desteklenmeye çalışılan tez önemi belirtilerek özetlenmiş ve nihayetinde araştırma sürecinde elde edilen bulgulardan yola çıkılarak, “dünya çapında rekabetçi Türk KOBİ’leri” oluşturma hedefi doğrultusunda; bu aşamada kritik öneme sahip olan ilgili kurumlarımızın izleyeceği etkin stratejilerin, oluşum ve uygulama süreçlerine pozitif katkısı olacağına inanılan temel politika önerileri sunulmuştur.  

21. Yüzyıl Dünya ve Türkiye Ekonomisinin Temel belirleyiciler

Ekonomi ile yönetim alanlarındaki görüşleriyle, çağımızda geniş kesimler tarafından kabul gören Peter F. Drucker’a göre; 20. yüzyılın son dönemlerinde ortaya çıkan belli başlı olayları mevcut hiçbir ekonomi kuramıyla açıklamak mümkün değildi (Erkan, 1998;…).  Nitekim, Drucker’ın 1989 yılında ortaya koyduğu bu tespit; dünyada, dolayısıyla ülkemizde son yıllarda araştırmacıların, iş dünyasının ve diğer ilgili kesimlerin üzerinde önemle durduğu bir olgu olan ve ‘yeni ekonomi,  ‘bilgi ekonomisi’ ya da ‘dijital ekonomi’ olarak adlandırılan yaklaşımları işaret etmekteydi. Söz konusu sürecin bu gün gelinen noktasında ise asıl üzerinde durulması gereken; artık bireylerin, örgütlerin ve ulusların ekonomik alandaki tüm kararlarında, teori ve uygulamaya kökten değişimler/açılımlar getiren bu gerçeği göz önünde bulundurma zorunluluğunda kalmış olmalarıdır. Elbette ki bu zorunluluğun gelecek dönemlerde mekân ve zaman boyutlarına göre farklı oranlarda ağırlığını hissettireceği de unutulmamalıdır

a) Yeni Ekonomi ve Küreselleşme Gerçeği 

 Yeni ekonomik düzen 1970’li yıllarda patlak veren bir dizi ekonomik ve siyasal olayın sonucunda stratejik bir planla ABD tarafından gündeme getirilmiştir (Kazgan, 2002; 41). Her ne kadar bu fikre daha ılımlı yaklaşan görüşler olsa da; uyguladığı ve halen uygulamakta olduğu stratejilerle dünya ekonomisine yön verebilecek güçte olan ABD, tıpkı devrin en güçlü devleti olan İngiltere’nin sanayi devrimindeki öncü rolünde olduğu gibi, geleceğin risk ve belirsizliklerini lehine çevirme ülküsüyle dünyayı yeni bir yapılanmaya doğru sürüklemiştir/sürüklemektedir.

 Diğer taraftan dünya üzerinde, yeni ekonomik düzenin derinleştirdiği en önemli değişimlerden birinin de “küreselleşme” eğilimleri olduğu söylenebilir. Ekonomik  anlamda küreselleşme; mal, hizmet ve sermayenin dünya piyasaları arasında entegrasyonunun artması anlamına gelmektedir (Aktan, 2005; 49). Dünya ekonomisinde son yüzyılın yapısal analizi yapılacak olursa küreselleşme eğilimlerinin her geçen yıl arttığı gerçeği de rahatlıkla görülebilecektir. Elbette ki bu süreçte, uluslararası kuruluşların (DTÖ,OECD,BM vs.) izlediği politikaların ve ülkeler arası ekonomik entegrasyonların da (AB,NAFTA vs.) sürükleyici rol oynadığı belirtilmelidir                

 Arkasında yatan faktörler her ne olursa olsun; bu gün dünya kurumları, kuralları ve ilkeleriyle sanayi toplumundan çok farklı bir toplumsal oluşum içersindedir. Toplumsal sistemin alt yapısını oluşturan ekonomik yapının yine temel belirleyici olduğu bu oluşumun, en önemli yansımalarından birinin de yönetim bilimi üzerinde olduğu söylenebilir. Artık ayrıcalıklı önemi kavranılan ve her kuruluşta mutlaka kullanılan yönetim, doksanlı yıllardaki devrim niteliğinde değişimlerle beraber bilgi toplumunun jenerik organı olmuştur (Drucker, 1993; 67).

 Bu saptamalardan sonra; bilgi toplumu ve küreselleşme bağlamında, ekonomi ile yönetim alanlarındaki yeni paradigmaların getirdikleri genel olarak aşağıdaki gibi sıralanabilir;

Ø       Sanayi toplumunda, üretimde stratejik öneme sahip olan sermayenin yerini yeni ekonomide bilgi almıştır,

Ø       Maliyet üstünlüğü değil, teknolojik yenilik ve yaratıcılık rekabet üstünlüğünde öncelikli rol oynamaktadır,

Ø       Kısa dönem içersinde yüksek kar değil, uzun dönem içersinde varlığını sürdürebilmek önemlidir,

Ø       Mevcut yapılar değişimi öngörebildiği dahası yönlendirebildiği ölçüde etkin ve sürekli işlemektedir,

Ø       Örgüt içi takım çalışmasına ve/veya örgütler arası stratejik işbirliklerine önem vererek sinerji oluşturabilmek başarıda kritik değere sahiptir,

Ø       Ölçek ekonomileri yerine “küçük güzeldir” yaklaşımı değer kazanmaktadır,

Ø       Son olarak işletmeler, yeni yüzyılda küresel düşünüp yerel odaklanmak zorundadırlar.

Yukarıda ifade edilen değerlendirmelerin öncelikle işletmelere yönelik olmasıyla beraber; önümüzdeki yüzyıl içersinde birey, sektör, ulus ve hatta uluslararası düzeyde alınacak kararlarda etkin olacağı da söylenebilir.

b) Türkiye Bu Gerçeğin Neresinde?

Bilgi toplumuna giden yolda teknolojik, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yapılar arasında çok yönlü bir etkileşim bulunmaktadır. Bu gün Türkiye zaten sanayileşme sürecine geç kalmış bir ülke olarak bilgi toplumuna da özellikle  teknolojik gecikme nedeniyle yetişememiştir (Erkan, 1998; 201-230). Bunun yanı sıra ekonominin üç ana sektörü olan tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin ülkemizin GSMH’si içersinden aldıkları pay  itibarıyle son yirmi beş yıl içersinde hizmet sektörüne doğru bir eğilim olmasıyla beraber; son yıllarda ülkemizde firma değeri bakımından en tepede olan kuruluşların haberleşme, medya ve elektronik sektörleri gibi bilgi tabanlı alanlarda faaliyet göstermesi de yeni ekonominin ülkemizdeki etkileri olarak değerlendirilebilir.

 Küreselleşme sürecinde ise Türkiye’nin, 1980’li yıllardan itibaren izlenilen liberal ve dünya ile bütünleşmeye yönelik politikaların neticesinde, artık global bir oyuncu haline geldiği söylenebilir. Son yıllarda ekonomik alandaki makro nitelikteki olayların (ekonomik krizler, büyüme oranları vs.) ekonomistler tarafından dış kaynaklara bağlanması da bu saptamayı doğrular niteliktedir.

İçinde bulunduğumuz dönemde; yeni ekonominin teknoloji devrimiyle ülkeler arası ulaşım ve haberleşme imkanlarını arttırması, küreselleşmenin de uluslararası ticari engelleri ve ekonomik ayrımcılığı azaltması dünya ticaret hacmini arttırmış ve dolayısıyla dış ticareti ülkeler açısından daha stratejik bir konuma getirmiştir (Seyidoğlu, 2003; 189-201). Dış ticaret kalemleri kapsamında ise ihracatın, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin kalkınmaları açısından en üst düzeyde kritik öneme sahip olduğu söylenebilir.

İhracatçı Kobiler İçin Yeni Ekonomide Avantajı

Türkiye'nin Kalkınmasında İhracatın Yeri ve Önemi

Sürdürülebilir İhracat Artışının Temel Kaynağı: Kobiler

EFQM Mükemmellik Modeli

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005